hümanizmin bütün barışsever görüntüsüne rağmen mezhepleri toplum algılarını hep çatışma üzerinden kurmuş. sosyalizm, liberalizm, nasyonalizm veya feminizm hep birbiriyle çatışan zümreler tasvir eder ve çatışmanın kurallarını ortaya koyar, "adil" bir dövüşün nasıl olması gerektiğinden ve paylaşmanın kurallarından falan bahseder. bunun arkasında insanın özünde bencil bir varlık olduğu inancı (insan insanın kurdudur) yatıyor olsa gerek. batılı ahlak teorilerinde diğergamlığın kendine oturaklı bir yer bulamayışının arkasında da aynı sebep olabilir. buna göre insan sadece kendini düşünür, kendisi için yaşar, sadece kendisi için ister ilh. arzuları çelişen benliklerin bir şekilde hizaya getirilmesi gerekir, yoksa herkes herkes için tehdit haline gelir. çatışmanın tarafları bazen bireylerdir, bazen cinsler, bazen sınıflar, bazen milliyetler. bu bakımdan feminizm ile faşizmin ortak bir mantığa sahip oldukları söylenebilir. bir kısım yahudilerin hitler'i fena halde kızdıracak bir sürü şey yapmış oldukları söylenebilir, ama buradan nazilerin ortaya koyduğu kategorik skalanın haklı olduğu neticesi çıkarılabilir mi?
bizde temel ayırıcı fark mümin-kafir farkıdır. o bile sosyal alanda mutlak bir ayrışma getirmez: zımmilerle ilişkiler menedilmemiştir. bizim için bu temel farkın dışında kalan farklılıklar ayırmaya değil birleştirmeye yarar: kadın ve erkek bir araya gelerek aileyi meydana getirir, milletler bir araya gelerek ümmeti teşkil eder ilh. cemiyet yapımızda da paylaşılmış benlikler sözkonusudur ve etkili veya belirleyici de olabilir. kimsenin kimliği tek kişilik değildir, ben ile biz arasındaki fark nisbîdir. zümreler, topluluklar için de bu böyledir. farklılıklar nihai kategorik ayrışmalar getirmez. cemaat veya cemiyet unsurlarını yok eden bir benzeşme olmadığı gibi, atomize bireylerin veya zıt kategorilerin arenası da değildir; fertlerin buluştuğu, uzlaştığı, birleştiği, organize olduğu, kendisini başkalarıyla ilişkileri içinde idrak ettiği bir vasattır.
pis burjuva, pis yahudi, pis erkek sloganlarını tekrarlayabilen bir bakış açısını temel değerlerinizle telif edebilir misiniz? mal-mülk sahibi olmak bizatihi bir kötülük değildir, çok mal kolay kolay haramsız olmasa da. dünya işçilerle işverenlerin savaş alanı değildir. bunlar bir araya gelerek birbirini besler, birbirinin velinimeti olur. yeter ki kimse kul hakkına girmesin. bazı kavimler zulmetmeyi gelenek haline getirmiş olabilir, ama kötü olan bu gelenektir, o kavim değil. bazı erkekler kadınlara kötülük ediyor olabilir, ancak erkek olma hali kategorik olarak kötülük üreten bir vasıf değildir. çatışmacı erkek zihniyeti, uzlaşmacı kadın zihniyeti gibi safsatalara inanabilmek, "erkekegemen" tekerlemelerine takılabilmek için nefsin iğvasına kapılmış olmak, aklı hissiyatın eline teslim etmiş olmak gerek. dikkat etmezseniz, "toplumu sömüren bazı kapitalist yahudiler" tespitinden yola çıkmışken, kendinizi gaz odaları kurarken bulursunuz.