sarığıma, sakalıma, bıyığıma, başörtüme, namazıma her
fırsatta nefret kusan demokratlar (!), alın dünyanızı başınıza çalın! milletten
bihaber milliyetçiler (!), dünyanızı başınıza çalın! malı mülkü, gücü görünce
azıtan; kâfirlerin her adetinin islamîsini (!) icat etme gayretine düşüp, fare
deliklerine kadar peşlerine düşen islamcılar (!), alın da o sinek kanadı kadar
kıymeti olmayan dünyanızı başınıza çalın!
bir zamanlar hz. ebâ zerr-i gıfarî'yi (r.a.) güya örnek
alan, üstüne bir de mübareğe 'sosyalist' diye iftira edenler,
"ebuzer'liğin" sırası asıl şimdi; fitne burnunuzun dibinde...
*
"ibn abbas (r.a.) şöyle demiştir: 'resulullah vefat
ettiğinde, geriye ne para, ne pul, ne de köle bırakmıştır. (yalnızca) üç ölçek
yiyecek karşılığında, bir yahudiye rehin olarak verdiği zırhı kalmıştır."
(ahmed b. hanbel, kitâbü'z-zühd, tr. mehmed emin ihsanoğlu, iz y. 4. baskı
istanbul 2010, s.32.)
*
"abdullah b. mes'ûd (ra)'dan, resulullah (sav)'ın şöyle
dediği rivayet edilmiştir: benim için dünya ne ki! benimle dünyanın misali,
sıcak bir yaz gününde, bir ağaç altında gölgelenip de, sonra bırakan yolcu
misali gibidir." a.g.e. s.35.
*
"talha b. amr el-basrî (ra) diyor ki: "medine'ye
geldiğimde, orada hiçbir yakınım yoktu. bize iki günde bir hurma veriliyordu.
(bir gün) resulullah (sav) bize namaz kıldırdı. daha namaz biter bitmez arkadan
birisi yüksek sesle: 'ey allah'ın resulü! hurma karınlarımızı yakıp kavurdu,
keten elbiselerimiz paramparça oldu (ne olacak bizim halimiz)' diye bağırdı.
bunun üzerine resulullah (sav) bir hutbe irad ederek,
allah'a hamd ve senadan sonra: 'vallahi, eğer sizin için et ve ekmek bulmuş
olsaydım sizleri mutlaka doyururdum. öyle bir zamana ereceksiniz ki, sizden
birinize sabah akşam kap kap yemekler taşınacak ve kabe'nin örtüsü gibi elbiseler
giyeceksiniz' dedi. 'ey allah'ın resulü! o gün mü bizim için daha hayırlı
olacak, yoksa bugün mü hayırlıdır?' diye sordukları vakit resulullah, 'siz
bugün o günkinden daha hayırlısınız. siz bugün o günkinden daha hayırlısınız, o
gün, birbirinizin boynunu vuracaksınız' cevabını verdi." a.g.e. s. 51.
*
"ebu zer (ra) diyor ki: "bir zat, resulullah'a
(sav) gelmiş ve 'ey allah'ın resulü! kıtlık bizi yiyip bitirdi' demiştir.
resulullah da 'benim sizin hakkınızda esas endişe ettiğim allah'ın dünyanın
bütün nimetlerini ayaklarınızın altına sermesidir. keşke ümmetim altın
takmasalar' demiştir." a.g.e. s.53.
*
"hasan (ra) diyor ki "selman (ra) ölmek üzereyken
ağlamaya başladı. kendisine 'seni ağlatan nedir ki? sen allah resulünün
sohbetinde bulundun' denildi. o da, 'dünyaya esef ettiğimden veya ona meylim
bulunduğundan dolayı ağlamıyorum. fakat, resulullah (sav) bizden bir söz
almıştı. biz o ahdimizi terkettik. o bizden, herhangi birimizin azığının bir
yolcunun azığı gibi kendisine yetecek kadar olmasına dair söz almıştı.' (ravi
diyor ki:) daha sonra, geriye bıraktığı mala bakıldı. hepsi yirmi veya otuz
küsur dirhem kadardı." a.g.e. s. 53.
*
"bilal b. sa'd'dan, ebu'd-derda'nın: "allah'a
yemin olsun ki, eğer allah katında dünyanın bir sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı,
firavun'a bir yudum su vermezdi" dediği rivayet edilmiştir." a.g.e.
s. 167-168.
*
"salim b. ebu'l-ca'a, ümmü'd-derda'nın şöyle dediğini
rivayet etmiştir: "bir gün ebu'd-derda kızgın bir vaziyette yanıma geldi.
'neyin var?' dedim. o: 'vallahi (bu insanların) topluca (cemaatle) namaz
kılmalarından başka, muhammed'le [sallallahu aleyhi vesellem] hiçbir ilgileri
yok' dedi." a.g.e. s.169.
*
“yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde (yerinde)
oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan,
daha hayırlı olacaklar. kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun.
o zaman bir iltica yeri, sığınacak mekan bulursa ona
sığınsın.” (sahihu’l-buhari vııı, 92; tefriru’l-kurani’l-azim ıı, 43;
sunenu ibn-i mace, ıı, 3961.)
( http://m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=179459 ,
devamı aynı kaynaktan)
*
ebu ümeyye eş-şa'bânî anlatıyor: "ey ebu sa'lebe,
dedim, şu ayet hakkında ne dersin?" (mealen): "ey iman edenler!
siz kendinize bakın. siz doğru yolda oldukça sapıtmış olanlar size zarar
vermez..." (maide 105).
-bana şu cevabı verdi:
"gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. zira ben aynı
şeyi resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sormuştum: demişti ki:
"ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! ne zaman uyulan
bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık
görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini
beğendiklerini müşahede edersen, o zaman kendine bak. insanlarla
uğraşmayı bırak. zîra (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var
demektir. o günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. o günlerde,
sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri
verilecektir." [ebu davud, melahim 17, (4341); tirmizî, tefsir,
mâide, (3060); ibnu mace, fiten 21, (4014).]
*
vakid ibnu muhammed babasından, o da abdullah ibnu amr
ibni'l-as (radıyallahu anhümâ)'dan anlattığına göre demişti ki:
"resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (bir gün)
parmaklarını kenetledi ve dedi ki:
"ey abdullah ibnu amr! ahidleri bozulup şöyle
karmakarışık hale gelen bir kısım ayak takımı (hezele) kimselerle başbaşa
kalırsan ne yaparsın?"
"ne yapmamı tavsiye edersiniz, ey allah'ın
resulü!" dedim. buyurdular ki:
"güzel bulduğun şeyi yaparsın, kötü bulduğun şeyi
de terkedersin. kendi yakınlarının (hallerini düzeltmeye) yönelirsin.
o hezele takımı (ile de), onların cemaatı ile de (uğraşmayı)
terkedersin." [buhârî, salat 88, fiten 13; ebu davud, melâhim 17,
(4342); ibnu mace, fiten 10, (3957).]
*
hz. ebu zerr (radıyallahu anh) anlatıyor:
"resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) seslendiler:
"ey ebu zerr!"
"buyurun, ey allah'ın resulü, emrinizdeyim!"
dedim.
"insanlara (kitle halinde) ölüm isabet edip, kabirlerin
(ücretli) hizmetçiler tarafından kazılacağı zaman ne
yapacaksın?" buyurdular.
"benim için allah ve resulü neyi ihtiyar buyurursa onu
yaparım!" dedim.
"sabrı tavsiye ederim!" buyurdular -veya,
sabredersin! dediler- ve sonra bana tekrar seslendiler:
"ey ebu zerr!"
"buyurun ey allah'ın resûlü, sizi dinliyorum!"
dedim.
"zeyt mıntıkasının taşları kanda boğulduğunu gördüğün
zaman ne yapacaksın?"
"allah ve resûlü benim için neyi ihtiyar buyurursa
onu!" dedim
"sana kendilerinden olduğun yakınlarını tavsiye
ederim!" dedi. ben sordum:
"ey allah'ın resulü! (o zaman) kılıcımı alıp omuzuma
koymayayım mı?"
"böyle yaparsan (fitneci) kavme ortak
olursun!" buyurdular.
"bana ne emredersiniz!" dedim.
"evine çekil!" buyurdular.
"evime girilirse?" dedim.
"eğer kılıcın parıltısının seni şaşırtacağından
korkarsan, elbiseni yüzüne ört. gelen hem senin günahınla, hem de kendi
günahıyla dönsün!" buyurdular." [ebu davud, fiten 2,
(4261); ibnu mace, fiten 10, (3958).]
*
hz. ebu musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi
fitneler var. kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kafir olur;
mü'min olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar. o fitnede oturan, ayakta
durandan hayırlıdır. yürüyen koşandan hayırlıdır. öyleyse yaylarınızı kırın,
kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. sizden birinin evine
girerlerse hz. adem'in iki oğlundan hayırlısı olsun (ölen olsun, öldüren
değil)" [ebu davud, fiten 2, (4259, 4262); tirmizî, fiten 33,
(2205).]
*
ya rabbena, evlerimizin kapısından, penceresinden; parmak
uçlarımızdan, göz kapaklarımızın arasından, kulaklarımızdan içeri sızan
fitneden sana sığınıyoruz. idareci olup zulmetmekten, idare edilen olup zulme
uğramaktan, dünyanın peşine düşüp haddi aşmaktan, az olan helal rızıkla
yetinmemekten, kalbimizi bozan, niyetimizi karıştıran her şeyden, hevamıza tabi
olmaktan, uzun emelden, zikrini unutmaktan, yolundan çıkmaktan sana
sığınıyoruz. beldemize, sokağımıza, evimize gelenden; midemize girenden,
ağzımızdan çıkandan, kalbimizden geçenden sana sığınıyoruz. ya erhamerrahimin,
ya rahman, ya rahim, ya kadir, ya kerim, ya rezzak, ya vehhab, ya fettah, ya
mü’min, ya müheymin, ya selam; senden başka varacak kapımız yok, sen bir şeye
irade buyurursan kimse ona mani olamaz, sen bir şeyi nasip etmezsen kimse onu
hasıl edemez; mevlamız, vekilimiz, yardımcımız sensin; efendimiz (aleyhisselatü
vesselam) her neyi senden dilediyse, onu senden diliyoruz, her neden sana
sığındıysa ondan sana sığınıyoruz; bizi sahipsiz bırakma ya rabbi… (amin)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder