15 Temmuz 2018 Pazar

ölmek ve yaşamak - 15.07.2016 / tw

o gece herkes sokaktaydı, daha erdoğan'dan bir haber yokken kısıklı ana baba günüydü, köprü kilit vaziyetteydi

genci yaşlısı, kadını erkeği, akıllısı delisi sokaktaydı, sarhoşu, numunelik de olsa gezicisi, sarıklısı, selamsız ahalisi sokaktaydı

7/24 erdoğan'a söven ülkücüler sokaktaydı
kulaklarının dibinden kurşun geçti, dağılmadılar, mevzilendiler, yuhaladılar, kalktılar

kimse canının hesabına düşmedi, tanklarla güreştiler
minarelerden ruh gibi yayılan selaların bedeniydiler adeta

o gece bu milletin zamiri, öznesi, ta kendisi sokaktaydı, hiçbir şeyde birleşemeyenler o gece bir araya geldi

ister milletin irfanı deyin, ister sezgisi, ister tercihleri; o gece bu millet iradesini gösterdi, kim olduğunu, ne istediğini söyledi

kendinizi "bu ülke'ye" ait hissediyorsanız, bu ülke budur, bunu bileceksiniz, kabul edeceksiniz

siyasetçilerin, partilerin, zümrelerin hataları olabilir, sevmeyebilirsiniz, paylaşmayabilirsiniz, karşı çıkabilirsiniz, eleştirebilirsiniz

ama o gece sokakta olan ruha karşı iseniz, hatta dışında iseniz bu ülkede bir yeriniz yoktur, bu milletin gönlünde bir yeriniz yok demektir

insan evladı gaflete düşer, eğer ezkaza başka bir yerde duruyorsanız, içinizde küçücük bir vicdan kalıntısı kaldıysa tövbe edin

eğer ısrar ediyorsanız, bu milletin nefretinin ve öfkesinin nesnesi olduğunuz için şikâyet etmeyin

allah yardımcımız olsun, kalplerimizi hidayet üzerinde buluştursun...

rabbim niyetimizi halis kılsın, istikametten ayırmasın, hatalarımızı bağışlasın...

gelelim işin öbür tarafına, çok güzel ölmeyi çok güzel biliyorsun, türk milleti; lakin yaşamayı o kadar iyi bilmiyorsun

aklını vicdanını bir araya getirmeyi bilmiyorsun, üretmeyi bilmiyorsun, iletişim kurmayı bilmiyorsun, düzen kurmayı bilmiyorsun

dün sırt sırta vatan savunduğun adamla bugün boğaz boğaza gelmemenin çaresini bilmiyorsun

mantığını kullanmayı bilmiyorsun, bilgiye ihtisasa saygıyı bilmiyorsun, kendini geliştirmeyi, vaktini değerlendirmeyi bilmiyorsun

seçtiğin adamları denetlemeyi, yönlendirmeyi bilmiyorsun; bilmen lazım gelen bir çok şeyi hiç bilmiyorsun

emanete sahip çıkmak istiyorsan deliler yetmez, akıllılar da lazım, akıllıca işler yapmak lazım.

o gece köprüde bu köpeklerin kurşunu ne zaman bitecek diye mevzilenip beklediğiniz vakti hatırlayın

sabaha ne olacağını bilmiyordunuz
allah bu yurdu bize bağışladı inşaallah
bunun kıymetini bilmek gerekiyor
gereksiz çekişmeleri terk etmeli

dünyalıkla mesafemizi ayarlamaya çalışmalıyız
imkan nisbetinde infak etmeliyiz
kalplerimizi tarassut altında tutmalıyız

amellerimizin muhasebesini yapmalıyız
gönül de mühim, akıl da, mantığınızı kullanmaya gayret edin her daim

her kul tek tek sorgu suale çekilecek, mes'uliyet ferdidir, sizi mes'ul kılan evsafınızı başkasına devretmeyin

allah cümlemizi kul hakkı yemekten, zulmetmekten korusun, sakınmak gerek
istişare mühim, itidal mühim, liyakate dikkat etmek lazım

birbirinizle fazla niza etmemeye gayret edin
o gece sokakta olanlar, sonraki bir ay meydanları dolduranlar çeşit çeşitti

hatır gönül saymak lazım, ola ki sen haklısındır, o hatalıdır, nasihatin dinlenecekse söyle, yoksa üstüne gitme, nefret ettirme

tehlikeleri işaret edenleri dinleyin, ama kara haberler taşıyanlar moralinizi bozmasın, ümitsiz olmayın
allah büyüktür, allah demeden olmaz

ölüp gideceğiz ve buradaki her şey burada kalacak, telaşa mahal yok
vereceğimiz hesabı düşünmeliyiz

inşaallah emaneti bizden sonrakilere salimen devretmeye muvaffak oluruz
allah yardımcımız olsun

dua edin
acize de bu söyledikleri sual edilecek, allah istikametten ayırmasın, kardeşinize de dua edin
hayırlı geceler, allah'a emanet...

darbeyi durdururken herkese ihtiyacımız oldu değil mi, sonrasında meydanlarda da. köprüdeki sarıklıya, kısıklıdaki çarşaflıya

yenikapıdaki seküler bayana, ülkücülere, eser miktarda bile olsa gezicilere...
bahçeli bey olmasaydı belki darbe başarılı olacaktı

reis pabuç bıraksaydı zaten şansımız olmayacaktı
herkes işin bir ucundan köşesinden tuttu

laga luga ettiğiniz meral hanım'ın da 23:59'da tweeti var mesela

iş şuraya geliyor: darbe durdurmak için herkese ihtiyaç var,

memleketi idare etmek için de aynı herkese ihtiyaç var, o yüzden birbirimizin boğazını sıkmadan yaşamaya alışmak zorundayız

belirli bir paydada buluşabilen en geniş daireyi bulmak zorundayız
bu bizim sulh dairemiz

ve bu daire -burası mühim- mecburen çok renkli olacak, karmaşık olacak, kendi içinde çelişkiler taşıyacak

çuvalladığınız nokta burası, bir şeyi kısımlara ayırıp göremiyorsunuz, tepeden tırnağa tek bir şey olarak görüyorsunuz

ya olduğu gibi kabul ediyorsunuz, ya olduğu gibi reddediyorsunuz, ortanız yok
o zaman dar bir fraksiyon hariç herkes düşman sayılıyor

bu yüzden acil durum geçtiği zaman geçinemiyorsunuz
işin kötüsü bundan rahatsız da değilsiniz
zaafınız bu, düşmanınızın en güzel kozu da bu

uçak gemilerinden falan korkmayın, kendinizden korkun

misal
ilber hocanın yetkinliği tartışılmaz, ama -haşa- ilah da değil, hata da yapabilir, saçmalayabilir de

adam bir laf ettiği zaman hemen iki cepheye ayrılıveriyorsunuz
bir kısmı saçma beyanı yüzünden adamı külliyen yok sayıyor
diğer kısım tersi

her işiniz böyle köklemek üzerine kurulu
böyle ölmek kolay, yaşamak zor, düzen kurmak zor, yükselmek, güçlenmek zor

millet tankın önünde can verdi, birbirinize düşüp zebil etmeyin...

27 Haziran 2018 Çarşamba

evrenin büyük sırrı: muhalefet seçimi neden kaybetti?




muhalefet seçimi neden kaybetti, bu çok önemli bir soru. bunu size açıklayabileceğimden emin değilim, ama insanlık görevimi yapıp bir kere olsun denemek istiyorum. gördüğüm manzara tüylerimi ürpertiyor, komplo teorileri havada uçuyor, akıl almaz iddiaların bini bir para, insanların bunlara nasıl inanabildiğini anlamakta zorlanıyorum. işin kötüsü, bu teorilere inananlar, az sonra açıklayacağım sırra inanmayacaklar muhtemelen, ama acı gerçeği dümdüz açıklamaktan başka bir yol da bulamıyorum. ne yapacağınızı söylemek bana düşmez, ama isterseniz önce yerinizde oturup biraz gevşeyin, sakinleşin, nefes alın, su için, kendinizi hazırlayın.

hazır mısınız?

işte büyük sır: muhalefet seçimi kaybetti, çünki daha az sayıda kişi muhalif adaylara oy verdi.

her zamanki gibi anlatamadığımı tahmin ediyorum, ama bunu daha açık ve anlaşılır bir şekilde söylemenin bir yolu da yok. seçimi desteklediğiniz aday kazanamadı, seçim ikinci tura kalmadı, çünki seçmenin yarıdan fazlası ilk turda erdoğan'a oy verdi. her şeyden önce bununla yüzleşmeniz gerekiyor kanaatindeyim. kimse bir milyon bilmem kaç oyu çalmadı. kimse kimseyi kaçırmadı, tehdit etmedi, uzaylılar veya uçan spagetti canavarı işe karışmadı. ortada "anormal" bir durum yok. seçimi kazanmak için daha fazla oy almak gerekiyordu ve adayınız o kadar oy alamadı.

zekanıza hakaret etmiş durumuna düştüğüm için üzgünüm, aslında daha makul ve mantıklı bir ülkede yaşıyor olsak, başka bir soruyu, muhalefetin seçimi nasıl kaybettiğini, yani insanların neden muhalif adaylara oy vermediğini falan konuşabilirdik, ama yapacak bir şey yok, henüz o noktadan çok uzaktayız. daha az oy almış olmayı gerçekçi bulmayan ve bu yüzden öküzün altında buzağı arayan bir kalabalıkla, daha ciddi bir konuyu konuşmamız mümkün değil.

aynı basit gerçek eski seçim sonuçları için de geçerli: sandıktan çoğunluğun tercihi çıkıyor. kimse kamyon kamyon oy çalmıyor. az gelişmiş, iyi giyinerek hayatına anlam katmayı beceremeyen, sizi ölesiye kıskanan ve elbette dişlerini fırçalamayan çomarlar makarnaya kömüre tamah edip oylarını satmıyorlar; on altı yıldır ülkeyi yöneten iktidarı, mevcut alternatiflere tercih ediyorlar. bunu kabullenmeniz bir on altı yıl daha sürecek belki, bilemiyorum. o çıtayı aşarsak başka şeyler de konuşabiliriz. ortadaki somut gerçeği kabul etmediğiniz sürece, bu noktaya nasıl geldiğimizi, olup bitenin sebebini tartışmamız mümkün değil.

insanlar tahminlerinde yanılabilir, benim de tahminlerimin çoğu yanlış çıktı. ama ak parti oyu ve erdoğan'ın oyu konusundaki tahminimde fazla hata çıkmadı. inanmayacaksınız şimdi, bunu seçimden sonra söylemek ne kadar anlamlı, bilmiyorum, ama ak parti oyunu %40-41, erdoğan'ın oyunu ise %52-53 civarında tahmin ediyordum. bir çok kişinin tahmini de bu yöndeydi, genel hava "milletvekili oylamasının sonucu 7 haziran seçimlerine benzeyecek, cumhurbaşkanlığı oylamasının sonucu ise referandum sonucuna benzeyecek" şeklindeydi. insanların oy verme dinamiklerinin arkasında sosyolojik sebepler olduğunu düşünüyorum ve üç sene içinde o sosyoloji o kadar da değişmiş olamaz. aynı segmente hitap eden birden fazla alternatif olsaydı, belirsizlik olabilirdi, ama yoktu. hesap ortadaydı yani.

seçim sonuçları gerçek arkadaşlar, yas mı tutuyorsunuz, şok mu yaşıyorsunuz, ne yapıyorsanız çabuk tamamlarsınız diye ümit ediyorum. evet, aydınlanma yaşamaya başlayanlar yanılmıyorlar, burası sizin düşündüğünüzden farklı bir ülke. bazılarınız balık tüketiminden falan dem vuruyor, ama buradan bakınca da içinizden bir çoğu mantar tüketiyormuş gibi görünüyor.

ince akıllı bir adama benziyor, bence ne dediğini dinleyin. ama "arkasından silah dayadılar, zorla konuşturuyorlar" veya "şifreli konuşuyor, aslında öyle demedi" kafasıyla değil, kurduğu cümlelerin dilimizdeki birinci anlamlarına odaklanmaya çalışarak dinleyin. kendi cumhurbaşkanı adayınıza bile inanmıyorsanız, daha ne yapılabilir ki?

saygılar ve zorla da olsa sevgiler, yurdum insanı; geçmiş olsun, kafanızı ütüledim, özür dilerim.