26 Aralık 2016 Pazartesi

Mühim olan kafa güzelliği / tw


allah'ın akıl ve vicdan verdiği kişiler, bunları kullanma sorumluluğunu başkasına devredemez.
başkaları çok şey bilebilir, ama yine de imkanlarımız nisbetinde meseleleri tahkik etmekle mükellefiz.
*
üç türk'ün olduğu yerde dört şair, beş stratejik analizci, altı din alimi ve yedi doktor var.
*
#ff aristo mantığı, islam ahlâk ve fazileti, akıl, fikir, iyi niyet, hüsnüzan vb...
*
şayet bir sandalyeyi asla göremiyorsak hayatın bir simcityden ibaret olmadığını kim ispatlayabilir? işte bunlar hep filosefe...
ah be röne, o sobayı o kadar yakmayacağıdın...
felsefenin güzel tarafları da var. misal, allah'ın varlığının ispatlanamayacağını dolayısıyla küfredilebileceğini söyleyen birini görürseniz
kendisinin varlığını size ispatlamasını isteyin. ispatlayamazsa dövebilirsiniz. kendi simcitymin halüsinasyonunu dövüyorum, kime ne?
allah sağduyularımıza hidayet eylesin, istikametten ayırmasın...
*
muktedir olup da yap(a)madığımız şeylerden utansak daha gerçekçi olmaz mı?
it dalar. sövsen de dalar, sövmesen de dalar. sopadan haber ver...
arıza nereden kaynaklanıyor? nasıl tamir edilir? iç savaş veya darbeyi önlemenin vasıtaları nelerdir? zaaflarımız neler? çözüm?
neyimiz eksik? silah mı, para mı, teknoloji mi, sosyal bilimci mi, siyaset bilimci mi? rasyonel çözümü bilinmeyen kaç problemimiz var?
biz neyi nasıl çözüyoruz? misal eğim... kaç üniversite var, ne yetiştiriyorlar, ne kadarı gerekli, gerekenin ne kadarı yetişiyor?
nereye ne kaynak döküyoruz, nasıl bir mahsul alıyoruz? tıp, tarım, sanayi? oturup bunları konuşacak bir vasat yok memlekette, sıkıntımız bu
vay sen bana ne dedin, hop oraya giremezsin, bırak onu şucu zaten, bir kere siz bir şey demiştiniz, tamam da siz nerdeydiniz... kakafoni
herkesin okuduğu yazarlar var mı memlekette, kaç kişi? kaç ayrı "türk literatürü" seti var? kendi setinin dışında okuyan var mı?
kimse kimsenin dilinden anlıyor mu? batı düşüncelerini ne kadar tanıyoruz? islam kültürünü ne kadar tanıyoruz?
ocakta süt taşarken, dam akarken, çocuk ağlarken çözümü kapı eşiğinde komşuyla dedikodu etmekte gören biri neye muktedirse ona muktediriz...
*
ona niye karşı çıkmadın da buna çıktın muhabbetinin bir şey ifade etme ihtimali var da, ona niye ağlamadın da buna ağladın küllüm zırva
*
"burası ibadet yeri, burda hu çekilmez" (yurdum insanı)
"dinimiz hoşgörü dini olduğu için..." (yurdum insanı)
*
emperyalizme karşı emperyalizm...
*
ihtilal = revolüsyon. ıslahat = reform. inkılab? bazen biri, bazen diğeri; kafa karıştırıyor... ölçü ve tartı "devrimi" olmaz, reformdur o.
lakin yazı ve dilde yapılan, bildiğin ihtilal...
*
bekliyorum, görüntülerini gösterme ekolü mezarların içine kadar da uzanacak mı acaba?
türkiye'de haber işinin şirazesini ilk körfez savaşı bozmuştu. dakika başı cnn'e bağlanıp gelişmeleri aktarmaya alışınca,
gelişme bulamadıkları zaman da ne bulurlarsa aktarmaya başladılar...
saat başı haber + son dakika bağımlılığı felaket... akşam 20:30 haberler, gece güne bakış neyinize yetmiyor :p
*
[vicdan]
bu söylediğin her tür "değer" için geçerli, gerçekten "objektif" olan tek ahlak yasası orman kanunudur
kelimenin kökünün o kadar önemi yok, lugat ve ıstılah manaları farklı olabilir, kaldı ki bir dilden diğerine geçmiş kelime...
cemil meriç'e bakarsan hürriyetin de bir tanımı yok...
"Kelime kökü alakasız, tanımı herkese göre değişen ama pozitif kavramlarla ilişkili gibi görünen 'özgürlük' tabii ki şahâne politik malzeme"
"muğlak" olmak zorunda, çünki "değer", elle tutulur, gözle görülür bir şey değil, inançlara, sezgiye bağlı hepsi de...
bu muğlaklığı ne kadar netleştirebildiğimiz, kültürel bir konu ama. muğlak diye işin ucunu keyfiliğe bırakmak bambaşka bir şey
başka çare yok, önemli olan her zaman bir gri alan kalabileceğini bilmek, uygulamayı buna göre düzenlemek
daha objektif olanlar, değerleri konusunda daha net ortak kabulleri olanlar, güzel formüle edebilenlerdir, ama temel durum aynı
hukuk değerlere dayalı bir alan, değer deyince de işin ucunun nereye varacağını kestirmek mümkün değil
geçiş dönemlerinde bu tür sıkıntıların artması tabii, çok kültürlü toplumlarda da durum daha karmaşık
tamamen kurtulabilsek, cennette olurduk. toplumun, kültürün problemleriyle başa çıkabilme gücü önemli, medeniyet böyle kuruluyor
*
bir tez sahibi olmak zor, bir şeylere karşı çıkmak daha kolay...
işin komik tarafı, başka bir açıdan bakınca iki veya daha fazla taraf yok, neticede herkes aynı şeyleri yapıyor...
fikir zaten yok. herkes orijinal fikir üretemez, ama en azından kendi başına söküp takabilmelisin ki, fikrin olsun...
"bizim cenahın fikirleri çok iyidir, ama ne olduklarını ben bilmiyorum"
"bizde yanlış olmaz" katı bir şablonla harmanlanınca, kendi cenahının isimlerini ihanetle suçlamaya da varabiliyor
*
balatalarınıza iyi bakın...
*
maşa lazım (müdür bey, not al; depocu bekir'den isteriz, katır yoksa da maşa vardır belki)
başhekim: katır var mı sizde? depocu: he ya, olaydı binerdik hep... başhekim: yok, teptirecek çok adam var da burda... (true story)
acil ihtiyaç listesi: maşa, kızılcık sopası, meşe odunu, katır, satır, palta, pala... önemse ve yay!
*
bir şeyler üretmek yerine bütün kalkınma planı "dövlet bize bir şey yapsın" demekten ibaret bir ahali
ve temel planı bu ahaliyi memnun etmek üzere sağa sola rastgele bir şeyler yapmak olan bir idare
istisnaların hürmetine ayaktayız, ortalama problem çözme kapasitemiz sürünüyor...
*
akıl var, mantık var; o da bizde yok. caza devam...
*
felsefeden önce mantık dersiyle mi başlasak acıba?
*
iki taraf da hatalıysa, "ama"lara prim vermeyeceğiz diye, birinin hatasını yok mu farz etmeliyiz?
iki hatadan birine arka çıkmaktan başka yol yok mu yani? bu durumda "ama"yı aradan çıkarmak "taraf seç ve saldır" mantığına hizmet ediyor
mesele "ama"dan kurtulmak değil, bir tarafın hatasını örtbas etmek üzere suistimal edilmesine mani olmak
suçu "ama"ya yüklediğiniz zaman, hatalardan birine destek olma durumuna düşme tehlikesi mevcut
"ama" mantıki bağlantı kurmak için kullanılan kelimelerden biridir "ise" gibi, "ve", "veya", "değil" gibi...
*



İletişelim, iletişilelim / tw


patırtı başladığında söylediğim: zulme uğramanız davanızın batıl olmadığını göstermez, davalarının batıl olması zulmü savunmayı gerektirmez. elimden geldiği kadar hangi tarafta olursa olsun hakkı teslim etmeye çalıştım, bu yüzden iki tarafla da tartışmam gerekti zaman zaman. hatta bir taraf kendi içinde bölündüğü zaman da iki kısmın da hakkını vermeye çalıştım aklım erdiği kadar. kendine bir taraf seçip avukatlık yapanlar beni insanları kategorize etmekle suçladığında bunu dinlemek zorunda değilim zannederim. davudi ses tonum için özür dilerim, aslında öyle değil, twitter öyle gösteriyor demek ki. kimsenin alaycı ses tonuna sabretmek zorunda olduğumu da zannetmiyorum, buradan bir fikir alışverişi çıkmıyor
*
cinayeti savunan da kullanan da aynı kafada. kavganız bitince haber verin... bir tarafta hepsi de islam'dan, hak'tan ve halktan yana olduğu halde içtihat farklarından birbirini doğramaya hazır bir zümre. diğer tarafta doğruları yanlışları birbirine katıp inatlaşan dediğim dedik bir zümre... görünüşe göre bizim en büyük davamız birbirimizle didişmek... yahudiler varken de birbirimizden nefret ediyoruz... evs ve hazreç gibiyiz, ensar olamadık...
*
her şey çok kolay, bir taraf seç ve bağırmaya başla.
*
durum muhasebesi: muhakeme zayıf. duygusallık tavan yapmış. samimiyet derecesini bilmek mümkün değil. nalıncı keserleri var. suç isnadı karar yerine geçiyor. kabilecilik var. nezaket yok. iletişim parazitli veya kesik.
*
bir tarafa gözümüzü kapatınca öbür taraf hakkında söylediklerimiz muhataba ulaşmıyor, iyi bir iletişim stratejisi değil bence. dengeyi tutturmak lazım, olumlu olanı hiç anmayınca da karşındaki kasdın var sanıyor, dinleyeceği varsa da dinlemiyor. en azından yiğidin hakkı veriliyor mesajını ulaştımalı ki, yine de dinlemezlerse günah söyleyenden gitmiş olsun
*
"eskiden yaşamış birini takip etmek yanlıştır" aromalı laflar sadece saçma, sataşma, aşağılama, hakaret değil; boşuna heyecanlanıyorsunuz
üstüne bir de şahsı küfür yağmuruna tutuyorsunuz, kendini bir şey sanıyor. ciddiye alarak mevzuu mesele haline getirmenin lüzumu yok
kimse üzerinde gitmese sönüp gidecek bir şeyin her tarafta duyulmasına vesile oluyorsunuz, havagazından bir laf yahu
oturup aksini ispat etmeye değmez bir laf, tepki çekince birileri için bir analiz halini alıyor, küfür de yağınca cevab veremedi oluyor
adamın ekmeğine yağ sürüyorsunuz, attı lafı ortaya gündem oldu... ah bi çene tutmayı öğrenebilsek...
bir de arkadaş izmirliymiş yani, normal olanı bile ayrı bir algı evreninde yaşıyor, çapulcusunda kafa kaç bin beş yüz kim bilir :)
*
senin gezin hangisi?
*
çekiçseniz her şeyi çivi gibi görüyorsunuz ya, kanalsanız reyting gibi; parti, cemaat, geziyseniz felan felan, şey bir şey gibi görüyorsunuz
*
içindeki kelimelerin ne yana gittiğini düşünmeden cümle kuruyorsun ya, kurma.
*
ortalık karışık, kafalar daha da karışık; ya hayır söylemeli veya susmalı...
*
muhalif veya muvafık bir yazarın iyi niyetinden şüphe edebiliriz, ama en azından kendi niyetimizi yoklama imkanımız var;
bazen algılananlar yazılardaki somut ifadelerin çok ötesinde oluyor. maksadını aşan beyan gibi maksadını aşan anlamadan da sakınmak lazım...
hocam şimdi cengiz çandar'ı savundurma bana :)) dün gece baktım, iyi bir yazı değildi, ama tepkiler yazıyı aşıyordu
temizlik hareketi talihsiz bir ibare, ama katliam tabiri de kullanıldığı için bunu maksadını aşan beyan saymak gerekir
katliamı bu çaptaki bir operasyonun doğal sonucu gibi göstermek vahim bir şey, ama zorlanarak da olsa katliam olduğunu itiraf ediyor
ana saldırı araçları ifadesi sorunlu, çok sayıda kullanılan araç mı ana araçtır, daha etkili olan mı?
burada ateşli silah kullanılmasını küçük görme tavrı var ki, nereye koymak gerek bilemedim şimdi
temel fark göstericilerden değil, müdahalenin boyutundan kaynaklanıyor, üstelik burada vandallar da vardı
"karşı koymanın" ve müdahalenin şiddet oranları karşılaştırılırsa fark daha da açılıyor
türkiye-demokrasi / mısır-darbe denklemi en azından itiraf olarak değerlendirilebilir, olumlu not alır
"ana" saldırı aracı diyor, görmezden geliyor denemez, telaffuz etmek istemiyor denebilir
karşı koyma da darbeye karşı koyma olarak anlaşılabilir; öyle ya da böyle, mantık kurgusu tuhaf da olsa "katliam" diyor
iyimserlik değil, ama somut noktaları tespit edip notunu vermek gerekiyor, yoksa niyet okuma ithamı gelir karşılığında
hoşuma gitmese de 0 veremem, ama sınıfta bırakamaz mıyım? takdir kullanır yine bırakırım ;)
görmezden gelmiş denemez, söylememiş denebilir. ana saldırı araçlarından bahsettiğine göre, ana olmayanların da olduğu anlaşılır
yani silah kullanıldığını zımnen söylüyor şeklinde yorumlamak da mümkün. lehte yorum varsa, aksini gösteren daha güçlü karine yoksa>
lehteki yorum tercih edilir. ayrıca zorlanarak da olsa katliam kelimesini telaffuz etmesi, silah konusunu tali mevkie düşürüyor
o noktadan eleştirilebilir, ana araçların daha etkili olanlar olması gerekir, araçların sıralaması hatalı :)
hukuk, mantık; bunlar güzel şeyler... :)
islam, cengiz çandar'ın bile hakkını yememek değil mi? bir adamı asacaksanız doğru suçtan asın...
*
polemik "edebi" bir tür, peyami safa yazmış mesela, hep beraber okuyup istifade ediyoruz;
bir de karşılıklı laf çakma seansları var, üstünüze afiyet abdiaciz yapmıştık ondan biraz, bir faydası görülmedi
nüzumsuz polemiklere girmeyelim nütven, insanların %86,97sinin laf anlama potansiyeli düşük, ortalığı daha da kızıştırdığınızla kalıyorsunuz
*
gürültü yapmanın sessiz kalmaktan çok farkı yok. çözüm? heyecan-galeyan sarmalları bir şey üretmiyor, bir şeyi değiştirmiyor...
*
kusur oranlarını içeren bir hesap bağzı arkadaşları kesmiyor, bir tarafı tamamen haklı görelim istiyorlar galiba
ya herru ya merru kafasında olaydık, kazlıçeşme'ye giderdik; "7.4 yetmedi mi?"
sadece sizler ve akp yöneticileri değil, memlekette herkes kendi algı evreninde yaşıyor...
*
hadi itiraf edelim, kriz seviyoruz biz, çekişmeye meftunuz. merdiven boyası bahane...
daha soyut şeyler üzerinden kamplaşsak da konunun tabiatı ortaya çıksa, mesela yoğurdu sarımsaklamak? yok, o da somut...
*
yağmur yağar yer yaş olur, okulun bahçesinde sıra olamazsın, sporsalonukantintiyatro olan mekana sıkışırsın bin beş yüz kişi,
yağmurlu günlerde spor salonunda bir uğultu olur, karmakarışık, basık, boğucu... ahan da sana gündem, fikir, haber; hepsi ve daha fazlası...
şimdi arkadaş, güneş doğar, batar; çiçekler açar, kuşlar öter, kuzular meler, arılar vızıldar, atlar kişner, inekler böğürür,
af buyurun, eşekler anırır, tezek kokar, pınar akar, yağmur yağar, yer yaş olur, neydi adı, ... midir nedir, neyse işte...
bir cinsten hadiselerin her tekrarında yeni baştan hayret edebilmek de güzel bir şey tabii, orası ayrı da, yaktığınız atp'ye yazık...
(atp = adenozin trifosfat, insan hücrelerinin enerji şeysi)
*
[annem başörtülüydü, dedem hocaydı söylemi hakkında]
"bakın ben insaflıyım -bu da haklılık ve meşruiyet payımı arttırıyor, böylece size daha usturuplu çakabilirim- >
bir kültürel motif olarak din olgusuna karşı değilim, yeter ki ayağımıza dolaşmasın, özellikle siyaset alanında ve de >
kendimize ayırdığımız başka alanlarda karşımıza çıkmasın" demek istiyorlar
ayrıca "böyle şeyler eskidendi, şimdi olamaz" demek istiyorlar
"bükemediğimiz eli ısırırız" diyorlar, "din ancak vesayetgiller için hoş görülebilir" diyorlar...
*
tamam, bir ömer b. abdülaziz değil de, diktatör deyince de komik oluyor be; bir ortanız yok mu kardeşim sizin?
*
esas itibariyle yine babam haklı çıkmış oluyor, fikrime itibar etmeyene laf söylesem ne?
bilmek isteyen sorar, sorana söylersin. sormayana söyleme, kendi işine bak, laf çakmakla, çene yarıştırmakla netice hasıl olmuyor
*
"Biz #PembeMetrobüsİstiyoruz ! Ya sen?" -> ben mavi istiyorum ;)
bindiğim metrobüse rahatsız edici bağzı bağyanlar binemeyeydi ey'olurdu emme...
#PembeMetrobüsİstiyoruz diyorsunuz, güzel söylüyorsunuz da, yetmez ama evet... :)
1. pembe 2. mavi 3. aile 4. garuşuh. en güzeli :)
#PembeMetrobüsİstiyoruz düzeltiyorum, garuşuh olunca en güzeli değil, ama demokratikli.
#PembeMetrobüsİstiyoruz bu arada şu bayan lafını bir unutun bizahmet #DüzgünTürkçeİstiyoruz nevceride.blogspot.com/2013/01/bayan.… - nevceride.blogspot.com/2012/12/bayan-…
bilvesile, hanım ve bey: nevceride.blogspot.com/2013/01/hanm.h… - nevceride.blogspot.com/2013/01/bey.ht…
*
teşhir (hedef gösterme demek istiyor herhalde), tecrit, imha; not al sebastiyan...
#FaşistODTÜlü arkadaşlar bizim anlatmaya çalıştığımız şeyleri uygulamalı olarak göstermişler, kafaları ne şekil çalışıyor, taktikler neler..
bence bu yaşam formlarına odtülü denmesin, odtü çamaşır suyuyla temizlensin...
hükumet adım at ve böğcekleri ez.
*
berikinin varlığı zaten ötekine göre kabahat, dolayısıyla uysa da mücrim, uymasa da mücrim; kafalar böyle bir kafalar...
takkeyi az kaydıralım, kel görünsün biraz kenarından: katil devlet, katil polis diyenler ne diyorlar...
bunlara göre bir devlet görevlisinin, kurumunun, polisin eliyle bir suç işlenmiş olması arızî bir durum değil; tam tersi
devlet de, emniyet kuvvetleri de bunlara göre kategorik olarak kötü. dolayısıyla suç işleyen görevli, işlemeyen görevli araştırılsın >
suç işleyene cezası verilsin demeniz, bunları tatmin etmez. onlara göre devlet de polis de zaten baştan suçlu, ne yaparsa yapsın
devlete ve polise yönelik asli bir düşmanlık var, dolayısıyla katil polis diye bağırdıklarında gerçekten katil, polis mi umurlarında değil
diğer taraftan zamanında savundukları bir kısım "masum eylemciler" polis öldürdüğünde gıkları çıkmamıştı
çünki bunlara göre "emekçilerin şiddeti" meşru bir şiddet ve polis öldürmek de suç değil
dolayısıyla polis öldürdü öldürmedi diye bunlarla tartışmaya girmenin bir manası yok.
adaleti tesis için tahkikatınızı yaparsınız, neticeye göre gereğini icra edersiniz. polemikler tamamen manasız...
*
marksizmin eylemini, söylemini bu ülkeye getirenlerin yatacak yeri yok...
taraflardan biri devletse, mutlaka devlet suçlu ve karşısındaki masum... kurdun "suyumu bulandırıyorsun" hikayesi gibi
"kimseyle geçinesimiz yok, bizi memnun etmek için kendinizi imha edin" deseniz daha dürüst olacak...
*


Dinayet / tw


bence esas kendi "ebu süfyan sofraası"larımıza bakıp içimiz burkulsa daha iyi sanki; su ve hurma hz. peygamber'in öğünü...
*
her detayı büyük bir ciddiyetle uygulamaya çalışan cemaatin birer karış mesafeyle saf tutmaktan rahatsız olmaması tuhaf değil mi? (cami cemaati; nur cemaati değil)
*
1) bugün pr yapmadan yardım toplamak biraz zor. 2) özellikle deniz fenerinden sonra yardım yerine ulaşıyor mu endişesi mevcut
meşruiyeti korumak için "şeffaflık" gerekiyor. ideali elbet bu değil, ama daha iyisi olana kadar bunlar da iyidir
afrikalı çocuğa mama parası vermek veya ameliyat ettirmek için daha parlak bir fikri olan söylesin, değerlendirelim...
*
arkadaşlar, hatlar karışmasın; birini isim vererek münafıklıkla itham etmek teknik olarak biraz zor.
zahiren tekfir edecek açık vermeyenlere münafık deniyor, kalbini göremedikleriniz hakkında neye göre hüküm vereceksiniz?
münafıkların elebaşı diye bilinen şahsın cenaze namazı kılınmıştı, akabinde ikaz gelmiş olsa da, buradan pay biçebiliriz...
zahiren bir insan ya müslümandır, ya kafir; isim vererek şunlar münafıktır diyemezsiniz; bağzılarını tavsif için bozguncu demek daha uygun
*
yapılmamış ibadet esprisi kaldı mı? hmmm, "eyle beni cihad" nasıl? yahut "eyle beni tefekkür"?
yardımcı fiil sayısının ibadet çeşidinden az olması işi bozuyor, yoksa çok ekmek var bu işte, hele ameller niyete göre bahsine girersek...
ey mizah affet bizi...
*
müstakbel mütercim ve mütefekkirlere not: "allah'lık" diye bir kelime yok, ilahlık veya uluhiyyet denir ona;
lafza-i celal cins ismi gibi kullanılamaz
*
"ekonomi yönetiminden devlet idaresine, nasıl harb edileceğinden hastalıkların nasıl tedavi edileceğine kadar kaynak olduğu iddia edilen"
başka bir deyişle "dinin antrikotu, filetosu iyiydi de, kontrafilesi bizi bozuyor" (!!!) batı'nın yeni diniyle çelişen ne varsa ayıklayalım?
islam'dan bir protestanlık çıkaramadılar ya, ona yanıyorlar...
normal müslümanlığı beğenmiyorum, icat çıkarıcam ama direkt yemiyor, yandan yandan isim uyduruyorum demek muhtemelen...
peygamber mi bekliyormuşlar?
kur'an aklı derken de "aklıma bir kur'an geldi" demek istiyor olmasın? tövbe estağfirullah... :)  
hiçbir şeye inanmayan pek kimse yoktur, onlar da bir şeylere inanıyorlar ve neticede onun da bir din olduğunu bilmiyorlar
*
olduğu gibi bırak çık, dünyadan gider gibi...
sonra geri gel, şebelek gibi... (tevbe dinamik bir süreç, hatt-ı müdafa yok, sath-ı müdafa var...)
*
dünyanın değişmesini isteyen kendini değiştirmekle başlamalı, daha az yemek, az uyumak, daha çok okumak olabilir mesela...
teorik olarak kusursuz olamayacağımızı biliyorsak, pratik olarak o kusurların neler olduğunu araştırmamız gerekiyor
birinin boğazını sıkmak istiyorsan, önce nefsini incele. nefis muhasebesi, murakabe, tefekkür ibadettir...
kul dediğin de hatasız olmayacağına göre, istiğfarı çoğaltmalı...
*
hep söylüyorum, camilere tonmayster kadrosu lazım; aşırı volüm, akroşman vb dışarıdakilere değil içeridekilere de eza veriyor...
ezanın duyulması lazım, ama haseki'de okunan ezanın yeni camiden duyulması lazım değil, ortası yok mu bu işin?
izmir balçova'da hiç duyulmuyor ezan, acayip işler...
ezan okunurken kullanılan ses sisteminin sesinin gerçekten çok yüksek olmasından rahatsız olanları anlayışla karşılamak lazım
ezanın kendisinden rahatsız olanlar, beter olsunlar...
*
eskiden "bonus dini" mi desek diye düşündüren bir din anlayışı vardı, ibadetlerin mahiyetlerini hesaba katmadan şeklen sevap toplama çabası
şimdi de "maç kaç kaç dini" gibi bir şey çıktı, sanki allah size bu dini öteki mahalleye laf çakmak için mazeret olsun diye gönderdi...
eskisinin masumane bir tarafı vardı ve hacıteyze safiyetiyle birleşince de çok güzel duruyordu, yenisinin nereye gittiği belli değil...
*


Denize kimi döktüydük ki? / tw


neyden kurtulduğumuza dair ortak bir fikrimiz yok ki ortak kutlayalım
ezan susmasın diye verilen bir mücadele miydi, başarıya ulaşan, ezanı susturabilme hakkının kazanılması için miydi?
millî mücadelenin neticesi latin harflerinin kazanılması mı, arap harflerinin kaybedilmesi mi?
işgalcilerin türkiye'den kovulmasının ne anlama geldiğinde anlaşabilmek için önce türkiye'den ne anladığımızda anlaşmamız lazım...
bence ortada kutlanacak bir şey var, ama gündoğdu meydanında toplananların kutladığı benim kutlayacağım şey değil.
9 eylül kutlanacak bir şey değil demiyorum, anlamıyor musun? gündoğdu'da kutlanan işgalin bitmesinden ibaret değil diyorum
9 eylül'den sonra meclis-i mebusan istanbul'a taşınıp "halife-i ruy-i zemin efendimiz"e biat etse ve rejim değişmese, reformlar olmasaydı
bu senaryo gündoğdudaki kalabalık için hâlâ kutlamaya değer bir manzara olur muydu?
kimine göre 9 eylül chp türkiyesine yol açtığı için, kimine göre ise chp türkiyesine rağmen güzel. ortak fikir var mı ki ortak kutlansın?
1908 öncesi türkiye nedir? şark meselesinin başımıza patlamak üzere olduğu, fırtınanın eşiğinde olduğumuz bir dönem mi? bunu kimse istemez.
dil devrimi saçmalığının yapılmadığı bir dönem mi? bunu niye istemelim?
1918'de mağluptuk, felaket başımızda patlamıştı. sonra işgal geldi. sonra gitti. 1922'de, 1918'e döndük.
1922 türkiyesi 1918 türkiyesinden daha muzaffer bir türkiye değil.
savaştan mağlup çıktığımızı algılayamadığımız için 90 senedir hayal aleminde yaşıyoruz.
savaştan mağlup çıktığımız yetmiyormuş gibi, geçen dönemde hem kültürümüz, kimliğimiz darbe yedi, hem bir sürü nifak boy verdi
1918'de daha bağımsız olmak çok tuhaf bir fikir. lozan'da kapitülasyonlardan kurtulduk, tek artı budur belki de
biri kaybedilmiş, diğeri kazanılmış iki ayrı savaş yok, osmanlı ve türkiye diye iki ayrı devlet de yok...
osmanlı'dan kurtulmuş falan değiliz, osmanlı'nın kaldığı yerden devam ettik, sadece rejim değişti
osmanlı'nın bir sürü kurumundan "kurtulamadık", kötü alışkanlıklarından, zaaflarından... bir toplum kendisinden kurtulabilir mi kolayca?
kapitülasyonların kaldırılması bir başarıdır, ama hukukî kapitülasyonların kaldırılmasının hukukumuza malolduğunu da unutmamalı
osmanlı'dan cumhuriyet'e geçerken siyah bir tablo beyaza veya beyaz bir tablo siyaha dönmedi
cumhuriyet döneminde işlenen bir çok hatanın kökleri osmanlı'dan geliyor. başarıların da...
osmanlı ve cumhuriyet tamamen iki ayrı şeymiş gibi düşünmek aklî melekelerimizi zayıflatıyor
osmanlı'yı saadet asrı sananlar da cumhuriyet eğitiminin ürünleri, hatalı imalat, mantık aynı, yönü ters...
selçuklu, osmanlı ve cumhuriyet tek bir devlettir. rejim değiştirmekle devlet yıkılıp kurulmaz. bu saatte tartışamayacağım, kusura bakmayın
konu dağıldı, işin özeti: gündoğdu ahalisi yunanın denize dökülmesiyle birlikte daha bir sürü şeyi kutluyor,
o daha bir sürü şeyi ben kutlamıyorum, yunanın denize dökülmesini kutlayacaksam ayrı bir yerde kutlarım