17 Haziran 2013 Pazartesi

hal-i pür-melalimiz

bir konuda birden fazla faktör varsa, hepsini birden düşünmeye aklımız yetmiyor, bir tanesini seçip gerisini boşveriyoruz. yazı tura kafasıyla ortada iki taraf varsa birini seçmek mecburiyetindeymişiz gibi düşünüyoruz, o zaman da bir tarafın doğrularını, diğer tarafın yanlışlarını göremiyoruz. nefret pinpon topu gibi iki taraf arasında gidip geliyor. her meseleyi bir takım prensipler ışığında değerlendirmek gerekirken, biz nerede duracağımızı kime daha çok sinir olduğumuza göre belirliyoruz. meselenin zemininde iki medeniyet, iki inanç arasındaki çekişme var, ama kifayetsizliğimiz yüzünden işi karmakarışık hale getiriyoruz. herkesin a planı, ötekileri yok ederek kendi iktidarını kurmak. halbuki dengeler buna izin vermiyor. öldürmek için vuruyoruz, sadece yaralayabiliyoruz, can yakıyoruz. ensarsız medine olmaz, ama biz ensar olmaya talip değiliz ve yine de medine kurmaya kalkıyoruz. b planı olarak bir ateşkes mutabakatı düşünülebilirdi, ama taraflardan biri bunu anlamaktan aciz, kendi değerlerini evrensel saydığı için dayatmadan çekinmiyor, uzlaşmaya yanaşmıyor. diğer taraf da kendi değerlerinin edebiyatını seviyor, ama yaşamaya yanaşmıyor. karşı çıktığı dünyanın hayat tarzını, nasreddin hoca'nın karpuz meselesinde olduğu gibi, "değdi, değmedi" diyerek kenarından köşesinden benimseyip güya dönüştürerek iktibas etmeye devam ediyor. halbuki kendisi dönüştüğünün farkında değil. hâkim bir duruşunuz yoksa, yabancı kültür unsurlarını dönüştüremezsiniz, ancak taklit edersiniz. hangi cenahtan olursa olsun, insanımızda genel bir iman ve ahlak zaafı var. kurumlarımızı kurallarla değil çete mantığıyla yürütüyoruz. hepimizde bir "kabile asabiyeti", en büyük düsturumuz "benden olsun, çamurdan olsun"... şu halde c planı: kendini bu ülkenin sahibi görenler, titreyip kendine dönecek, tebliğe temsilden başlayacak. ateşkes mutabakatını tek taraflı, kendi iradesiyle yürürlüğe koyacak ve yüksek vasfıyla karşı tarafı buna uymak mecburiyetinde bırakacak. işimiz zor yani...

Hiç yorum yok: