Gezi Parkı Olayları, Twitter, Seçmeler
Dama
zulme uğramanız davanızın batıl
olmadığını göstermez; davalarının batıl olması zulmü savunmayı gerektirmez.
*
polisi eleştiriyoruz zaten, önce polisi
eleştirdik, sonra millet devrimcilik oynamaya kalkınca ikisini birden eleştirdik
*
takvimin bugünki yaprağında eylemciler
başta haklı, ama marjinallerden gol yediler, hükumet tamamen haksız. büyük
resimde ise hükumetin, başbakanın taraftarları da karşıtları da aynı anda
sorumlu neticeden
*
ne hükumet taraftarları ne karşıtları son
yılların olaylarında tam olarak haklı, siyah-beyaz yok.
*
başbakanın hayranlarıyla düşmanlarının
bir farkı yok, bademler ve alkolikler göğüs göğüse arenada...
*
aklamak yanlış, yayarak öfkeyi yaymak da
yanlış
*
olaylar... keşke eski olaylarda da twitter
olaydı da masum insanlar nasıl vahşi bir kitleye döndü göreydik. olaylar
olaydır, iyi değildir. polisin görevi olay olmasını engellemek, olay
çıkarttırmak değil: trajik. başı dumanlı olaycılar, trajikomik.
*
polis baskısı yanlıştır, ordu baskısı
yanlıştır, anayasa mahkemesi baskısı yanlıştır, "sokak hareketi"
baskısı da yanlıştır. halkı sokağa döken motivi anlıyor ve hak veriyorum, ama
bu işi sahiplenen ve yönünü değiştirenlere karşıyım. gayet iyi biliyoruz biz o
"demokratları" herkes biliyor, yazmaya gerek yok, ağzımı bozmak
istemiyorum...
*
ya herru ya merru kafasıyla eleştiri
olmaz, iflah olmaz akp karşıtlarıyla iflah olmaz akp taraftarlarının farkı yok
*
birincisi sol cenah hükumatın doğru
yanlış her icraatini hakaret algılıyor. ikincisi başbakan ayyaş, alkolik
diyerek adamları sanki haklı çıkarmaya çalışıyor. üçüncüsü açılım vb
hadiselerin seyrinden milliyetçiler rahatsız ve endişeli.
*
polislere ve eylemcilere acil şifalar
diliyorum, her manada. başbakanımız hususunda galiba tek çare dua etmek...
*
negzel bi maç, herkes sadece kendi
kalesine gol atıyor, skor karıştı iyice, sonucu sandıkta göreceğiz galiba...
lakin 101 senedir sandıkla kavgalı bir zümre var, onları ne yapacağız
bilmiyorum (aradığınız ülke kapalı ya da kapsama alanı dışında...)
*
bu ülkede sosyalist devrim olmayacağını
görmesi gereken iki kesim var, biri devrimciler, diğeri polis. ıssız adanın
japon askeri modunda kelaynak bolşevikler var ve hala aynı komintern
taktiklerini kullanıyorlar ama kelaynak neticede. izinsiz gösteri yapanları yaka
paça toplamak gerekmez, görüntü alır kimlik tespiti yapar, işlem başlatırsın.
bir iki flamayla da devrim olmaz, hiç olmazsa gerçek geziciler geri çekilene
kadar sabredilebilirdi. attıkları taş ürküttükleri kurbağaya değiyor mu,
hesaplamıyorlar hiç. diğer taraftan eylemi destekleyenler de marjinalleri
dışlamakta geç kaldılar, sayı desteği diye kim varsa hoşgeldin dediler. en
azından dışarıdan öyle görünüyor, sonuçta olup biten karşılıklı basiretsizlik.
hak almanın da bir yolu var ve bu o yol değil. metodu ve etik sınırı ıskalarsan
elinde patlar. olay bir sivil itaatsizlik eylemi olarak başladı, aynı çizgide
devam etseydi hak arama mücadelesi olarak kalırdı. ama devamında sivil
itaatsizlik eylemi olmaktan çıktı, sonuç vermeyecek bir şeye dönüştü
*
yok, ağzına geleni söyle, ama bir tarafın
kabahati yüzünden diğerinin cinayetini aklama, olay bu
*
31.5 öğle üzeri itibariyle sokakta olan
kimse "sivil" değil. ipi bir uçtan başbakan geriyor, diğer uçtan bunu
anlamayanlar.
*
hepimiz "görevimizi" polis
kadar aşkla şevkle yapsak şimdiye marsta koloni kurmuştuk, başbakanımızdaki
özgüvenin yüzde birine sahip olsak galaksiler önümüzde diz çökerdi. vaktiyle
cemil meriç'i dinlemiş olsaydık, gazete okuyarak prof olmuş gibi duran tiplerin
peşinde birbirimizi boğazlamazdık. tepki vermekte başarılı olduğumuz kadar
üretmekte de başarılı olsak japon olurduk :p :)
*
atasözü: kanı kanla yumazlar
(yıkamazlar).
*
hayır akp karşıtı olmak başka, cunta
sevdalısı olmak başka, ama akp karşıtı olmak tek nirengi olmuş insanlar için.
çözüm akp'nin karşısında olsun da ne olursa olsun değildir. ayrıca akp yeni bir
antidemokratik durum inşa etmedi. aksine cunta karşısındaki duruşuyla
demokratik durumu kısmen de olsa ilerletti, kendisi çok demokratik olmasa da.
*
akp demokratik dedim mi ben? kitleyi
sokağa dökmek mi demokrasi?
*
hepsi birden sorun, birini tercih etmeye
gerek yok, ikisi birbirini kilitliyor.
*
ne hükumeti ne protestocuları
destekleyenler ne yapsın?
*
iki taraftan birini seçmek zorundaymışız
gibi düşününce mantıklı bir yere varmak zor, başbakan zulmediyor, eylemciler de
az miktarda şapşalla bolca hayduttan ibaret, onlar da epey zulmettiler
*
anti-tayyip koalisyonunun karmakarışık
tezleri mi doğru, pro-tayyip fan-club mı haklı, yazı tura atacağız; mızıkmak
yok!..
*
başbakana diktatör diyen artniyetli
değilse komik. evliya muamelesi yapana da allah akıl fikir versin... (iki taraf
da yuhaladı)
Polis
polisin biber gazı meselesi 1 mayısla
aynı değil, bunlar sadece protestocu, ötekiler savaşa gelmişti... polisin vara
yoğa gaz sıkmasına da karşıyım, sola rağmen... 1 mayıstan farklı, orada
çatışmaya gelen gruplar vardı, biber gazını açıklayacak bir durum vardı,
şiddeti fazla olsa da. bu sefer polis sanki milleti isyan ettirmeye çalışıyor,
en azından ilk tepkilerde tavırlarını ayarlayabilirlerdi. 2 gün içinde göstere
göstere bir yandan polis bir yandan eylem taraftarları? insanları meydana davet
etti sanki. olayın tertip olması ihtimali mi daha ciddi olmaması mı? tertipse
çok güzel gaza geliyoruz demektir, değilse ne zaman ne olacağı belli değil.
yönetim zaafı her durumda sabit.
*
kinaye olarak söylemiyorum, polisin
psikolojisinin incelenmesi lazım. sol mu? onlarınki malum zaten, ne isterlerse
yiyebilirler...
*
bana pek o kadar "her zamanki"
gibi gelmedi, ya hükumet sağlam saçmalıyor, ya biri parmak atıyor veya polisin
izne, zamma, rehabilitasyona vb ihtiyacı var çok acele.
*
yalnız polisin psikolojik desteğe
ihtiyacı var, japon başbakanı olsa seppuku yapardı direkt... [seppuku=hara-kiri]
*
polis kendi standardını çok aştı; iki
taraflı bir manipülasyon var gibi duruyor. emniyet müdürünün görevden
alınmasının gerekçesi ve sebebi aynı olmayabilir mi? olay sadece
"başbakanın inadı" mı, yoksa hazırlanıp başbakanın kapısına bırakılan
bir paket mi? ergenekon basit bir açıklama, ama bana bir şeyler dönüyor gibi
geliyor. infial ile meclis kararı tam ilişkili değil, önce polis çok abartılı
müdahalede bulundu, akabinde olay park değil diyenler… biberden başka bir
gazlar daha var
*
polis kesinlikle haksız. olaylar bu
yüzden çıktı. ama ulaştığı noktada kimin başlattığı anlamsız
*
bu seferki polis şiddeti öncekilerden
farklıydı, kendi standardını çok aştı polis, daha önce çatışmaya gelenlerle
çatışıyordu, bu sefer şiddet uygulamayanlara çok sert girdiler
*
polisi çekmezlerse olaylar zor yatışır,
biri başbakana iletebilir mi lütfen? olay kimin haklı olduğundan çıktı
çoktan... polisi çekmezlerse, olay yatışsa bile, maliyeti daha da katlanır
*
orantısız yaygara tamam da, polis terörü
doğru mu abi?
*
başka şartlarda belki, bugün değil. ikna
etme, bırak ne yapıyorlarsa yapsınlar, kaçmıyorlar ya, kesersin cezalarını.
hepsi baroya kayıtlı değil mi bu adamların, nereye gidecekler? emniyet şah-kale
oyununa geldi maalesef. bazen en etkili taktik görmezden gelmektir, seguelanın
güzel bi lafı vardı bununla ilgili, ama arayamayacağım şimdi… şahısları
tanımadığım için itham etmek istemem, ama daha önce rastladığım bazı örnekler
gibiyse avukatlar kızıl kmer… yine de şöyle bir ortamda böyle dalmak akıllıca
değil, körün istediği bir göz, polis girdi kafa göz. bilemiyorum, avukat olmak
yasadışı örgüt hesabına çalışmaya engel değil, ama öyle bile olsa akıllı olmak
gerek...
Eylem
eylem ne için yapılır? kamuoyunu kazanmak
için mi? iktidarı zorlamak için mi? savaş niyetiyle mi? iş olsun diye mi?
mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdiği halde halk rastgele sokağa çağrıldı,
sonra vandallık diye ayrılmaya çalışılan hadiseler oldu. bu noktadan itibaren
çoğunluğun desteğini alma treni kaçtı, ayrıca park konusunda ve polis şiddetine
karşı destek/ sempati olması insanların ortaya atılan her maddede aynı fikirde
olduğu manasına gelmiyor. peki iktidarı neyle zorluyorsunuz? bir milyon kişi
parkta oturmaya devam ederse, oraya inşaat yapılamaz. bunun dışında somut bir
etki sözkonusu değil. başbakan da sürekli reste rest modunda gidiyor. peki olay
ne? dediğimizi yapmazsanız vandalları geri çağırırız mı? en fazla iç savaş
çıkarabilirsiniz. devam eden eylemlerin, devrim yaptık, haddini bildirdik
coşkusuyla kendinden geçmenin ötesinde bir etki oluşturmasını bekleyen var mı?
"eylemciler iyiydi de çevresi kötü" ve de "vandallar kudurunca
eylemciler de kudurmuş sayıldı" triplerinin manası yok halk için. kendince
bir etik standarda uyan bir eylemci çekirdek olabilir, ama iş çığrından çıkınca
artık halk için arada bir fark yok. baştaki sert polis müdahalesiyle polis
kendi ayağına sıkmıştı, mahkeme kararından sonra eylemi bitirmeyip üstüne halkı
rastgele sokağa çağırmakla, vandallığa zemin hazırlamakla eylem kendi kafasına
sıktı. taksime bir milyon toplamak halkı daha çok korkutur, başbakanın
etrafında safları sıklaştırırlar... anarşi kelimesinin oluşturduğu etkiyi yeni
nesil bilmeyebilir, büyüklerine sormalarını tavsiye ederim. evren'i seven bir
kişi görmedim, ama "anarşi" yüzünden sineye çekti bir sürü kişi, pay
biçin, eyleme halk tepkisini kestirin... bir ip iki uçtan gerilir, kim önce pes
edecek inatlaşmasının sonucunu kestirmek zor... özetlersek, sevgili
kalabalıklar; işinize karışmak gibi olmasın, ama bu yol hepimizin ebesinin
örekesine çıkıyor, demedi demeyin...
*
demek ki neymiş, baştan örgütlenmeden
sokağa çıkmamak gerekiyormuş; hedef, plan, talepler baştan belli olmalıymış...
*
eylem deyince bir hedefi, planı, bir
organizasyonu olması lazım, bu arbede eylem olmaktan çıktı çoktan. eylem değil
de halk ayaklanması, hükumet darbesi, devrim falan yapılıyorsa, gaz ve toz
bulutundan şikayet etmeyelim, revolüsyon böyle oluyor. azminiz muhteşem, ama
aklınız maalesef romantizme yenilmiş durumda, iş rayından çıktı, hâl bu
kardeşim. eylem mi yapılıyor, devrim mi? eylemse hedefi, planı ne? ne olursa
başarılı sayılacak? devrimse diyecek bir şey yok... insanların tepki göstermesi
için yeterli sebep vardı, ama olayı ideolojik mecraya dökenler olunca mahiyeti
değişti. eğer hareket başbakana karşıysa, tam aksine hizmet ediyor. bu yüzden
artık bitmesi gerekiyor, işin hiçbir mantığı kalmadı, kim başlattı, kim ne
kadar haklı, anlamı yok artık. sen orada direniyorsun, kaymağını başkası
yalıyor. olay çok yayıldı, çok heterojen, her taraftan başka bir ses geliyor,
herkes başka bir tarafa yontuyor. bu olaydan bir şey elde edemeyen sadece
idealist amaçla orada olanlar olacak, darbe şakşakçıları, marjinal örgütler,
eğlence arayan it kopuk, fırsatı bulmuşken dindarları taciz etmek isteyenler,
hepsi paylarını aldı. sen hangi sonuca ulaştın? hangi sonuca ulaşmayı
bekliyorsun? işin başında sempati duyanlar bile artık fikir değiştirmeye
başladı. herkes yeteri kadar ders aldı merak etme, böyle bir şeyi kimse
beklemiyordu, sadece çıkardıkları sonuçları söylemiyorlar. ayrıca sen kendi
iradenle bitirdiğini ilan edersen, sert vurunca durdu diyemez kimse. olay
uzadıkça kredisi azalıyor, üstelik neticede bitecek mecburen, gücün varken,
inisiyatifi ele alıp bitirebilirsin. başbakan hariç herkes bunu gördü zaten.
başbakan da belki gördü, bozuntuya vermiyor veya görmeyecek. şu dakikadan sonra
görülecek yeni bir şey görmeyecek kimse. bu arada muhtemelen başbakanın motivi
de bu, delikanlılık yarışına döndü mesele, kimin daha basiretli olduğu
görülecek
*
hedef yeterli mi? somut ifadesi varsa
evet, ne olursa eylem başarılı sayılacak? planı varsa, organizeyse, seninse.
*
provokasyon yanlış bir şeydir, polis
yaptığı zaman da, tayadlılar yaptığında ne kadar yanlışsa o kadar yanlış. diğer
taraftan polisin yaptığı sokağa inmeyi meşru kılmıyor, kitle psikolojisi
tehlikelidir, kaosun kazananı olmaz. ortadaki denklem kötü bir şeye karşı iyi
bir şey değil, kötü bir şeye karşı kötü bir şey. hem polisin çekilmesi gerek,
hem sokağın boşalması. başbakanın şahsına yönelik öfke haricinde bir hedefi
olmayan, maksatsız bir kalabalık var, çoğunluğun iyi niyetli olması yeterli
değil. hangi fitilin ne zaman ateşleneceğini bilmek mümkün değil, sakin olmak
gerekiyor, körüklememek gerekiyor. olayı halk başbakana karşı ayaklandı
şeklinde okumak yanlış, başbakanı sevmeyen bir halk kesimi demek gerekiyor.
mevcut durum ancak halk ayaklanması çıkarıp devrim yapma romantizminden
kurtulamamış eski tüfeklerin arzu edebileceği bir durum. işin neticesine
baktığınızda, sokağa inenlerin ekseriyetinin faydasına olacak, taleplerine
karşılık gelecek bir gelişme sözkonusu değil. kalabalığın "tayyip
gitsin" demekten başka ortak bir fikri de yok. gitti diyelim, sonra ne olacak?
toplantı, gösteri, yürüyüş değil artık bu.
*
tahrirci arkadaşlara not, bu metotla
hükumet devirmek için epey bir kan gövdeyi götürmesi gerekiyor, ona göre
ayarlasınlar kendilerini. demokraside ya seçimle gider veya nümayişlerin
neticesinde istifa eder. halk ayaklanmasında iki taraftan çok kişinin kanıyla
gider.
*
iyi niyetli bile olsa bile, öfkeli bir
kalabalığa bir ölçek provokatör eklendiği zaman neler olabileceğini hesaplayan
var mı? iş bu raddeye gelmişken, insanları sokağa çağırmak, sokakta olmayı
savunmak, polis terörüyle eşdeğer bir hata... insanları hem sokağa çağırıp, hem
de "aman efendi olun, kırıp dökmeyin, şu güzel ortamı bozmayın"
demenin bir mânâsı var mı? şu anda sokakta olan kalabalığın tek ortak dinamiği
polise, hükumete ve bilhassa başbakana olan öfkesi, ortak motivi öfke olan bir
kalabalık, gaza getirilmeye müsait bir kalabalık mala, cana zarar vermeye
başlarsa nasıl durduracaksınız? şu an bütün tezlerin doğruluğu, yanlışlığı
askıya alınmalı, ortada ciddi bir metod sorunu var, az akıllı olun gözünüzü
seveyim... kitle psikolojisi şişede durduğu gibi durmaz, bir kere şişeden çıktı
mı, nerede duracağı belli olmaz.
*
haklılık meselesinden önce bir metod
meselesi var burada. ortada iki taraf yok, bir taraf da tek bir taraf değil,
her birinin haklılık payları ayrı ayrı tartışılır, ama seçilen metod yüzünden
haklıysalar bile haksız duruma düşüyorlar. tezinizin doğru olması tek başına
metodunuzun da doğru olduğunu göstermiyor... (kime söylüyorsam?) taraflardan
hiçbirinin tezi haklı değil (konunun ağaçtan çıktığını kabul ederek), bir
tarafa haklı-haksız diyemeyecek kadar karışık konular. metod bakımından iki
taraf da haksız, belli bir noktadan sonra... iş parktan ağaçtan çıktı deyip
herkesi sokağa çağırıyorsan, provokatörler ortalığı karıştıramamışsa şanstır
sadece. metod gösteriyi amacından saptırıp devrimcilik oynamaya kalkmak, tahrir
triplerine girmek. kimin başlattığı önemini kaybetti, halkı ayaklanmaya
çağırmakla polis şiddetinin bir farkı yok. hatta ayaklanma kazara ciddiye
binerse çok daha ağır hasara yol açabilir. iş inada binince iki taraf da
sorumlu hale geliyor, kim başlatırsa başlatsın. işte burda rasyonel akıl
devreden çıkıyor. akp zulmediyorsa, çözüm halkı ayaklandırmak mı? gösteri
amacından çıktığı anda hedefi ve metodu belirsiz, tepkisel bir kitle haline
dönüşüyor. kim taşırsa taşısın, ordalar şu anda. halk kimin peşinden gidiyor?
kitle psikolojisi diye bir şey var maalesef, kitlenin ortalama zeka seviyesini
içlerindeki en geri zekalı belirler, insanlar kendini kaybedip pişman olacakları
şeyler yapabilir. bu tarz bir olayın patlak vermemesi için gayret etmek
gerekiyor, benzin dökmek değil
*
perşembe geceden itibaren pis kokmaya
başladı, cuma ikindiden itibaren sokağa davetle birlikte devrim zırvası öne
çıktı. bu noktadan sonra sokağa inmek polisi protesto etmeye değil, devrim
gargaracılarına yarar. o noktadan sonra sokağa inmek başbakandan/ dindarlardan
nefret edenlere yarar. insanları sokağa çağıranlar doğru dil kullansa, böyle
davul çalmasa veya eylemin ne üzerinde olduğunda mutabakat olsa hareket etmek
anlam taşır, bu şekilde değil. kaldı ki tepki hareketi eylem olmak için gerekli
şartları taşımıyor, fevriliğin ötesinde. çıkışı haksızlıktan kaynaklanıyordu,
ama devamında çizgi kırıldı. değerlerime düşman olanların kalabalığını niye
arttırayım? sayıya orana bakma, bayrağı kim açtıysa kalabalık onundur, bayrak
açanlardan biri bıyıklı jan d'arkımız mesela... ayrıca sabır taşması da homojen
değil, "dincilikten" ötürü sabrı taşanlar da sokakta, hepsi birbirine
karışık. etiket başbakandan gelmedi, kitleselleştiği anda etiketlenmişti zaten
ve benim paylaşmadığım bir etiket bu. ayrıca olayları büyüterek polis şiddetine
karşı bir hareket de yapmış olmuyorsun, fitne ve kargaşayı büyütüyorsun.
meydana ineceksen eylem için inersin, planın, hedefin, organizasyonun olur, ne
yaptığın belli olur. gerekli şartları sağlamadan sokağa indiğinde başbakandan
daha sempatik olmayan çevrelerin değirmenine su taşımış olursun. sokağa indiğin
anda hutu musun tutsi misin denklemine girmiş oluyorsun, yazı mı tura mı,
şucular mı bucular mı? ikisi de yanlış olan taraflardan birini niye seçeyim?
kendi eylemin değilse sokağa sahip çıkamazsın sokak sana sahip çıkar.
*
körfezle fem'i de poliz dağıttı di mi?
polize emir verirsin, geri çekersin, azıtmış güruhu sokaktan kim toplayacak?
*
taksim-tahrir benzetmeleri yapanlar,
cidden halk ayaklanmasıyla hükumetin devrilmesinden mi bahsediyorlar? asker
darbe yapamadı, bari sokağa inip kendimiz bir ihtilal yapalım, bu mudur?
sokaktakilerin hepsinin bundan haberi var mı? hareket nümayiş mi, ihtilal mi?
hedefi ne? planı ne? tezleri neler?
*
sokaktaysan eve gir, evdeysen yat uyu,
dua et, kitap oku... gazı yayma da ne yaparsan yap
*
devletluların hatalı uygulamalarına karşı
durmanın usulü "devrim" gargarasıyla sokağa dökülen güruhun peşine
düşmek değil
*
sivil itaatsizliğin etkili olabilmesi,
katılımın yüksek olmasına bağlı. çağrıda bulunduğunuzda sokağa halktan ziyade,
vandalların, darbe sevdalılarının dökülmesini nasıl açıklarsınız? tezleriniz
halka ulaşmıyor mu? benimsemiyorlar mı? bu kopukluğun sebebi ne? yahut sivil
itaatsizlik her toplumda sonuç verebilen bir şey değil mi? sivil itaatsizlik
diye ortaya çıkanlar, bugüne kadar şiddetle aralarına ne kadar mesafe koydular?
sefil itaatsizlik diye bir kavram ortaya atsak, çok mu insafsız olur?
*
geç bile kaldılar, cuma gününden
itibaren, hem yürütmeyi durdurma kararı hem de kaosa çağrıyla birlikte eylem
eylem olmaktan çıktı. bu şekilde sürdürmekte hem etik açıdan hem metod açısından
sorun vardı, inatla görmezden gelindi. polis yersiz sertliğe başvuruyor, bu
yanlış, ama eylem adı altında olup biten de yanlış, iki yanlıştan bir doğru
çıkmaz. geri adım atmak değildi bu, eylemin bir hedefi, planı, organizasyonu
olur, bunlar olmadan haklılıktan bahsetmek mümkün değil. eylemciler doğru
noktada geri çekilseydi, işler çığrından çıksa bile sapı samanı ayırmak daha
kolay olurdu. gençler işbaşında, devrim vb romantizmi çok abartıldı, herkes
içine düştükçe sınırlar karmakarışık oldu. polis ve emir verenler de hatalı, stratejik hareket etmiyorlar, ama polisin hatası parktakileri haklı kılmıyor,
iki taraf da haksız. büyüklük ilk "geri adım atanda" kalacaktı, iki
taraf da ısrarla gerilimi devam ettirdi.
*
sivil itaatsizlik dikkat çekmekten fazla
bir şey, iyi kurgulanırsa sistemi bloke edebilir. ilk özelliği kesinlikle
şiddet yok. yani halk ayaklanması ile sivil itaatsizlik tamamen farklı şeyler.
*
sivil itaatsizlik eylemleri ancak çok
geniş katılım ve destekle etkin olabilir, #BuDahaBaşlangıçMücadeleyeDevam geniş katılım ise ezen-ezilen konusunda
net ve yaygın bir algı varsa gerçekleşebilir #BuDahaBaşlangıçMücadeleyeDevam
halbuki türkiye kamuoyu en az üç parçaya
ayrılmış durumda ve eylemin zaten az olan desteği giderek azalıyor
#BuDahaBaşlangıçMücadeleyeDevam üstelik eylem eylem olmaktan çıktı
çoktan, etik ve metod sorunları var #BuDahaBaşlangıçMücadeleyeDevam
sivil itaatsizlik yoluyla veya halk
ayaklanmasıyla bir sonuca varma ihtimali düşük #BuDahaBaşlangıçMücadeleyeDevam daha geniş kitleler sokağa dökülürse
hükumete karşı değil eylemcilere karşı olur #BuDahaBaşlangıçMücadeleyeDevam iç savaş çıkarma ihtimali daha fazla
yani, bilginiz olsun diye söylüyorum. şimdi #BuDahaBaşlangıçMücadeleyeDevam
hadi bakalım...
*
konu tam olarak bu aslında, başta sivil
olarak kurgulanan bir eylem süratle rayından çıktı ve mahiyet değişmesi gözardı
edildi
*
bir eylemin bir planı, hedefi,
organizasyonu olmalıdır (bunu kaçıncı defa yazdığımı unuttum). sivil
itaatsizlik şiddete başvurmadan, hatalı uygulamaları bloke etme tekniğidir,
kabaca. bunun için bir plan yapar, ne olursa başarılı sayılacağını, ne olunca
eylemin sonlanacağını belirlersiniz, işlerin rayından çıkmaması için de mümkün
olduğu kadar organize hareket edersiniz, durumun gereğine göre. sivil
itaatsizlik eylemi ile halk ayaklanması birbirinin zıddı şeylerdir. ikincisi
kitle psikolojisine dayanan başıboş bir hareket. kitle hareketi bir tür
terördür, yıkıcı tabiattadır, bazen iki ordunun savaşından daha vahim olabilir.
kitle hareketi sırasında hangi tür suçun ne miktarda işleneceğini kestirmeniz
mümkün değildir, felakete dönüşebilir. bu yüzden bu tür bir fitneyi dürtmek,
bir diktatörü desteklemekten bile ağır bir harekettir. kitle hareketi örnekleri
6-7 eylül olayları, sivas, maraş olayları... 31.5'ten itibaren sokakta olan da
aynı kategoride. sadece hedefi polis olduğu için doğal olarak fazla yıkıcı
olamadı ama bunu desteklemek ciddi bir sorumsuzluktu. mahkeme yürütmeyi
durdurma kararı verdiği noktada eyleme ara vermek gerekiyordu, sivil
itaatsizlik olarak kalması için. hele insanlar rastgele sokağa çağrılmaya
başlandığı anda "sivil" olanların oradan koşarak uzaklaşması
gerekiyordu. tepkiye sebep olan polis terörü, tepkinin şeklini haklı çıkarmak
için yeterli değil. bu gözardı edildi, eylemi destekleyenler de karşı çıkmaya
başladı kısmen ve karşılıklı inatla kutuplaşma şiddetlendi. ortamın
gerilmesinde başbakanın sorumluluğu ne kadarsa, devrim romantizmiyle inatla
sokak kasanlarınki de o kadar. bu yüzden 31.5 öğle üzeri sonrasında sokakta
olanlar sivil değil, iyi niyetle bile olsa sokak terörünün içinde kalmış
insanlar
*
“Net bir vizyon iyi bir planlama ve çok
sağlam bir disiplin olması gerekir eğer bir kişi kontrol dışı bir taş atarsa
hareket başarısız olur" popoviç'in hesabına göre otpor metoduyla
türkiye'de devrim olmaz, disiplin diyor adam, disiplin olmayaydı... otpor'dan
açıklama bekliyorum, alakamız yok diye, heriflerin kariyeri fena çizik yedi...
bence türkiye tecrübesinden sonra devrim sektörü çökebilir, şer odakları pes
eder, dünyaya barış gelir…
*
gandhi'nin ekibinde hiç reklamcı var
mıydı? o kadar milleti nasıl topladı, eylemlerini nasıl organize etti?
*
sivil eylem mahkeme kararına rağmen
işgale devam etmek değil. siyaset milletin kafasını gözünü yarmak değil.
inadınız batsın...
*
attığın taş ürküttüğün kurbağaya değiyor
mu?
*
sivil itaatsizlikle sokak terörünü ayırt
edememek yanlış olan; polis teröründen daha meşru değil. neye karşı çıktığınız
amaçla ilgili, yöntem konusu nasıl karşı çıktığınızla ilgili. devlet
öfkelendikçe ezer, halk öfkelendikçe yakıp yıkar, tersine hiç rastlanmadı.
*
malesef bunun işe yaramadığını gördük, şu
anda söylenecek tek mantıklı söz: eve git...
*
türkiye'yi seviyorsan #evedön zira
meseleler, sokakta, meydanda çözülemeyecek kadar karmaşık
kusura bakmayın, ama adam haklı beyler,
eve dönün ve gandhi'nin hayatını okumaya başlayın #evedön
*
sivil eylem yapacakların sivil eylem
hakkında biraz bilgi edinmeleri hepimiz için iyi olacak galiba. gerekirse
otpor'dan yardım istenebilir, o derecede yani... hedef, plan, organizasyon veya
otporcuların tabirleriyle vizyon, planlama, disiplin... her şey arapsaçına
döndü. talepler safhasında kafaların ne kadar karışık olduğu iyice ortaya
çıktı, işi şımarıklığa dökenler oldu. eylemcilerin arkalarına almaları gereken
kitle karşılarına geçmiş oldu neticede, talebin haklılığı havada kaldı. bütün
bu olup bitenin iyi tarafı ise niyeti olanın ders çıkarabileceği bir sürü şey
görmüş olduk
*
iki hafta paralandık, makul sebeplerle
izah etmeye çalıştık; meğer "anayasa" imiş anladıkları dil...
#evinedön ve sakın bir daha çıkma [anayasa=meşe odunu, 'haydar']
anayasa, cennetten çıkma... cilasını
kazıyınca kapasite sokak çetelerinden farklı değil aslında... #evinedön gözüm
görmesin...
daha da açmam ağzımı, "sen sus,
haydar konuşsun"
dediğimiz zaman döneydin karizmayı
çizdirmemiş olurdun, yazık bu ülkenin gelecek eylemlerine, şimdi kös kös
#evinedön
allah allah hangi ara olay şiddet
kullanımına dönüşmüş ki? bak sen şu işe... olsun sen yine de #evinedön
*
eylemle karnaval arasındaki fark,
birincisinin yapılandırılmış bir hareket olması. neyi hedefliyorsun, ne talep
ediyorsun, ne zaman sonlandıracaksın, işte bunlar hep eylem... nerede
duracağını bilmek önemli, birilerinin bir şekilde durmaya başlamış olması,
olumlu bir gelişme sayılabilir belki... nerede duracağını bilmek önemli derken,
denklemin bütün artı ve eksilerini, her iki cenahını hesaba katmadan tek
faktöre takılıp taraf seçmek, nerede duracağını bilmemek demek. hangi taraf
olursa olsun... hem sonlandırma anlamında, hem pozisyon seçme anlamında; nerede
duracağımız konusunda sıkıntılarımız var...
*
başta devrim yapma diye bir hedef yoktu
zaten, parazit yapanlar çıkardı onu
*
"sivil terör" (yan algı
evreninden gönderdiler)
Çakaralmaz
çünki taksim "kutsal"
galiba...
*
"Sırrı Süreyya Önder, Gezi
Parkı'ndaki eylemde iş makinesinin önünde durdu" poz mu vermiş? tank yok
mu, tank?
*
bence solcular rahatsız. parkın avm
yapılmasına karşıyım. parkın avm yapılmasına karşı çıkanlara da karşıyım. nasıl
beceriyorlar anlamıyorum, el attıkları konuyu bir sevimsizlik, antipati
halesiyle kuşatıveriyorlar. gerekirse başka bir protesto düzenlensin, bunlarla
birlikte helaya bile gidilmez.
*
bu arada bunların verdiği haber "gök
mavi deniz ıslak" olsa bile tahkik etmeden inanmamak lazım,
hatırlatalım...
*
başbakan alkolü yasaklamakla taktik hata
yaptı, bazıları devrim heyecanıyla sarhoş olduklarında daha bi hoş
oluyorlar. alkolün türkiye'ye girişini
yasaklasalar bile ayılmayacak tipler var...
*
tam aynı hikaye değil, ama devrim rüyası
görenlere nasreddin hocanın fil fıkrasını hatırlatmak gerek... bir de siz bizim
sakalımızı kestiniz, biz sizin kolunuzu kestik mevzusu var. bu kış devrim
olmayacaksa, ordu darbe yapmayacaksa, iş seçime kalıyorsa; geçmiş olsun...
*
şimdi herifin biri bi sümüklüyü
öldüresiye dövse, adama kızarsınız, gücünüz yetiyorsa elinden alırsınız, sıpayı
zaptedebilirseniz, sümüğünü de silersiniz, ama zaptedemezsiniz, o yüzden dayak
yediği zaman bile sümüklü sümüklüdür
*
bu arada, kendilerini halk sanıyorlar
yazmıştım, düzeltiyorum, halkın bir kısmını peşlerine taktılar...
*
"herkes ülkesi için orada"
orada değilsen ülkeni sallamıyor musun yani? ne güzel çatışma dilimiz var
bizim... ülkemizi tayyipliler işgal etmiş, kalkın ey ehl-i vatan! "ülkemiz için oradayız" ile "hükumete karşı oradayız"
arasındaki farkı insanlara anlatabilecek babayiğit var mı?
*
sokaktaki güruhtan yana değilseniz,
iktidar ve yardakçı tayfası oluyorsunuz; ya herru ya merru... neye karşı
çıktığınız tek başına belirleyici değil, doğru sebeple ve doğru yolla karşı
çıkarsanız haklı olursunuz...
*
meselenin öbür tarafını konuşmadık hiç,
park iyi avm kötü eyvallah dedik, işin aslı: park ölür badem gözlü olur, çok
derdinizdi sanki park… bahçelievler milli egemenlik parkını bozup avm yapsalar
kimsenin ruhu duyacak mıydı? taksim = atanamayan "harem-i şerif"
*
biri "bizi sabun yapardınız"
demiş, ne münasebet, sizden sabun bile olmaz...
*
cami provokasyonu. pro vo kas yon.
provokasyon. provokasyonun iyisi camide olur. başka yerde olmaz zaten
provokasyon...
*
5 dakka namaz molası dedik, kıyamet
koptu. şimdi namaz diye tutturmuşlar, parklar kamu alanı değil mi, yavrum
benim... namaz kılanları koruyacaklarmış, işinize gelince mi?
biiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiip
bibibibiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiip
*
aman ha, sakın sağduyulu olmayın;
bünyenize dokunur, gaz yapar...
*
-abi bilimsel gerçek nedir?
--şimdi benim canım turşu istiyor ya,
arif...
-evet abi?
--işte bu bilimsel bir gerçektir.
-peki abi, demokrasi ne?
--bak o uzun hikaye, ama seçimle alakası
yok
-sahi mi?
--hem de hiç yok...
-peki neyle ilgisi var abi?
--kanunla da ilgisi yok. mahkeme, suç
duruyusu, ihbar felan bunlar kesinlikle antidemokratik şeyler...
-sokak hengamesiyle bir alakası olabilir
mi abi?
--aferin arif, tabii ki demokrasiye giden
yolda her şey demokratiktir...
-peki demokrasi ne abi ya? deli olacam...
-demokrasi bilimsel gerçeklerdir arif,
anlamadın mı hâlâ!?
-ach zo! übermiş abicim. peki hangi
bilimler mesela?
--arifçim bi çay getirir misin bizahmet,
boğazım kurudu...
-peki abi, değerler, ahlak?
--işte bunlar hep bilim kardeşim.
-ama abi, david hume...
--iki şekerli!!!
*
esed kimyasal kullandı diyenler taksim'i
görsün, kabul de, taksimciler esed'i ne kadar gördü ki?
*
devrim zaten agresif bir şey, bence
uymuş. ideolojisi ithal olanın kavramı ne olacak ki?
*
mesela "taksim'de taciz olmuyor,
birilerini evde tutmaya devam edin" demek, kime nasıl bir hakarettir,
düşünen var mı?
*
bundan sonra o olamaz bu olar tarzında
tehditvari konuşan arkadaşlar, abartmıyor musunuz? çapı -neyse ki fazla
büyümeyen- bir ayaklanma çıkarmış olmak, her şeye karar verebileceğinizi mi
gösterir? az bir nefes alın, halkın asabı da ayaklanmaya başladı, iktidarın oy
oranlarını tırmandırmaktan zevk mi alıyorsunuz? madem demokrasi seçimle değil
ayaklanmayla alakalı, biz de ayaklanalım madem? kerameti kendinden menkul bir
hüküm ver, sonra bunu bir slogana, bir klişeye çevir, milyon defa tekrarla...
bıkmadınız mı bu taktiklerden? "aslan türk polisi, eline sağlık, az bile
yapmış" kıvamına getiriyorsunuz insanları, ramak kaldı...
*
1) iki hafta sonra molotof işinin
başlaması pek gerçekçi durmuyor 2) ama siz bir ay önce gerçek molotofluları da
savundunuz
*
molotof kelimesini ancak atanların marksist
örgüt üyesi olmadığından emin olunca telaffuz edenler, siz bile insansınız...
*
ey ruh, geldiysen devrim yap, olmadı bir
iki bir şey devir...
*
abartmayalım, hükumetin anarşiklere karşı
halk desteği sağlamak için tiyatroya ihtiyacı yok, cumadan itibaren eylemciler
yaptı zaten onu...
*
korkmayalım, inandığımızı söyleyelim
eyvallah da, inandığımız işinize gelmeyince duymuyorsunuz, üçkağıtçılar...
allah başbakanın belasını versin desem alkışlarsınız; allah başbakana hidayet
eylesin, allah anarşinin bin türlü belasını versin. ahan da inandığım bu,
sırattan geçmek için kimseye yaranmaya ihtiyacım yok, hasbünallah...
*
braveheart'taki savaştan önce talepler
şeklindeki sahneyi hatırlıyor musun? bizde de çok cengaveryürek var...
"Here are Scotland's terms. Lower your flags, and march straight back to
England, stopping at every home you pass by to beg forgiveness " "...
for a hundred years of theft, rape, and murder. Do that and your men shall
live. Do it not, and every one of you will die today." "... Before we
let you leave, your commander must cross that field, present himself before
this army... " "put his head between his legs, and kiss his own
arse." (bilibili the cengaveryürek)
*
#cevapver sivil itaatsizlik nedir,
tanımını yapabilir misiniz?
#cevapver mıhı bırakıp nalı döverek,
nereye varmayı umuyorsunuz?
#cevapver başbakana bu kadar çok
kızıyorsanız, neden her seçimde daha çok oy alması için kasıyorsunuz?
#cevapver daha önce sorduğum sorulara
niye kimse cevap vermedi?
#cevapver doğru söylemekle haklı olmak
arasındaki farka dair bir fikriniz var mı?
#cevapver anayasa mahkemesi bu partiyi
kapatsın diye ümitlendiniz mi?
#cevapver daha önce uygulanan usulle
cumhurbaşkanı seçilmesi engellenirken, buna karşı mıydınız?
#cevapver anayasa mahkemesi yetkisini
aşarak anayasa değişikliğini muhtevasından dolayı bozarken, bunu desteklediniz
mi?
#cevapver özel otobüs firması namaz
molası verdi diye ayaklanırken, bunun benim hayat tarzıma müdahale olduğunu
düşündünüz mü?
#cevapver kendi inançlarınızı gerekçe
göstererek benim inançlarımı kısıtlamanız nasıl bir mantığa dayanıyor?
#cevapver kendi inançlarınızın farkında
mısınız?
#cevapver neden bu insanlar sizin gibi
demokratlar yerine diktatör dediğiniz kişileri tercih ediyor, düşünüyor
musunuz?
#cevapver neye inanmak zorunda olduğumu
sizden öğrenmek zorunda mıyım?
#cevapver bana mı sordunuz?
#cevapver izmirdeki dersaneleri kim
tahrip etti?
*
"davrim yapıciaaz, net taleplerimij
vaar, allah'tan belamızı istiyooz, başımıza taş yağdırabilir mi lüffan?"
-daha düz bir dünya için-
*
6-8 yaş arası çocukların direniş
resimleri: eksisozluk.com/entry/34564745… gözümüz aydın apolitik olmayan bir
nesil geliyor. atın fava, daha da "küçücük çocuğa bikbikbik" diyen olursa
gözüne sokarsınız eksisozluk.com/entry/34564745
*
insanlara aptal muamelesi yapmak
nezaketsiz bir davranıştır, bilhassa gerçekten aptal iseler... bir de bu
"ben kendim düşünüyom, ezberci-taklitçi değilim" tribi var,
"ediyom ediyom kuru kalıyo" ciddiyetinde. bu kendi düşünenlerin kaç
tanesi hayatında bir kitabın kapağını kaldırmış merak ediyorum, biliyoruz biz
senin ne düşündüğünü... zannederim bazı arkadaşlar makarna kelimesini tt
yapmaya kasıyorlar... (kendi düşünenler bir adım öne çıkabilir mi lütfen?) adam
kombo yapmış: "bohça kafalı-makarna-kenar mahalle" (biri faşist mi
demişti?) bu makarna-kenar mahalle gargarası yüzünden muktedir zaten.
başbakanın yüz seneden fazla bu ülkeyi yöneteceğini tahmin etmiyorum, peki bu
"aydın" despotizmi ne kadar sürecek?
*
diğer taraftan ben de duygusal davransam
"dikta"yı tercih etmeye başlayacağım neredeyse. sınavda adından
memnun musun diye soran, tipime bakıp staj tekrarı vermeye kalkan hocalar kadar
etkilemiyor "dikta" günlük hayatta . kendini aydın sanan soytarıların
ürettiği terörü kaç sefer birebir yaşadım, bu iktidara rağmen hâlâ yaşayanlar
da var
*
kitleleri yalanla tahrik eden derken,
twitterda dolanan tankın ezdiği genç resimlerini kastetmiyorsun değil mi?
*
başbakanın da daha bir çok kişinin de
eleştirilecek çok tavrı var, ama maalesef "aydın"sporun tavırları
yüzünden fırsat kalmıyor. "biz-onlar" retoriğini de başbakan ortaya
çıkarmadı, sadece kullanıyor. twitter trolleri de önemli, sokak terörünü
kışkırtabiliyorlar ve onlara inanan çok salak var. başbakanın bu retoriğini
sevmiyorum, savunmuyorum, vahim buluyorum, ama bunun hâlâ satıyor olması
"aydın" despotizmi yüzünden. azınlıkta kalıyorsun maalesef, gündemi
tencere tava tangırtısı yönlendiriyor, başbakan değil...
*
karşılıklı paslaşmalar... iki ucu da aynı...
ayrıca başbakan bıraksa bile bırakmayacak çok tip var, öyle şartlanmışlar...
konu sadece başbakanın üslubu değil ki, adama hakaret etmek için "hacı
tayyip" diyorlar, asıl hazımsızlık "hacı" olayında. başbakan
gitse, en mülayim, yapıcı adam gelse, ona da "hacı ahmet" "hacı
mehmet" diyecekler.
*
bir de benim merak ettiğim bir husus var,
hâlâ menemen'i yakın dediğini iddia ettiğiniz bir atayı özlüyor musunuz? yoksa
artık menemen'i yakmanın kolay, teflondan kazımanın zor olduğunda mutabık
mıyız?
*
direnişçiler (!) #zahidenine 'yi
dilenişçi sandı galiba, halkın tipine bile tahammülü yok halkçılarımızın (!)
*
bizim çocuk orantısız zeki, ama
çalışmıyor, sharp hocası böyle giderse sınıfta bırakıcam diyo; yaz okuluna mı
göndersek?
*
td niye mısır konusunda dikkati dağıtmak
için eylem yapsın ki, td'nı sallayanlar mısır'ı sallamayanlar. bence sorun:
tatmin olmadılar.
*
engellensinler demedim, orantısız dalga
geçilse yeter bence
*
-bir diktatöre karşı darbe/ devrim nasıl
yapılır- 1. bir diktatör bulun. diktatör çok önemli. diktatör olmadan davbim
olmaz.
*
-ne yaptın!!? -çekiydekleyini çıkaydım,
devyim yaptım...
*
yeter artık vurmayın, adam öldü (bağcı
ölür)
*
çılgın türkler diye gaz vermeyeydiler
eyiydi...
*
eylem karşıtı anti-entropi cephesi olarak
#duranadam mevzuunda bir etirazımız yohdur, #kuduranadam 'dan ehvendürür.
vandallara, normanlara gözünü kapatıp da aklı sıra başbakana laf çakan
#kuduranadam kimin kudurduğunu gördük, makarna kömür gargarasında. sana adam
deyişimiz sırf kromozom sayından #kuduranadam dolunay çıkınca ne olduğunu
herkes görüyor, ama biz zaten biliyorduk. bak bak da #duranadam dan örnek al,
7/24 milletin canına, malına, ırzına, dinine, aklına #salduranadam , iki dakka
bi çenen dursun...
*
olaylar bitince, başbakan direnişçilere
plaket vermezse haknaşinaslık olur...
*
herkes işine gelene inanıyor, demin biri
de ne güzel hikayeler oldu havasındaydı... bu direniş ne güzel masallar
çıkarttı umarsızca orta yere yetişemedik cafer beylerin bez ihtiyaçlarına...
*
mhp ve chp'yi kapatsak akp'nin oy oranları düşer bir gecede.
memur, işçi, esnaf; akp'yi bir şekilde kendi dünyalarının tercümanı gören bir
sürü kişi, mhp'yi beğenmeyen milliyetçiler... bunların sinir edildiği oranda
akp oyu artıyor, cumhurbaşkanlığı seçimi krizi 10-15 puan kazandırdı bir anda
*
hükumetin karşıtları bugüne kadar ve
bugün yaptıklarına devam ederse hükumet daha da güçlenecek. bir haftadır değil,
son yıllarda olanlara bakınca muhalifler de, "aydınlar" da en az
hükumet kadar tablodan sorumlu. insanları düşman eden başbakan değil,
karşılıklı bir faaliyet var ortada; kendini halk sanan ve halkı tanımayanlar…
alışılmış argümanlarla hükumete karşı çıktıkça halk hükumete kilitleniyor,
kendi kitlelerinde de nefret büyüyor. kimse uzun vadeyi ele alınca bütün
faturayı hükumete çıkaramaz, ip iki uçtan gerilir. herhangi bir analizde dinci
kelimesini kullananlar da bu tablodan sorumlu başbakan tek başına bu kadarını
yapamazdı.
*
akp politikalarını eleştirmekle
"anti-akp" kafasında olmak arasındaki farktan en çok akp ekmek yiyor.
tencerenize kapak oluyor mu, bilmem...
*
gizli hükumet destekçisi vasfında olmayan
bir muhalefet olaydı eyiydi
*
toplumla inatlaşmak deyince ilk akla
gelen chp halbuki
Waldo
yalnız bu bayrak o bayrak değil, sevgili
bozkurtlar; ağaç ortak değer, tamam da "hükumete karşı kim olursa omuz
omuza" sakil kalıyor. polis baskısına karşı birini savunmak başka şey, bu
kişilerin tezlerini desteklemek başka şey; eylemcileri polisten korumaya mı
gidiyorsunuz, hükumet aleyhine eylem yapmaya mı? tek nirengi noktanız tayyip
karşıtlığı mı? kendi tezleriniz yoksa, sürekli birilerinin dümen suyuna
gidiyorsanız, kapatın ocakları, başka teşkilatlara yazılın... sırrı süreyya
abileri ülkücü hareketi devrim yapmaya çağırıyor, hadi koşun, eksik kalmayın...
*
milliyetçiler ne zamandır metod olarak
halk ayaklanmasını benimsiyor, usûl esasa mukaddem değil miydi?
*
idealizme saygı duyarım, ama usul bence
yanlış. ben bizden olup orada olan arkadaşları anlayamıyorum. polise istediğin
kadar karşı çık, ortadaki olayın bir damgası varsa ve o damganın altına
girersen olay biter
*
neye niye karşı çıkıyoruz veya
taraftarız, bir şeye karşı çıkan herkes aynı tarafta mıdır, güzelce bir düşünmek
gerek... ortada bir mutabakat olmadan senden olmayanların eylemine katılırsan,
onların kalabalığını arttırmış olursun; ya kendin farklı bir yoldan karşı
çıkacaksın veya ötekilerle bir protokol üzerinde anlaşıp hareket edeceksin.
insanlar seni ancak onların değerlerine teslim olduğun oranda kabulleniyorlar,
iyimserlik beklenen karşılığı görmüyor. ağaç ortak değerimiz diye harekete
geçip de kendini kavramsal olarak taraftar olduğun şeylerin karşısında bulmak
da var... yazı tura mantığıyla düşünenler için sadece iki taraf olsa da,
aslında durum öyle değil. doğru söyleyen herkes haklı değildir. yanlışa karşı
çıkan herkes doğru gerekçeyle karşı çıkmaz, bir eylemin tek bir motivi yoksa,
tek bir sonucu yoksa ayrı ayrı değerlendirilmeli. türkçe söyleyelim, af buyurun;
otu savunurken yanında b.u da savunmuş oluyor musunuz, dikkat etmeniz
gerekir... misal ağaçları savunurken kolektif çıkara (?) göre özel mülkün işgal
edilebilmesi hakkını (!) da savunmuş olmak niyetinde miyiz?
*
adı üstünde, "aşk"; rasyonel
bir şey değil. biri de bana bazı islamcıların devrim aşkını anlatsa keşke...
*
prensiplerimiz bizi bu şiddette hareket
ettiremez, duygusal tepkiler ağırlıklı, en öndeki duygu da başbakandan nefret.
kısmen de başbakanın şahsında dindar/muhafazakar sınıftan nefret, vicdan değil
öfke sahada daha çok. böyle su yüzüne çıkmasını beklemiyordum, ama zemini kabak
gibi görünüyordu uzun süredir. cuma ikindi saatlerinden itibaren prensip
meselesi olan ve sempati toplayan eylem yerini ideolojiye bıraktı. bunlar
baştan oradaydılar zaten. örgütlü olmadan sokağa inmek vicdanlı olsa da aksine
hizmet eder. meydanı boş bırakmamak istiyorsan kendin örgütlenmiş olmalısın.
başkasının dümen suyuna girerek meydana sahip çıkamazsın, başkasının örgütlü
hareketine bireysel olarak katılanın niyeti içinde kalır.
*
sana ait olmasa bile başkalarıyla
ortaklığının ne olduğu net olarak ortadaysa, ancak o zaman anlamı olur. doğru
şeye karşı çıkmak haklılık için yeterli değil, doğru sebeple, doğru yolla…
*
80'den önce selametçiler karpuzluk
yapıyordu, bugün sıra ülkücülere gelmiş. tek yol devrim. taksim ocak. oh yeah
baby... aklıma gelmişken, ülkücüler hangi ara kemalist oldu? orasını kaçırmışım
filmin, merakımdan soruyorum. sol cenahta kalan envaitürlü arkadaşı
tutarlılıkları için kutluyorum, bilhassa komintern kalıntılarını. türkçü ve
islamcı sol dahil değil.
*
benim bildiğim ülkücülük: garpçılık,
inkılapçılık, kemalizm veya komünizm ve kapitalizm gibi her tür gayrımilli ve
batıl davaya karşı, başta islam olmak üzre bu milletin değerlerini savunmaktı.
nevzat tandoğan'ın sözleri de durumu özetler: size mi kaldı milliyetçilik,
sefil köylüler anlayışı. yeni nesil ülkücülük deyince ne kastediyor, ne
anlıyor, ben anlamıyor… pratikte bu ideale ne katkı yapıldığı ayrı bir mesele.
galip erdem'in dediği gibi türk milliyetçiliğinin tek meselesi türk
milliyetçileri...
*
istersen fitne hakkındaki ayetlere de göz
at... aptalca bir halk ayaklanması müsveddesini romantize etmenin mânâsı yok
Hokümat Cenahı
muhalefet sürekli iktidar için
çalışıyordu, hükumet bir cemile yapıp kendi kendine muhalefet oluşturdu...
*
olay başbakana kredi vermek, onu savunmak
değil. kaos halinde sokağa inersen millete, devlete karşı mesul olursun. şu ana
kadarki mantıkla yapılanlardan başbakan kazançlı çıktı üstelik ne kadar
kasarsan o kadar da kar eder. kendi üslubunca geri adım attı aslında, ama
üslubu çok sert olduğu için geri adım gibi durmuyor.
*
hatanın en büyüğü hükumetin ve adım
atması gereken özellikle hükumet
*
müslümanlar parayı ve gücü bulup da zühd
ve takvayı, istişareyi, emaneti ehline vermeyi terk edince, peşinden fitne ve
kıtal geldi. emire gerekirse seni kılıçla düzeltiriz diyecek dostları
kalmamışsa eve kapanın, örtüyü başınıza çekin
*
başbakan yokluğumu fırsat bilip yine
tansiyon çalışması yapmış galiba. sinir harbi bu kıvamda devam ederse
meşrutiyeti de getirebilir...
*
adam piyano gibi öttürüyor memleketi,
neresine basınca ne ses çıkacağı belli... (what is the matrix?)
*
başbakanın pr için genelde tercih ettiği
isimlerden hedef kitleyi kestirebilirsiniz, oyunun kuralını çözemediniz hâlâ...
eliaçık'tan falan medet umun daha, başbakan aya, vatandaş yaya...
*
bence net bir şekilde tribüne oynuyor,
net etki de oy oranlarında görülecek gibi. ama riskli oyun kuruyor, olayların
çok daha vahim noktalara varmayacağının garantisi yok. elbette seçime girecek
herkes seçmeni hesap eder başta, ama burada bir tür ayrıştırma ortaya çıkıyor
*
akp mitingi > gezi direnişi (timeline
ölür)
*
"reis bu tavırlarıyla gönlümüze
hitap ediyor. gururumuzu okşuyor" -> nefsinize hitap ediyor, gönlünüze
değil
*
sidik yarışı diye buna deniyor işte.
parkı boşaltmayana da buğzediyorum, zorla boşaltmaya çalışana da... ikisi de
yanlış. devlet külhanbeyi mi? işgal yanlış, boşaltma metodu da yanlış.
zafiyetle ne alakası var ya? adamlar dağa çıkıp silah mı atıyorlar? b.ktan bir
park, taksimde olmasa kimse yüzüne bakmaz. şart mı meydanı boşaltmak, bırak
bitlenene kadar otursunlar parkta. kardak da çok büyük bir marifet değildi
zaten, ama ordaki sembolik durum buradakinden farklı. ben de devletin
yanındayım, hatasını söyleyip nasihat ediyorum. sopanın da yeri var, ama bu o
değil. devlet terör örgütü lideri olan bir suçlu ile oturup pazarlık ederken
rahatsız olmayanlar, devletin izzeti hususunda gayrete gelmesin hiç
*
orada bir hata olsa gerek, başbakanı
desteklemek için evden çıkmamak icap eder... yatın derken ciddiydim,
pazartesiye kadar da uyanmayın, hatta pazartesi de uyanmasa olacaklar var.
allahaısmarladık, hayırlı geceler. son olarak, fetva makamı değilim, ama yarın
herhangi bir mitinge gitmek tahrimen mekruh gibi duruyor burdan bakınca
*
meselenin "metafizik" boyutunu
konuşmadık pek, fitnenin dinamikleri neler olabilir? müslümanlar servet ve
iktidarı ele geçirip, zühd ve takvayı, emaneti ehline vermeyi, istişareyi terk
edince fitne zuhur etmişti. 7 hilalli lüksü yutmak kolay da, bunun bir de
çıkışı var; bu kadar 'caprice'in dönüşü olmayacak mıydı? hangimiz neyle iktifa
ediyoruz? keyfimiz yerinde mi? kalbimiz ne alemde? dünyanın ne kadarının tadına
baktık? tweet attığımın çeyreği kadar dua etseydim mesela, bu iş bu kadar büyür
müydü? allah hacı teyzeleri başımızdan eksik etmesin... aynaya baktığımda bir
müstakbel hacı amca göremiyorum, beni asıl korkutan bu; böyle giderse nesilleri
münkariz olacak, allah muhafaza...
*
#fitneyekarsisadaka
#BugünMilyonlarKAZLIÇEŞMEDE sevgili milyonlar acaba dua edip sadaka vermeyi de
düşünürler mi?
#fitneyekarsisadaka
#BugünMilyonlarKAZLIÇEŞMEDE mitingler yok iken selef-i salihin ve ecdad bu işleri
başka türlü de yapıyorlardı
#fitneyekarsisadaka BayrağınıAs
KazlıçeşmeyeGel diyorsun madem, giderken yolda birine sadaka vermeyi de
unutma...
#fitneyekarsisadaka YeterArtık
Huzurİstiyorum diyorsan dua etmeyi ve sadaka vermeyi unutma
#fitneyekarsisadaka TürkiyeyiSevenler
SağduyuluOlmalı ve dua edip sadaka vermeyi unutmamalı
#YeniBirDünya #fitneyekarsisadaka
#sulhicindua "kızılelma'ya hey, kızılelma'ya"
*
başbakanın eleştirilebilecek, karşı
çıkılacak çok tarafı var; ama "diktatör" diye bir saçmalıkla ortaya
çıkarsanız eyleminiz elinizde patlar. başbakana laf ediyorlar bir kısım
"aydınlar" ama asıl kendileri türkiye'nin sosyolojisini okumaktan
acizler, başbakan gayet iyi okuyor. bu patlamayı tahmin edebilecek kimse yoktu
pek, ama devamında hesaplı ve planlı gitti; riski kâra çevirmeyi hesapladı. bir
ay önce bu kalabalığı toplayamazdı. kesin ölçüt değil, ama fikir verir, en
azından dağılma ihtimali olan oyları geri çekti. süreç sebebiyle bir
belirsizlik vardı. ki benim tahminimden
fazla destek buldu, ama yine de dağılma olabilirdi; şimdi yine oylar bölünmesin
partisi kazanacak. son seçimde akp'ye oy vermeyen birinin orada olduğunu
biliyorum, çoluk çocuk sülale boyu hem de... sadece gözlemle sonuca varmak zor,
aklıbaşında bir kamuoyu yoklaması lazım; ama benim gördüğüm başbakana çok kızan
bazı kişilerin bile akp'ye oy vermeye çok yaklaştığı... polisin müdahelesi çok
vahim oldu, akabindeki olaylar da eyleme destek verenleri soğuttu. durum
kilitlenmiş gibi görünüyor, başbakan da işleri kolaylaştırmıyor. net olan
marksist ve kemalistleri uzak tutmadan yapılabilecek olan, akıntıya karşı kürek
çekmek... ülkücülerdeki çatlak da belirginleşti, bir kısmı net olarak karşıt,
ama zaten oy vermiyorlardı. diğer kısım da normalde oy vermeyecek olsa bile
şimdi vatan millet davası diye oy verebilir
*
yemekte reyiz'i seyrettim biraz, adam
star beyler... (seguela buharlaşır)
*
"rasyonel" sebep-sonuç ilişkisi
değil, ama kanaatimce müslümanların çıkarması gereken en önemli ders, hayat
tarzımızı gözden geçirmeliyiz... "bunlar" tamam da, şunlara ne
oluyor, ben onu anlamıyorum... müslümanlar kafirden şikayet edeceklerine, nefis
muhasebesi yapsalar ya? kim senin muhatabın, üç buçuk başıbozuk mu, rabbin mi?
elzem için lazım bile terk edilmeliyken malayaniye dalan nefsim, murakabeyi nerede
düşürdüysen dön de ara... dünyevi sebep-sonuç dairesinin ötesinde, sünnetullah
var, eskilerden ibret almıyor muyuz? #nifakakarşıinfak
*
protesto ve karşı protesto sarmalında bir
sınıf meselesi olduğu da doğru, ama o kadar da basit değil, dikkatten kaçan bir
durum var. çelişki sadece alt ve orta tabaka arasında değil; orta tabakada
birbirinden ayrı iki sınıf mevcut, sağ-orta ve sol-orta diyebiliriz. gelir
seviyeleri ve eğitimleri benzer, değer yargıları, hayat tarzları, dünya
görüşleri birbirinden ayrı iki orta tabaka arasında bir alan hakimiyeti
mücadelesi oluştu, sağ-orta kendine alan açmaya çalıştıkça tepki görüyor
*
"emirülmüminindeki" sükunet,
"baş vezirdeki" hamiyyet, bir arada olsa; işte bunlar hep itidal...
*
siyaseten hükumete karşı bile olsak, başbakan
bu ülkenin başbakanı ve iki şekilde desteklemek gerekiyor 1) hatasını tenkid 2)
türkiye'yi istikrarsızlaştırma hedefiyle yürütülebilecek kampanyalara karşı
arkasında durmak. kantarın topuzunu iyi ayarlamak lazım... düzenin düzeltilmesi
gereken çok tarafı var ve bir "devrim" uzak ihtimal. ama kargaşa
ortamı türkiye'yi uluslararası meselelerde kendi aleyhine olacak pozisyonlara
zorlamak için kullanılabilir. hükumet politikalarını eleştirmekle
"devlete" karşı olmak çok farklı şeyler, insanlar haklarını korumak
için bir devlet kurar. devletin elindeki gücü doğru kullanmazsa maksadının
aleyhine hizmet etmiş olur (şekil 1a) devletin güçsüz düşürülmesi de
vatandaşlarının aleyhine olur (şekil 1b) bir an evvel ya herru ya merru
kafasından çıkmak zorundayız. devlet ve halk arasında, toplumun bir kesimiyle
diğeri arasında düşmanlık olması, hepimizin birden aleyhine olacak bir durum
*
bir kere bizde bir devletlu istifa etti
diye duyarsanız, ilk yapmanız gereken kıyamet kopuyor olabilir mi diye kontrol
etmek
*
benim gözlemim, başörtülülerden bir kısmı
travmatize edici hatıraların canlanmasıyla telsizi kapattı. çok da
anlaşılmayacak bir şey değil, bir çok kişi sokağa dökülenlerin hissettiklerinin
benzeri duygular yaşıyor. ama her halükarda sapı samanı ayırmak lazım, yoksa
kör dövüşü olmaktan ileri gidemeyecek. kapatmayabiliyorsan kapatma. kişiye göre
değişebilecek bir şey bu. herkesin ağrı eşiği farklıdır
*
başbakan mağdurların hamisi kimliği ile
ortaya çıktı, ama farklı bir mağduriyet algısı yayıldı, farklı kesimlerde.
başbakanın danışmanlarının da olaylardan ders alması gerekiyor, hedef
"mağdur" kitleye yönelik tavırlar, diğer tarafı geriyor
*
devlete karşı çıkmakla, bir resmi kurumun
kararını eleştirmek aynı şey değil. ikisini bir görenlerin iki cenahına da
karşıyız. kendi kalesine gol atıp geri zekalılara prim yaptıran resmi
kurumlarımıza gülelim mi, ağlayalım mı? hükumet kendi kendini yıpratıyor, zaten
bu hükumeti kendisinden başka yıkacak yok gibi görünüyor... zulmediliyor,
zulmeden payidar olmaz. niyetleri halis olsa da olmasa da yapılan yanlış, ehl-i
insaf katında hükumet vebal altında. hikmet-i hükumet diye bir şey var, devlet
otoritesine zarar veren devlet görevlileri şu anda. kaldı ki devlet otoritesi
mutlak kavram değildir, "ululemre itaat" ile "masiyette itaat
yoktur" düsturlarının dengesi önemli. devlet kuvvetleri orantısız kuvvetle
kendi kalesine gol attı, eylemciler işi ideolojik zemine çekerek kendi kalesine
gol attı, durum 1-1... birileri hâlâ kendini halk sanıyor, çok kötü şapa
oturacaklar. başka birileri kendi altını oyuyor, onlar daha fena şapa oturacak
neticede... zulüm payidar olmaz, kul hakkına giren dünyada vermezse mahkeme-i
kübrada verir hesabını.
*
bu güne kadar bu tepkilerden çekinmiyordu
ki şimdiden sonra çekinsin
*
hükumatı desteklemenin bir yolu da
hatasını tenkid etmektir, sevgili yandaş kardeşlerim. istişare ve emaneti
ehline tevdi terk edilmedi mi?
*
"senin de yüreğin ferahladı mı"
diye soruldu, hükumetin süreci yönetme şeklini ve kitlenin katılım tarzını
tasvip etmiyorum, böyle olmaz. mevcut zihniyetin işleri götürebileceği noktadan
dolayı kendimi endişeli hissediyorum. diğer taraftan aynı refleksler bende de
var, kemalist ve aşırı uç kelimelerini kamuya açık bir yerde aynı cümlede
kullanabilmenin ne demek olduğunu anlamayabilir gençler... hükumetin vahim
hataları yanında, mevcut durumun tesisindeki payı da ortada, yiğidi öldür
hakkını yeme... her seçimden önce meclisteki partilere oy vermeyin diye
tanıdığım herkesi ikna etmeye çalışıyorum. her seçimden sonra bahsi geçen
ferahlama duygusunu gayrıihtiyari yaşıyorum, isteyen kınasın; durum budur
*
diğer taraf pek sesini çıkarmıyor,
yalancı bir çoğunluk algısı var. tw atabilenleri bir tarafa, olaya uzaktan
bakan, kemikleşmeye başlamış bir kitlesi oluştu hükumetin. kolay tüketemeyeceği
bir kredisi var bu zümre için, buna dayanıyorlar. (allah'ın sabrının sınırı çok
kelami bir tartışma olur şimdi onun yerine ihmal etmez imhal eder demek daha
uygun.) tükenmeyecek kredi yok elbet, ama bu tür olaylar hükumetin tabanını çok
kolay etkilemeyecek. halk ne diyor söyleyim ben size: ssk hastanesi kuyrukları,
özel hastane, darbe, başörtüsü, duble yol, koalisyon, piyasa vs vs. halk
taksimin yolunu bile bilmez, ağaçla ilgisi kereste düzeyindedir, içine
girebiliyorsa avm'ye karşı da değildir. halk için polisin karşısında olmanız
haksız olmanız için yeterlidir, tw.daki resimleri görseler tekrar
düşünebilirlerdi belki bir miktar. bilançoda halk için çok ağır basan şeyler
var, "hocam sen hiç ssk..." diye başlayan uzun cümleleri var, sabaha
kadar konuşsanız fikirlerini bir milim değiştirmeniz mümkün değil, her şeye bir
açıklamaları var. mevcut şartlarda neyin nereye ne kadar dokunduğu konusunda
algılarını değiştirmeleri düşük ihtimal. kendini yıllarca mağdur hisseden ve
hükumetin ilk defa kendilerini insan yerine koyduğunu düşünen, ssk, bağkur,
yeşilkart ağırlıklı bir kitle... zulmü gösterseniz bile faturayı başka yerlere
keseceklerdir... aydın bakış açısıyla bakınca zor görünüyor, kalkınma
politikaları çok etkili... demirel sulama kanallarıdır, ak parti de duble yol
ve hastane...
*
sözleriyle, fiilleriyle, beden diliyle,
vurgusuyla, tonlamasıyla hedef kitleyi cezbediyor. muhalefetin başarısız
pratiği de halkın tavrını pekiştiriyor, "muktedir" figür ile
"beceriksiz" figür arasındaki tezat önemli. halk devleti baba bilir,
başbakan da tam bir baba figürü. üstelik baba hem sever hem döver...
*
aydınlar sempatik bakıyordu eyleme,
ideolojik tavır belirginleşene kadar; şimdi ağır şiddet yüzünden destek bir
şekilde devam etse de, baştaki sempati yok. halk ise doğrudan anarşist
kalkışması olarak görüyor.
*
yavrum benim, düşmanınızı imam diye
etiketlerseniz, daha çok beklersiniz halk peşimize düşsün diye. hükumet
seguela'yı işe alsa, muhalefet kadar etkili pr yapamazdı, insanları sinir edin
ki hükumetin etrafında daha sıkı kenetlensinler... diğer taraftan pro-tayyip
motivi ne kadar güçlüyse, anti-tayyip motivi de o kadar güçlü; insanlar her
şeyi başbakana projekte ediyor... bu "imam" meselesi o kadar basit
değil, tarafların belirlenmesinde ciddi etkisi var, hattı esas itibariyle
seküler-dindar farkı çiziyor... dindar aydınlar hükumeti blok halde
desteklemiyor, ama bariz aleyhtarlar özellikle "dinci" algısı
sebebiyle rahatsız olanlar.
*
hükumetin kredi kaybına uğradığı zümreler
zaten net olarak desteklemiyorlardı, eylemi destekleyenler kredi kaybının
artmaması için çabalıyor ve bilmem farkında mısınız, istanbul seçmeni arasında,
taksimi bebeği bırak, oturduğu mahallenin adını bilmeyenler var.
*
hükumet taraftarları nemalananlardan
ibaret değil, hatta işleri bozulduğu halde hükumete laf ettirmeyen esnaf var.
hâlâ görmediğimiz nokta, senin şu işin yanlış demekle sen yanlışsın demek
arasındaki fark, ben dili sen dili muhabbeti sosyal alanda da var. hükumeti
destekleyen kitleyi geri zekalı-kandırılmış dinciler, hükumeti de serapa
hatadan ibaret bir şeytan olarak görüyorsunuz ya, hükumetin en büyük desteği
bu. hükumet sizi ne kadar geriyorsa, şu an kendine halk diyenler halkın
gerisini o kadar geriyor... mesele hükumeti savunmak eleştirmek değil,
arkasındaki sosyolojik tabanı, arka planı görmek gerekiyor. bugün eylemcilerin
başbakan için hissettiklerini eylemciler için hisseden büyük bir kalabalık var.
ordunun, yüksek mahkemenin, "aydınların" tavırları bu insanları kemik
taban haline getirdi neredeyse. başbakanın beden dilinde, ses tonunda bunun
etkisini görebiliyoruz. cici halk kaka hükumet kadar basit bir denklem yok
ortada, bu kafayla giderse iki taraf da sonu hoş görünmüyor
*
çünki olay orada kalmadı, hızla mahiyet
değiştirdi. başta zaten polise herkes kızmıştı, ama gelişmelerle çoğu fikir
değiştirdi. şu noktada iki tarafın da birbirine bir şey anlatması zor. türk
halkı asayişten yanadır. başta polise kızsa bile olay sokak hareketlerine
dönünce yine polisi seçer. iki taraf çok farklı algı evrenlerinde ve farklı temel
değerlerle hareket ediyor, iletişim zor, çünki birinin temel kavramlarının
diğerinin paradigmasında karşılığı yok, meram tercüme edilemiyor. kimse de
diğerinin düşünce dilini öğrenip söylediklerini kendi içinde anlamaya
yanaşmıyor. benim için de insanların cuma akşamından sonra eve dönmeleri
gerektiğini anlatmak yorucu ve beyhude bir gayretti. olaylar iki taraflı ama
kimse kendi tarafını değerlendirmeye yanaşmıyor, bu yüzden bir ateşkes
mutabakatı yapmak çok zor. olayın makası değişince işler de değişti,
"anarşi" olunca polisin desteklenmesi doğal. ha başbakanı ve polisi
hiç eleştirmeyen mallar da var, ama mallara yapacak bir şey yok, sola mahsus
değil öküzlük. aslında hepsi de yurdum insanı olmak noktasında birleşiyor...
*
rastladığım sıradan vatandaşlar ssk
hastanesine, duble olmayan yola, koalisyona falan hayır diyor; düşündüm de
benimkiler fazla sıradan...
*
başbakan haklı da olsa haksız da olsa
mesajları sadece kendi kemik tabanına hitap ediyor
*
okumaya devam... hükumete yöneltiler
eleştirilerde ciddi haklılık payı var, ama bunlar halkın kolay algılayacağı
meseleler değil genelde. işin tuhafı halkın neye öncelik verdiğini de anlı
şanlı okumuş adamlar göremiyor, farklı bir boyutta yaşıyorlar. 12 eylülden önce
sokağa çıkmadan önce büyüklerim sıkı sıkıya tenbih ederdi, "baban sağcı mı
solcu mu diye sorarlarsa cevap verme" diye. kapı ziline isim yazamıyorduk,
"anarşi" insanları dürten bir kavram. aynı şeyi 1 liraya 1000 liraya
ve 1.000.000 liraya aldığımı bilirim, her şeyin fiyatı her sene ikiye katlanıyordu.
ekonomi bilgisi olanlar hangi verilere dayanarak hükumeti başarısız buluyorlar
bilmiyorum, belki haklıdırlar, aklım ermiyor öyle şeylere. halkın da aklı
ermiyor, ama fiyatların artık katlanmadığını görüyorlar. başörtüsü-28 şubat
konusunu çok dinlediniz zaten... ssk hastanesi, duble yol gibi konular halkta
ciddi karşılık buluyor... özetle vesayet istikrardan yana... misal fişleme
meselesi vesayet'in hiç umrunda değil, neyini fişleyeceksin? ne park, ne şehrin
içine eden kuleler, derdi değil... netice: halk polis şiddetinden korkmuyor,
eylemci şiddetinden korkuyor; korkunca baba'ya sığınıyor, baba da kendini
millet sanıyor...
*
her şey o kadar siyah beyaz değil, bir
çok kişi de ilk defa bu iktidarla insan yerine konduklarını düşünüyor, doğru ya
da yanlış. yaşasın/ kahrolsun düzleminden bir sonuç çıkmaz, kimse muhatabına
ulaşamıyor bu düzlemde. din hükumetin tekelinde değil, ama bir insanlar dinle
hükumeti ayıramıyor, kimi hükümet diye dine saldırıyor, kimi din diye hükumeti
savunuyor; birbirini besleyen tepkiler. bir kısım halk "yemiyorlar,
iftira" diye düşünüyor. bir kısmı da nasıl olsa herkes yiyor, bunlar hiç
olmazsa bize de yediriyor diyor. bize de yediriyor derken kastım, halka imkan
sağlıyor anlamında, sağlık vb. bazı konular da halkın çok uzağında, milli park
ve imar meselesini anlatmak zaman alır mesela. kimi de hataları görüyor, ama
kar zarar hesabı yapıyor. hükumetin kabul edebilecekleri bir alternatifi yok
ortada. bu kişiler için diğer ihtimallere nazaran hükumet ehven-i şer
Sossaloci
klasik sağ sol ayrışması çoktan bitmişti,
son dört-beş senedir belirginleşen mevzilere göre hareket ediliyor.
*
sizce de bu olanlar bir tür sosyal deneye
benzemiyor mu?
*
işte bütün bunlar sosyal psikoloji.
*
bir ip iki uçtan gerilir. bu işin
evveliyatı da var, bunca zamandır kimse hadiseleri mantıklı değerlendirmeye
yanaşmıyordu, ipi germekten nema umuluyordu. başbakanın sert postürü, adeta
evliya gibi benimsenmesi, benimsetilmeye çalışılması yanında, şahsen hedef
alınarak nefret nesnesi, taşlanması gereken bir şeytan gibi ele alınması da
tansiyon üzerinde etkili oldu. ne hükumet cenahı rasyonel davranıyor, ne de
karşıtları. bütün dinamikler kıl kapma, sinir olma üzerinden işliyor... hâlâ
sap saman ayrı muhakemeye yanaşmıyoruz, böyle giderse "hatay'a dinci
militanları doldurducular" ile "va esefa muhacirlerimize sahip
çıkamadıkçılar" gırtlak gırtlağa gelebilir, bütün tarafların takkeyi önüne
koyması lazım...
*
eylemlere katılanların sosyokültürel
dağılımını merak ediyorum, katılanlardan biri bir ara bir özet geçerse
sevinirim... / yaş? tahsil? gelir dağılımı? meslek? varoş? gop, keçiören,
karum??? / hmm, kısmen de olsa halk denebilecek bir kalabalık şu halde
*
taksim edildiğimiz olaylar üzerinden
taksim'e geldik...
*
destek-karşıtlık oranları homojen değil,
net tabloyu görmek için saha araştırması tarzı bir şeyler lazım. ama
hesaplanmayan, fark edilmeyen şeyler olduğu ortaya çıktı en azından, incelemek
gerekiyor. ne var ki sosyoloji profesörlerimiz bile kahve cemaati ayarında
olunca iş zor
*
iletişim dilimiz yok, karşımızdaki ne
söylese kendi kafamızdakini algılıyoruz herkes kendi aleminde yaşıyor
*
buna başbakanın bir şey demesi gerekmez,
gerekiyorsa ilim ve fikir adamları tepki çekecek etiketlere dökmeden
*
işkencelerin olduğu dönemlerde sosyal
durum farklıydı, iletişim farklıydı, psikoloji farklıydı
*
toplumsal olaylar 7 atmosfer basınca
ulaştık hadi patlıyoruz şeklinde olmuyor, kuralını koymak zor
*
sıkıntımız hangi konuda anlaşamadığımız
konusunda anlaşamamamız... bunu çözmeden bir yere varmak zor...
*
farklı çevrelerden insanlar arasında
iletişim daha da zorlaştı bu iki haftadan sonra.
*
asıl sorun bence kimin patlattığından çok
patlayabilir toplumsal yapı
*
sosyolojik durum gündem dışı kalıyor ama
hep. kutuplaşma daha da keskinleşti gibi duruyor. uzun vadeli etkilerini
kestirmek zor, insanlar eş dost akraba ile küsecek raddeye geliyor. ip iki
uçtan gerilir, sorumluluk karşılıklı. "şeriat gelir bizi keserler"
paranoyası kolay teskin olmaz, köklü bir şey... akp tarafı öncekine göre daha
rahat, kendine/ hükumete güvenme hali var. ama eski sağ seçmenden akp'ye diş
bileyen yeni bir zümre türedi. 30 yaş altında da hayat tarzı endişesi
görünüyor, ayrıca gençler genelde dünyayı düzeltme konusunda daha hevesli olur,
kolay gaza gelebilirler. %50'yi kilitlemek için kutuplaşmanın sosyolojisini
karmaşıklaştırmak, derinleştirmek ucuz bir bedel mi? hedef iktidar oyununda
başarısız olduğunu söylemiyorum, oy açısından en verimli stratejiyi kullanıyor,
ama benden sonra tufan olmuyor mu bu? bir de başbakanın biliyor olması gereken
bir "meta" boyutu var işin, zulüm payidar olmaz... alkol
düzenlemesinin "zulüm" olduğunu düşünmüyorum, ama milletin kafasına
gaz fişeği sıkmak? hani karınca süleyman'dan hakkını alırdı? üstelik bunların
hepsini "iyi niyetle" yapmış olma ihtimali de var "ben olmazsam
millet ölür"… koalisyonun reel ihtimali o kadar yüksek mi? bence aksi için
kassa bile akp tek başına iktidar. ortak dinamik evet, erdoğanın şahsına, yoksa
ülkücüsüne kadar herkes inmezdi sahaya. ama balkondan tava çalanlar için gül
ile erdoğan'ın çok farkı yok. eyleme katılanlar heterojen, "istikrar senin
neyine vesayet" tayfası araya girmeden olay yaygın tabana oturmuyor.
onlarda da aşırı saydıkları dindar hayata karşı tepki kuvvetli görünüyor.
tavacıları seçim açısından söylemiyorum, toplumsal dinamikler, uzun vade vb...
gezi'nin tavrı türkiye'de siyaset pratiğinin yeni bir devreye girdiğini
hissettiriyor. bakalım tepkiye tepki nasıl olacak?
*
bence şu ya da bu sistemden önce siyaset
kültürümüzün elden geçmesi gerekiyor
*
kimi ak partizan kesildi, kimi aktiviste
bağladı; eş-dostla papaz olmadan şu günleri atlatırız inşaallah...
*
manzara az çok ortaya çıktı sanki 1)
"sivil" gruplar henüz sivil eylem nasıl yapılır pek bilmiyorlar 2)
marksist ve kemalist aşırı uçların desteği olmadan "sivil" eylem
geniş tabana yayılamıyor 3) aşırı uçlar karışınca eylem sivil olmaktan çıkıyor,
sağdan destek alma imkânı da ortadan kalkıyor 4) bu şartlarda hükumeti devirmek
veya herhangi bir politikaya zorlamak ihtimali iç savaş çıkarma ihtimalinden
daha düşük 5) muhafazakar kitle muhakeme etmek, kendi düsturlarıyla yönünü
belirlemek yerine refleksleriyle hareket ediyor 6) arbede çıkarsa tayyip'in
askerleri döver 7) sonuç olarak herhangi bir eylem türüyle bir şeyleri zorlamak
yerine diyalog yolu aramak muhtemel en verimli yol.
*
bunların olması için yazı tura kafasından
çıkmamız lazım, ama iki haftadır daha da zorlaştı o iş...
Komple
şu şartlarda arkaplanı kestirmek zor, çok
teori kurulabilir ama hiçbirinin ispatı yok, sadece tuhaf bir şeyler olduğu
kesin gibi
*
"occupyturkey şiddet yüzünden
başarısız" deniyor. teori doğruysa, bence türklerin dalga geçme,
sulandırma ve suyunu çıkarma huyu da mühim... biz yine de prensibimizi
unutmayalım, takip edilmeniz paranoyak olmanız için mazeret değil... (yine de
zamanlama manidar...)
*
1 bizdeki komintern kalıntılarını hesaba
katmamışlardır 2 bizde net ve yaygın diktatör algısı yok 3 her şablon her yerde
tutmaz, mesela fransa'da harika iş çıkaran seguela türkiye'de şapa oturmuştu
*
arkasında olması şart mı? belki araya
kaynamaya çalışmışlardır? daha önce
odtü'de denendiği söyleniyor, fırsat kolluyorlardır belki? eğer arkasında iseler ödevlerini iyi
yapmamışlar, bizde sivil itaatsizlikle
sokak terörünü ayırmaktan aciz ne çok dangalak olduğundan haberleri yok
demektir zira
*
olmayan ne? otpor/canvas mı? arap baharıyla irtibatı mı? geziyle
irtibatı mı? "canvas diye bir şey yoktur, dolayısıyla sayılan olaylarla
alakası yoktur" farklı bir cevap,
"arap olaylarını örgütleyen canvas'ın gezi'yle alakası yoktur"
ayrı bir cevap. canvas yoktur diyorsanız başka bir suale gerek yok zannımca. vardır ama geziyle alakası yoktur diyorsanız,
sual anladığım kadarıyla bunun ispatı değil. diğer vakaların karakteristikleri
şunlardır, halbuki gezininkiler bunlardır gibi bir cevap bekliyordum… anladım, delil yetersizliğinden beraat :)
*
olayların arkasında neyin olduğunu
kestirmek mümkün değil, anormal şeyler var ama sadece şüphe uyandırıyor, sonuca
götürmüyor. açık noktalar var, bu adamlar o kadar tecrübeliyse, kendilerinin
başlatmadıkları bir harekete niye atlasınlar? geniş çaplı bir eylem planlıyan
örgüt, bunun altyapısını ince ince planlamalı değil mi? önceden bir imaj
çalışması? ayrıca eylemcilere yeterli eğitim verilmemiş gibi görünüyor… belki
amaç devrim değildi aslında? deney? pratik? gözdağı?? şu anda ortada bir şeyler
döndüğünden kıllanmanın dışında net söylenecek bir şey yok gibi. diğer taraftan
bir taraftan hükümeti getirdiği iddia edilebilecek odaklar şimdi niye götürmek
istesin?
*
devrim tüccarı kuruluş sivil itaatsizlik
tekniklerini kullanıyor, anlaşıldığı kadarıyla
*
belki de azletmek yerine kontrol
edilebilirliğini test ediyorlar?
*
peki -madem fikir cimlastiği yapıyoruz-
denklemin bir yerine "pensilvanya" yazmak mümkün mü?
Makara
parkın yarısı yerinde bırakılsın, avm 1/2
ölçekte yapılsın, zaten markaların yarısı vazgeçti...
*
menemeni yakmazlarsa böyle olur
işte...
*
şu güzel direnişi bozanlar yok mu, onlara
çok bozuluyorum işte...
*
arkadaşlar yayalım lütfen, relax pls...
*
avm yapmasınlar, tuvalet yapsınlar. net.
*
tamam kapsaisin metabolizmayı
hızlandırıyor da, yorulmadınız mı hala bebeler? #pijamaligezi
*
sözlükte patlayan furyalardan tahmin
etmek gerekiyordu aslında gezi patlamasını...
*
acil ihtiyaç, yapılmamış espri. espri
yapmayanı dövüyorlar. yayalım yayılalım. #occupylondon
*
cırcır böcekleri mesaiye başlamış, devrim
sezonu kapandı; herkes evine. az tweetlemeyin iki dakka...
*
referanduma gerek yok, ben eylem karşıtı
anti-entropi cephesi olarak karar verdim, parka tuvalet yapılacak.
*
ekşi sözlükteki "furya"
vakalarını düşününce, mesele daha da belirginleşiyor...
*
ihtiyaç listesi: soda, metsil tablet,
sıcak su torbası. yayalım.
*
akm'yi yıkmak yanlış, yakmak lazım,
adettir...
*
hocam parti için henüz erken, önce millî
gezi komitası kurulması icap eder, adettir...
*
esas kelle istemek racondur böyle
durumlarda, kazan kaldırılır, sadrazamın kellesi istenir, adettir...
*
halife-i goygoy-ı hemzemin hazretleri
bizzat irticalen hutbe irad buyurmuşlar...
*
bence tünelden yukarısını kesip uzaya
göndersinler, adına da park gezegeni densin...
*
o değil de benim de diren deyince dren
aklıma geliyor, #direnhemovac diyesim geliyor :)
*
hiçbşi bulamazsak ant-ropi-c var, eylem
karşıtı anti-entropi cephesi. ismini bulamadım, ama amblemini buldum: nal+mıh
:)
*
bu mektubumu 51. bölgeden yazıyorum, iki
marslı geldi, okeye dördüncü bulamadık, zordayım, rt pls
*
okey olmayınca papazkaçtıya vurduk,
marslılar ütüyor, dardayım. yayalım...
Karışık
türkeş "solun ihanete varan
davranışları yüzünden sağ ile olan mücadelemizi erteledik" diyordu, bugün
ikisiyle birden mücadele gerekiyor...
*
ihanetten çok şuursuzluk sanki daha
çok... ihanette kasıt vardır; gaflette yoktur, kusur olabilir, ama ihanet başka
bir şey. akil olduğunu sananların bazısı mükellef bile değil
*
ne yapmalıyım sence, hükumet konağının
camlarını mı taşlayayım? emniyet müdürünün arabasının lastiğini mi indireyim?
*
başlasaydım ilk iş anayasa mahkemesinin
camını çerçevesini indirecektim, onun yerine diş gıcırdatmakla yetindim...
*
sırası yok, ilk bırakan avantajı eline
alır
*
dalga nereden çıkarsa çıksın, kim iyi
sörf yapıyor göreceğiz şimdi...
*
ben kim daha basiretli davranacak diye
bekliyorum hâlâ, belki boğaç han destanını bilen biri çıkar... kim haklı kim haksız kim başlattı kim
tırmandırıyor, bunlar bir yana, karşılıklı restleşmeyle nereye kadar?
*
gerilim uzadıkça eylemcilerin kredisi
giderek azalacak, başbakan daha da güçlenecek
*
olayların patlaması herkesi şaşırttı
zaten, fikirler karıştı, artık bundan öte somut bir neticeye de varılamaz
*
başbakandan rica ediyorum, erken seçim
falan yapmasın lütfen, bir sinirle boş bulunup kendisine oy verebilirim zira...
*
rabbim bize sekinet versin, bu eylemci güruhuna
rağmen hükumetin icraatını serinkanlı ve mantıklı değerlendirecek iz'an
versin...
*
sokağa inecek olsaydım, zamanında anayasa
mahkemesinin camını çerçevesini indirme arzumu zor zaptettiğim demlerde
inerdim... pardon, demokrasi anayasa mahkemesinin yazılı yetkilerini gerekirse
anayasanın ruhuna göre delebilmesiyle ilgiliydi di mi. kalın kafam işte, nane
ruhundan başka bir ruhtan anlamıyorum, demokrasi benim neyime... devam edin
kalabalıklar, bu cadde memleketin "isim tamlamasına" çıkıyor. (o ne
mi? arif n. asya'nın nesirlerini okumadın mı? okusaydın...)
*
hiç demokratik değil, belki biraz arkaik
bulanlar da olabilir, bizim düsturumuz bu efendim: "el-fitnetu eşeddü
mine'l-katl"
*
1. konu hükumetin nereye kaç ağaç diktiği
değil, kısmen bir şehircilik meselesi, kısmen de yaparım-yaptırmam inadı. 2.
orman katillerinin park savunması samimi durmuyor. sonuç hükümet çok ağaç dikti
yanlış savunma, koç kesti doğru eleştiri
*
şimdi global konjonktür ne isterse
yemeye, istediğini ezmeye devam edebilir, üç tarz-ı sefaletle bir şey değişir
sananlara iyi uykular.
*
çevre ve şehir duyarlısı
kapitalistlerimizi hilton yıkılsın kampanyasında da görmek isteriz...
*
şimdi herkes sakinleşsin, ele geçen net
sonuç entropi artışından ibaret zira.
*
karışmayacaktım, ama hasbelkader bir
kelimesine katkım olduğu için konuşmam gerekiyor; bu taksim talepleri metnine
şerh düşmek gerekir. diğer maddeler tartışılabilir, ama fikir ve ifade
özgürlüğü hakkındaki madde doğrudan zırva bence. yeni nesil romantizmi de
abartılı...
*
görebildiğim kadarıyla askerlik bir durum
yok, kim diyor niye diyor, anlamadım
*
no need to say Provocateur BigLiarCNN,
cnn is enough.
they say Provocateur BigLiarCNN, but my
favourite is bbc, by the way
-bond, james bond... --cnn, Provocateur
BigLiarCNN
joffrey "Provocateur
BigLiarCNN" baratheon
*
bu süreçte bilhassa hacı teyzelerden
yoğun dua desteği bekliyoruz, yayalım lütfen
*
nitelikli azınlık diye bir şey var
dostum, bidon kafalılar sayılmıyor... ikincisi sistemin mantığı gereği zaruri
olan şeylerin de oylama konusu olması sözkonusu değil haliyle
*
ve ben hâlâ eylemleri destekliyoruz
diyenleri de anlamıyorum, arkadaşının alnındaki sineği taşla öldüren ayı
mantalitesi...
*
madem bu ara romantik sorumsuzluklar
moda, eksik kalmayalım; mantığımı önden uykuya gönderirken mikrofonu duygusal
cihetime bırakıyorum, [duygusal] devletimiz ankara'yı gazladıysa vardır
bir bildiği, ellerine sağlık, az bile yapıyorlar... [sezgisel] ola da
bilir ha, du bi bekleyelim, bi teyit görelim... [duygusal] #geberankara [mantık] şşşş, yatın zıbarın artık, yarın
iş var
*
ipi daha çok sıkarak düğümü çözemezsiniz
ama...
*
kolay reçete yok zaten, ama iyi bir şey
yapılamıyorsa bir şey yapmamak daha mantıklı, tıbbın ilk kuralı "önce
zarar verme"
*
ümitsizliğe gerek yok, hep beraber biraz
sabretmemiz gerekiyor...
*
son genel seçimlerde başta iktidar olmak
üzre neden meclisteki partilerin oy oranlarının düşmesi gerektiğini
anlatıyordum herkese. iki haftadır koyverdim gitti, %75 olsun canına yandığım,
"kırırım bu memleketi"…
*
yapılması gereken, kendine en yakın
bulduğun ama barajı aşamayacağını düşündüğün partiye oy vermek
*
galiba tayyip bey seçimlerde mhp'den aday
olacak. 3 dönem mevzusu da yok... tayyip başkan mhp şampiyon... :)
*
gezi parkını işgal edenler, bütün türkiye
ile ilgili taleplerde bulunabiliyorsa, gezi parkı hakkındaki kararı da bütün
türkiye vermeli :p
bence oylamayı bırakalım, eylemeye
bakalım. herkes en yakın parkı işgal etsin ve taleplerini dile getirsin.
GEZİKRASİ sistemi tarihe geçsin.
düşündüm de, zaman içinde orantısız
GERİKRASİ'ye de dönebilir. vazgeçtim, oylama en iyisi.
*
mesele çevre değil, vali bey hâlâ
anlamamış mı?
...