
14.02.2008, Düşünce Tarlası
muhterem kaarilerimizin malum-ı âlileri olduğu üzre tedavide etkene yönelik yaklaşımın sayısız faideleri mevcuttur, binaenaleyh türban sorununu çözmek içün dahi sorunun kökenine inmek gerekmektedir.
türban neden ve nasıl sorun olmuştur, türbanı sorun kılan nedir diye düşündüğümüzde şunu görmekteyiz: türban denen mikroptaki bütün sorun potansiyeli dövletin gözüne batmasından kaynaklanmaktadır. hazret-i dövlet, dövletlûlardan bağımsız olarak görebilen, işitebilen, düşünebilen, hatırlayabilen bir zât-ı şâhâne değildir, dövletlûlar dövletin neyi görmesini isterse dövlet onu görür, neyi görmesini istemez ise, onu görmez. meselâ dövlet dârü'l-fünûn talebesinin ne çeşit pabuç giydiğini görmemektedir, adeta renk körüdür bu konuda. bilcümle kamusal alanlara ve bu arada mekâtib-i âliyeye (yani yüksek okullara, gençler bilemeyebilir) ayağınızda her ne çeşit kundura olursa olsun, serbestçe girip çıkabilmektesinizdir. ister mokasen giyersiniz, ister çarık, ister postal giyersiniz, ister parmak arası terlik, dövlet bunu fark etmez, gülhane parkındaki ceviz ağacı gibi rahatça gezebilirsiniz. hatta -sıkı durun- hiçbir bilim polisi bugüne kadar mest ve lastik giymeyi yasaklamak gerektiğini gündeme getirmemiştir. akıl edemediklerinden değil elbette, onlardaki akıl kimde var, hepsini düşünürler, pek eyi bilirler. lakin mest giymek laikliği haleldar etmemektedir, ondan sebep. ezcümle eger dövlet pabucunuzu görmediği gibi, serpuşunuzu da görmemiş olsa idi, sorun diye bir şey olmayacaktı.
pek eyi de, bu başa örtülen nesne nasıl olup da dövletlü monşerlerimizin gözüne batmaktadır? kolay değildir efendiler, daha düne kadar kapıcı, odacı, hademe, temizlikçi, köylü görüp küçümsediğiniz insanları kendinizle bir sırada görmeyi hazmetmeniz kolay değildir. üstelik dini milletin hayatından kazıyıp atmak için sarf ettiğiniz gayretlerin netice vermediğinin göstergesidir bu örtü. gösterge olması görünür olmasından kaynaklanmaktadır. sınıfta kaç kişi namaz kılıyor, kaç kişi kılmasa da "aslında kılmam gerek" diye düşünüyor, kaç kişi "isteyen kılsın, bana ne" diyor saymanız mümkün değildir. ders esnasında öğrencilerin gözlerine bakarak, "din ve bilim çelişir" dediğinizde, içinden yüzünüze karşı "hade len" diyenleri fişleyemezsiniz. kampüste mescit olmasına izin vermediğiniz için dini kampüsün dışına ittiğiniz, din işleriyle dünya işlerini birbirinden ayrı tuttuğunuz düşüncesiyle, deve kuşu misali bir rahatlık hissedebilirsiniz, siz görmüyorsanız sorun yoktur. ama bu sıkmabaşlar inadına yapıyormuş gibi size görünürler. ne yapacaksınız? "nöbetçileeeaarrrrr!.." sembol olmayan başörtüsünün türban sembolüne dönüşmesi bu şekilde olmaktadır. kullananlar tarafından sembol olarak algılanmadığı halde, kıllananlar tarafından sembol kabul edilmektedir.

zurnanın zırt diyemediği nokta şu: kapıları ve bekçileri kontrol edebildiğiniz gibi, zihinleri de kontrol edemiyorsunuz. türbanlıyı -ya da en azından türbanını- kampüsün dışına atıyorsunuz, ama baş örtme niyetini, arzusunu, temennisini insanların kafasından atamıyorsunuz. o yüzde hacıyatmaz gibi, temcit pilavı gibi dönüp dolaşıp gündeme geliyor. buraya kadar bilinen şeyler, asıl dahiyane buluşumu şimdi ifşa ediyorum, dikkat buyurun efendiler. sorunun kaynağına inmek gerek dedik, sorunun kökeni yasalarda değil, bu sebepten yasama-yargı-yürütme çekişmesi içinde gerçek bir çözüm üretmek mümkün değil. hadisenin kendisi bir sorun değil, sorun edilmesi sorun. bu durumda en makul çözüm de dövletlûlarımıza sertralin reçete etmek. deneyin bakın, pambık gibi olceksiniz, dert tasa, gam kasavet kalmayacak, ülkede tansiyon düşecek, her köşede semboller görmeyeceksiniz, görseniz de kafaya takmayacaksınız, siz takmadığınız için zât-ı dövlet de artık görmemiş olacak, mutlu mesut yaşayıp gideceğiz. dövletûların haricinde, kaygılı sivil vatandaşlar da, miting miting gezip kendi kendilerini daha da ajite etmek yerine anksiyolitik, antidepresan bir şeyler kullansalar, hem birlik ve beraberliğe her zamanki kadar çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde ülkemiz yeniden huzur bulur, hem ilaç piyasası canlanır, bir taşla iki kuş...
not: reklam olmasın diye ticari isim yazmadım, bilenler hatırlayacak bahsettiğim ilaçla ilgili bir fıkra da mevcut: depresyon kadar diyareye de fayda ediyor. ortalıktaki fikir ishaline bakınca ne kadar yerinde bir seçim olduğunu bir kere daha anlamış oluyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder