13 Eylül 2014 Cumartesi

Kafamız güzel / tw


sosyal medyadan da önce her zamanki halimiz bu, ne olduğunu anlamak için bakmak yerine kategorik seçimler yapıyoruz. bir ara izmir'de sahile ağaç diktiler, tanesi bin liraya malolmuştu, ama sol 500 diyordu, sağ 2000 lira... 
*
vak'ay-ı adiyeden bunlar memlekette, mesela daha önce de bir taraftan alenen bağıran masum eylemciler öbür taraftan polis katili diye görünüyordu. ortak bir hak tanımı yok ki, hangi hak, hangi haksızlık? keşke farklı algı evrenlerinden savurduğumuz fikirler gibi, uyguladığımız şiddet de birbirimize ulaşmasa... 
*
maç tarafların sırayla kendi kalesine gol atması şeklinde ilerliyor; tribünler memnun... herkes algı evreninde mutlu, boşver, bir de şiddetin algı evreni içinde kalmasını sağlasak, nobel barış ödülü itimiz olsun :) anomi. cemil meriç öyle diyordu, alatlı'ya fazla takılma :)
*
10 senedir monolog var demek ayıp, en az 1912'den beri monolog var, arada konuşan taraf değişiyor; hazmedemiyorlar. 10 sene önceye kadar ülke süperdi bunlar geldi bozdu kafasının osmanlı'da işler yolundaydı paşa geldi bozdu kafasından farkı yok. birine kafayı takıyoruz her şeyi ondan biliyoruz.
*
demokrasiye engel olan bazı odaklar birer ikişer devreden çıkıyor, ama karşılıklı zihin engellerini aşmak kolay değil.
*
ödev: 20 tarafı anlamaya çalışıyorsunuz, hepsinin dilini birbirine tercüme etmeye çalışıyorsunuz. balata kalırsa tekrar görüşelim...
*
detay görmeden hiçbir fikri kabul edesim gelmiyor artık, bunlar zaten x o halde y algoritması baydı. mümkün olan bir şey olmuş veya olmamış olabilir. bakmak lazım... olmuşsa şaşmam, olmamışsa da şaşmam... kasıt olasılığı kastın ispatı değildir. kimse ne olduğunu anlamaya çalışmıyor, tarafına göre seçim yapıyor. meselenin köküne inmeye çalışmıyoruz hiçbir zaman, hep bir paradigma dayatması. herkes kendi tribününe oynadığı için şikayet yok
*
kural, kaide, prensip yok memlekette, tarafgirlik var, impulsif tepkiler var, peşin hüküm var; sağında da solunda da. "kadın taciz edildiyse, kesin saldırganlığından edilmiştir, hak etmiştir, oh olsundur" bağele. alt metin: siz zaten... söylenen: kibir. perhiz turşusuna gel... hiç kibir görmedik bugüne kadar, bilmiyoruz tabii ne olduğunu... türkiye'de solun sağ hakkındaki eleştirilerinin bir kısmı doğrudur, onu da aynaya bakıp söylüyorlar muhtemelen... son günlerde meşe ve kızılcık ağacı üretimini arttırmamız gerektiğini düşünmeye başlamıştım, yetmez, yeni kalay madenleri lazım... bu kibirden bir an önce vazgeçmeliyiz, doğru söylüyorsunuz. lakin eksik olmayın demeye dilim varmıyor... umarım bunca yıldır paçalarınızdan taşan, memleketi kaplayan, milleti boğan kendi kibrinizi de fark edersiniz bugün. allah cümlemize hidayet etsin, azgınları ıslah etsin, ıslah olmayanları kahretsin...
*
şimdi onlar düşünmesin, çok düşününce sinir bozucu oluyorlar. gerçi düşünmediklerinde de... bu kafayla düşünseler ne düşünmeseler ne?
*
mesela otpor iddiası ispatlanamıyorsa yalandır, filanı kim vurdu iddiası ispatlanamıyorsa gerçektir. öyle bizim muhakememiz, çok güzeliz
*
çok RAM lazım bize, aynı anda birden fazla faktör olunca işlenecek, fiyakamız bozuluyor...
*
truanda'da huni satışları patlama yapmış (teyidli), safımızı seçelim beyler...
*
onlar monoblok, homojen ve tamamen haksız. içlerinde eşimiz, dostumuz, akrabamız yok. onlar hain ve ahmak. anlamaya değer bir tarafları yok.
*
1 doğru 2 yalan 1 doğru 1 demagoji 1 şüpheli bilgi 1 duygu sömürüsü 1 doğru 2 ajitasyon; mangal mevsimi geldi, şişleri hazırlayın...
hakkı tezgahın önüne dizip el çabukluğuyla çürük çarık batılı kesekağıdına dolduran pazarcı, senin terazine kalaydık işimiz zordu...
*
eylemci vs esnaf, kimin hakkı kimin hakkını döver, güzel bir teorik kısırdöngü çıkar bundan.
eylemcilere kızan esnafa erdal bakkal muamelesi yapılmasına karşıyım, o adamın ekmeği bağzı haklardan daha gerçek.
şimdi acı haberler: ahlak felsefesinin iki temel argümanı "yaşa" ve "yuha". kimin gerçeği daha gerçek?
*
senin dark side'da olman mümkün değil, sadece bin yıldır insanların ne yapmaya çalıştığını anlamıyorsun. bu ülkenin ne olduğunu anlamıyorsun, insanları kurtarmak için gemiyi batırmak gerektiğini sanıyorsun. ciddi konularla uğraşmaya kadar verdiysen beyinsiz entellerin klişe laflarını tekrarlayacağına kendi cümlelerinle konuş
*
icraat kudretle olur, onun için de çalışmak gerek, ama bizim milletimizin a planı hep "devlet yapsın". siyasetten hep şikayet ederiz, ama hakkı savunacak kişiyi değil iş takipçisini seçeriz
*
teröristse kesin öldürmek lazım. polis öldürmüşse kesin kasden öldürmüştür. hadi şimdi boğazlaşalım canım. ruanda krallığında cozutan bağzı şeyler var...
*
çok ama var, sen hangisini diyorsun? misal: ama hakettiler mi? hayır. ama kitle psikolojisi? evet. ama bana düşman olmaya hakkın yok. evet. memleket olarak sapı samanı ayırıp her hak sahibine hakkını teslim edebilecek bir mantık seviyesinde değiliz... büyükelçilerin katili "ermeniler" değil, askeri şehit eden "kürtler" değil, dink'i öldüren "devlet" değil, madımak'ı yakan "sünniler" değil. rohingyalıları öldürenler budist, ama rohingyalıları öldüren "budistler" değil. direkten dönüyor olsa bile, filistinlileri öldüren "yahudiler" değil, uygurları öldüren "çinliler" değil... senden nefret ettiğimi sanıyorsun, hatalısın, benden nefret etmenden nefret ediyorum. memleket dört koldan kuyruk acısı-evlat acısı hikayesindeki gibi gidiyor, mevlam ahvalimizi hayreyleye... kitlenin ortalama zekası içlerindeki en düşük zekalınınkine eşittir tarzında bir söz var, kitle psikolojisine dikkat edilmeli
*
evet, sayın "ama-sız-cı-lar", bu paranın iki yüzü var; hadi şimdi "ama-ları" gömüp tomahawkları çıkarın, daha çok boğazlaşma var... kimse "ama" demesin, herkes meselenin bir kulbundan tutup burnunun dikine gitsin, gittiği yere kadar... ama demekten imtina edip doğruları aranızda paylaşın ki, hakikati ıskalayabilesiniz...
burada kabahat "ama"da değil, kullananda. ama bir alet, bıçak gibi, ekmek de kesersin, adam da... hiç ama kullanmadan ince düşünemezsin. ama kullanmanın gerekli olması başka şey, bunun suistimal edilmesi ayrı bir şey... farzet, adam katil, idama mahkum. fazla olarak bir fiske vurdun adama. ama olmazsa senin de ona zulmetmiş olduğunu ifade edemezsin. amayı kaldırınca, tuttuğun uca göre bir tarafa sapıyorsun, ya fiskeyi haklılaştırıyorsun veya fiske yüzünden katli...
birileri de tutup amayı meseleyi saptırmak için kullanabilir elbette, ama bunu engellemenin yolu ama kullanmamak değil. aradaki farkı düşünseler zaten sıkıntı olmaz, ama kelimesinin tabiatının suistimale hizmet ettiğini düşünüyorlar, suistimal ve ama aynileştiriliyor, muhakemeye dayanmayan, duygusal bir tepki. ama ile çelişik görünen ifadeleri bağlarız. bu olmazsa doğruların bir kısmını gözardı etme tehlikesi ortaya çıkar. çelişkinin iki tarafındaki durumlar birbirine denk olmayabilir. ama kelimesi bunları denk göstermek için kullanılabilir, veya ama'yı küçükle büyüğün yerini değiştirmek için de kullanabilirler, bunlar kelimenin suistimalidir. kelimenin suistimaline değil, kendisine karşı çıkarsanız, düşünceyi kısırlaştırırsınız...
*
hani "akp'li arkadaşım" diye bir video çıktı ya, eleman "nihayet sesinizi duyduk" diyordu, teeee nihayet duymuş yani, duymuş fakat bir şey anlamamış. işte bu "gezegenler" farklı bir boyuttan gelen hologram mesajlar gibi, sadece söylüyorlar asla duymuyorlar
*
en basit konuda bile niye bu kadar kafamız karışıyor, anlamıyorum. bir şeyi anlamakla tasvip etmek aynı şey mi? esnaf tırlatmış, kendi bildiği metodla tepki veriyor. 1) metod vahim 2) tepki normal. doğru değil. haklı değil. normal.
trafikte her fırsatta levyeye davranmak normal midir? serum bitti diye doktor dövmek? normal nedir? normal bir değer yargısı içermez, normal ortalama olandır, beklenebilecek olandır. arabanın aynasına cd asmak maallede normaldir, newyork'ta olmayabilir. liselilerin yazılıda kopya çekmesi normaldir. bizim ahali tepesi attı mı adam döver, elinde bir alet varsa onunla kovalar. yapmalı mı? yapmamalı. ama normal işte...
bunu söyle. bu niye normal, olmalı mı, nasıl düzeltilir, ayrı konular. mevcut normalimiz bu... canı yanan herkes bıçağı sopayı kaparsa herkesin daha çok canı yanar, olması gereken bu değil. ama beklenebilecek bir şey. normal derken normlardan bahsetmiyorum, gündelik hayatta kullandığımız normali kastediyorum. doğal diyeyim isterseniz, olağan diyeyim, nasıl anlayacaksanız... ayrıca sanayide esnafın normu budur, o da var.
sözüm geri. normal değil. normél. nörmel. çayımı kahvaltıdan sonra içmem gibi. normlarla alakası olmayaraktan. kısa devre yaptırdınız ya
*
1) fil hortum değildir 2) hortum yanlış değildir 3) bizim dantelijansiya ne isterse yiyebilir. memleketin felsefi faaliyetini çizgi film yapsak dünyaya satarız, her şey hazır oturup çizecek biri lazım sadece, onu da mı japon yapsın?
*
hoca merhumun zamanında herkes biraz haklıymış, bugün galiba herkes biraz haksız...
*
bazı kelimeler tekrarlana tekrarlana tekerlemeye dönüşüyor, karikatürize oluyor, düşünceyi tetiklemek yerine şartlı refleks uyandırıyor: maraş, sivas, uludere, reyhanlı; zınk!
*
bütün "ama"lar iyidir anlamında değil, hiç "ama" kullanmadan tek taraflı olmayan bir çözümleme yapamazsınız anlamında. bir de şu var, "ama" denklemin iki tarafının da doğru olduğunu vurgulamak için kullanılır, taraflardan birini yok saymak için değil
*
bu tarz kişilerle "uğraşmanın" lüzumu yok, kendi haline bırakmak en iyisi. nezaketsizliğinin farkında değil, ama hakaret kasdı yok. indî ve boş beleş laflar üzerine gidince ciddiye biniyor. fikir hürriyetini ihlal edince en sefil fikirimsi bile kıymete biniyor. şahıs vahiy almakla ilgili beyanı akıl hastalığı olarak değerlendiriyor. bununla alakalı bir izahı yok, fikrinin bir kıymeti yok. söyleyecek bir şey yok, nasipsizmiş de, hidayeti için dua et geç. üstüne gidince kahraman oluyor böyleleri. ayrıca şiddetli tavır gösterince iletişim kanalları kapanıyor, tebliğin de yolu kapanmış oluyor...


Hiç yorum yok: