meşhur hikayedir, sivil itaatsizlik mefhumunun babası henry david thoreau eylemlerinden dolayı hapistedir. arkadaşı waldo ralph emerson ziyaretine gelir ve "sen neden buradasın" diyerek üzüntüsünü belirtir. thoreau'nun cevabı çarpıcıdır: "waldo sen neden burada değilsin?"
haddim olmayarak ben de dostlarımın, gönüldaşlarımın bir kısmının, şu anda nerede olduklarını tekrar düşünmeleri gerektiğini söylemek istiyorum.
ekşi sözlük uzun zaman sevdiğimiz, değer verdiğimiz bir yer oldu. bir çok insana ulaşmamıza vesile oldu, hayatımızı etkiledi. aksak tarafları da vardı ve baştan beri farkındaydık, ama olup bitenin faturasını hep kullanıcılara yükledik, yönetimi mazur gördük. yönetimi eleştirenlere, sözlükle ilgili anlamadıkları hususlar olduğunu, idarenin tarafsız olduğunu, adil davranmaya çalıştığını söyledim hep. ortamın kendi kuralları vardı ve bunu dikkate almak gerekiyordu. sözlükte dine hakaret edenleri adli sürece havale etmeyi düşünen arkadaşıma hatalı olduğunu söyledim. uzun süre yönetimdeki zaaf noktası dikkatimden kaçtı. yönetim gerçekten de kendince adil ve tutarlı davranmaya çalışıyordu, ama hata ettiğim nokta şuydu ki: çizdikleri çerçevede, bize karşı bizim anladığımız şekilde adil davranmaları mümkün değildi, yazarların edepsizlikleri onlara göre fikir serbestliği dairesinde kalıyordu. yönetimi bir tarafa bırakarak edepsizlerle uğraşmamız bataklıkta sivrisinek avlamaya benziyordu , mevcut idare anlayışı içinde avantajlı duruma geçiyorlardı, edepsizliğe müsamaha ediliyordu ve onlar kadar edepsizleşmemiz mümkün veya doğru değildi, hep dişlerimizi sıkarak öfkemizi zaptetmeye çalıştık, insanlara laf anlatmaya çalıştık. işin ilginç tarafı, yönetimin serbestlik anlayışı aslında, kanuni çerçeveyi bile zorluyordu, onlara göre legal olan, kanuna göre legal olmayabiliyordu.
sonunda vardığım nokta şu oldu, bu terbiyesizlerle aşık atmaya çalışmak da, onlarla aynı ortamda olmak da yanlıştı. yapılması gereken, bu idare anlayışı orada oldukça, orada olmamaktı. varlığımızla ortamı bir nevi ortak alan haline getiriyor ve edepsizliğe dolaylı şekilde meşruiyet kazandırmış oluyorduk. sitenin ismi ayaktakımı.org olsaydı ve sadece bu terbiyesizler orada yazsaydı, şimdiki kadar etkileri olmayacaktı. inci sözlükten pay biçmeli, ne olduğu belli, gireni çıkanı belli, ne yazarlarsa yazsınlar, "delidir, ne yapsa yeridir" parantezinde kalıyor. aynı şeylerin illegal bir örgütün kaçak yayın merkezinden söylenmesi ile, meşru ve umumi bir kanaldan yayınlanması arasında fark var. ekşi'yi ekşi yapan biz değildik belki, ama varlığımızla katkıda bulunuyorduk, söylenmemesi gerekenin duyulmasına vesile oluyorduk. neticede ekşi sözlük'te olmak etik açıdan sorunluydu. bu neticeye vardığım anda, sözlük'ü bıraktım. kaydımı silme işini süresiz erteleyerek, yazdıklarımı elden geçirmekle meşgul oldum, çok da zamanım yoktu, bu yüzden bu süreç iki seneden fazla bir zaman devam etti, sözlük'ü bırakma işi sürüncemede kaldı. sonunda sigortalarım tekrar attı ve bu işi hızlandırmaya karar verdim. bunu yaparken de sessiz sedasız çekip gitmek yerine, tepkimi ifade etmeyi seçtim. ekşi sözlük benim için legal bir yer değil, bana adil davranmıyor, benim dünya görüşümü, değer yargılarımı kaale almıyor, sadece kendi değer yargılarını çerçeve alarak kendi özgürlük anlayışını lutfediyor. bu tür bir serbestlik anlayışını protesto etmek gerekiyordu ve çok geç kaldık bu konuda. uzun lafın kısası, benim formatımı kaale almayan bir yerin formatını tanımamaya karar verdim.
beni seven arkamdan gelsin desem komik olacak, ama yine de dostlara seslenmekten kendimi alamıyorum: waldo...
2 yorum:
işte böyle reis. sen varsın diye biz de sözlükte olduk. seni bulmak için sözlüğe girdik. bu yazı doğru ve yerinde.. şimdi ben de buradayım vesselam.
eyvallah efendim...
bulmak isteyen olursa twitterdayım, biraz daha az zaman ayırmam gerekmekteyse de...
https://twitter.com/sirkencubin
Yorum Gönder