16 Aralık 2012 Pazar

dünya


sarığıma, sakalıma, bıyığıma, başörtüme, namazıma her fırsatta nefret kusan demokratlar (!), alın dünyanızı başınıza çalın! milletten bihaber milliyetçiler (!), dünyanızı başınıza çalın! malı mülkü, gücü görünce azıtan; kâfirlerin her adetinin islamîsini (!) icat etme gayretine düşüp, fare deliklerine kadar peşlerine düşen islamcılar (!), alın da o sinek kanadı kadar kıymeti olmayan dünyanızı başınıza çalın!

bir zamanlar hz. ebâ zerr-i gıfarî'yi (r.a.) güya örnek alan, üstüne bir de mübareğe 'sosyalist' diye iftira edenler, "ebuzer'liğin" sırası asıl şimdi; fitne burnunuzun dibinde...

*

"ibn abbas (r.a.) şöyle demiştir: 'resulullah vefat ettiğinde, geriye ne para, ne pul, ne de köle bırakmıştır. (yalnızca) üç ölçek yiyecek karşılığında, bir yahudiye rehin olarak verdiği zırhı kalmıştır." (ahmed b. hanbel, kitâbü'z-zühd, tr. mehmed emin ihsanoğlu, iz y. 4. baskı istanbul 2010, s.32.)

*

"abdullah b. mes'ûd (ra)'dan, resulullah (sav)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: benim için dünya ne ki! benimle dünyanın misali, sıcak bir yaz gününde, bir ağaç altında gölgelenip de, sonra bırakan yolcu misali gibidir." a.g.e. s.35.

*

"talha b. amr el-basrî (ra) diyor ki: "medine'ye geldiğimde, orada hiçbir yakınım yoktu. bize iki günde bir hurma veriliyordu. (bir gün) resulullah (sav) bize namaz kıldırdı. daha namaz biter bitmez arkadan birisi yüksek sesle: 'ey allah'ın resulü! hurma karınlarımızı yakıp kavurdu, keten elbiselerimiz paramparça oldu (ne olacak bizim halimiz)' diye bağırdı.

bunun üzerine resulullah (sav) bir hutbe irad ederek, allah'a hamd ve senadan sonra: 'vallahi, eğer sizin için et ve ekmek bulmuş olsaydım sizleri mutlaka doyururdum. öyle bir zamana ereceksiniz ki, sizden birinize sabah akşam kap kap yemekler taşınacak ve kabe'nin örtüsü gibi elbiseler giyeceksiniz' dedi. 'ey allah'ın resulü! o gün mü bizim için daha hayırlı olacak, yoksa bugün mü hayırlıdır?' diye sordukları vakit resulullah, 'siz bugün o günkinden daha hayırlısınız. siz bugün o günkinden daha hayırlısınız, o gün, birbirinizin boynunu vuracaksınız' cevabını verdi." a.g.e. s. 51.

*

"ebu zer (ra) diyor ki: "bir zat, resulullah'a (sav) gelmiş ve 'ey allah'ın resulü! kıtlık bizi yiyip bitirdi' demiştir. resulullah da 'benim sizin hakkınızda esas endişe ettiğim allah'ın dünyanın bütün nimetlerini ayaklarınızın altına sermesidir. keşke ümmetim altın takmasalar' demiştir." a.g.e. s.53.

*

"hasan (ra) diyor ki "selman (ra) ölmek üzereyken ağlamaya başladı. kendisine 'seni ağlatan nedir ki? sen allah resulünün sohbetinde bulundun' denildi. o da, 'dünyaya esef ettiğimden veya ona meylim bulunduğundan dolayı ağlamıyorum. fakat, resulullah (sav) bizden bir söz almıştı. biz o ahdimizi terkettik. o bizden, herhangi birimizin azığının bir yolcunun azığı gibi kendisine yetecek kadar olmasına dair söz almıştı.' (ravi diyor ki:) daha sonra, geriye bıraktığı mala bakıldı. hepsi yirmi veya otuz küsur dirhem kadardı." a.g.e. s. 53.

*

"bilal b. sa'd'dan, ebu'd-derda'nın: "allah'a yemin olsun ki, eğer allah katında dünyanın bir sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı, firavun'a bir yudum su vermezdi" dediği rivayet edilmiştir." a.g.e. s. 167-168.

*

"salim b. ebu'l-ca'a, ümmü'd-derda'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "bir gün ebu'd-derda kızgın bir vaziyette yanıma geldi. 'neyin var?' dedim. o: 'vallahi (bu insanların) topluca (cemaatle) namaz kılmalarından başka, muhammed'le [sallallahu aleyhi vesellem] hiçbir ilgileri yok' dedi." a.g.e. s.169.

*

“yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. o zaman bir iltica yeri, sığınacak mekan bulursa ona sığınsın.” (sahihu’l-buhari vııı, 92; tefriru’l-kurani’l-azim ıı, 43; sunenu ibn-i mace, ıı, 3961.)

( http://m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=179459 , devamı aynı kaynaktan)

*

ebu ümeyye eş-şa'bânî anlatıyor: "ey ebu sa'lebe, dedim, şu ayet hakkında ne dersin?" (mealen): "ey iman edenler! siz kendinize bakın. siz doğru yolda oldukça sapıtmış olanlar size zarar vermez..." (maide 105).
-bana şu cevabı verdi:
"gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. zira ben aynı şeyi  resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sormuştum: demişti ki:
"ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini  beğendiklerini müşahede edersen, o zaman  kendine bak. insanlarla uğraşmayı bırak. zîra (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. o günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır.  o günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir." [ebu davud, melahim 17, (4341); tirmizî, tefsir, mâide, (3060); ibnu mace, fiten 21, (4014).]

*

vakid ibnu muhammed  babasından, o da abdullah ibnu amr ibni'l-as (radıyallahu anhümâ)'dan anlattığına  göre demişti ki:
"resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (bir gün) parmaklarını kenetledi ve dedi ki:
"ey abdullah ibnu amr! ahidleri bozulup şöyle karmakarışık hale gelen bir kısım ayak takımı (hezele) kimselerle başbaşa kalırsan ne yaparsın?"
"ne yapmamı tavsiye edersiniz, ey allah'ın resulü!" dedim. buyurdular ki:
"güzel bulduğun şeyi yaparsın, kötü bulduğun şeyi de  terkedersin. kendi yakınlarının (hallerini düzeltmeye) yönelirsin. o  hezele takımı (ile de), onların cemaatı ile de (uğraşmayı) terkedersin." [buhârî, salat 88, fiten 13; ebu davud, melâhim 17, (4342); ibnu mace, fiten 10, (3957).]

*

hz. ebu  zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) seslendiler:
"ey ebu zerr!"
"buyurun, ey allah'ın resulü, emrinizdeyim!"  dedim.
"insanlara (kitle halinde) ölüm isabet edip, kabirlerin (ücretli) hizmetçiler tarafından kazılacağı zaman ne yapacaksın?" buyurdular.
"benim için allah ve resulü neyi ihtiyar buyurursa onu yaparım!"  dedim.
"sabrı tavsiye ederim!" buyurdular -veya, sabredersin! dediler- ve sonra bana tekrar seslendiler:
"ey ebu zerr!"
"buyurun ey allah'ın resûlü, sizi dinliyorum!" dedim.
"zeyt mıntıkasının taşları kanda boğulduğunu gördüğün zaman ne yapacaksın?"
"allah ve resûlü benim için neyi ihtiyar buyurursa onu!" dedim
"sana kendilerinden olduğun yakınlarını tavsiye ederim!"  dedi. ben sordum:
"ey allah'ın resulü! (o zaman) kılıcımı alıp omuzuma koymayayım mı?"
"böyle  yaparsan (fitneci) kavme ortak olursun!" buyurdular.
"bana ne emredersiniz!" dedim.
"evine çekil!" buyurdular.
"evime girilirse?" dedim.
"eğer kılıcın parıltısının seni şaşırtacağından korkarsan, elbiseni yüzüne ört. gelen hem senin günahınla, hem de kendi günahıyla dönsün!"  buyurdular." [ebu davud, fiten 2, (4261); ibnu mace, fiten 10, (3958).]

*

hz. ebu musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kafir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar. o fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. yürüyen koşandan hayırlıdır. öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. sizden birinin evine girerlerse hz. adem'in iki oğlundan hayırlısı olsun (ölen olsun, öldüren değil)" [ebu davud, fiten 2, (4259, 4262); tirmizî, fiten 33, (2205).]

*

ya rabbena, evlerimizin kapısından, penceresinden; parmak uçlarımızdan, göz kapaklarımızın arasından, kulaklarımızdan içeri sızan fitneden sana sığınıyoruz. idareci olup zulmetmekten, idare edilen olup zulme uğramaktan, dünyanın peşine düşüp haddi aşmaktan, az olan helal rızıkla yetinmemekten, kalbimizi bozan, niyetimizi karıştıran her şeyden, hevamıza tabi olmaktan, uzun emelden, zikrini unutmaktan, yolundan çıkmaktan sana sığınıyoruz. beldemize, sokağımıza, evimize gelenden; midemize girenden, ağzımızdan çıkandan, kalbimizden geçenden sana sığınıyoruz. ya erhamerrahimin, ya rahman, ya rahim, ya kadir, ya kerim, ya rezzak, ya vehhab, ya fettah, ya mü’min, ya müheymin, ya selam; senden başka varacak kapımız yok, sen bir şeye irade buyurursan kimse ona mani olamaz, sen bir şeyi nasip etmezsen kimse onu hasıl edemez; mevlamız, vekilimiz, yardımcımız sensin; efendimiz (aleyhisselatü vesselam) her neyi senden dilediyse, onu senden diliyoruz, her neden sana sığındıysa ondan sana sığınıyoruz; bizi sahipsiz bırakma ya rabbi… (amin)

Hiç yorum yok: