16 Aralık 2012 Pazar

tesettür


tesettür setr (örtmek) kökünden gelen, örtünmek mânâsında bir kelimedir. (bkz: setr-i avret) uygun şekilde örtünmek hem kadın hem de erkek için farz olmakla birlikte, uzun süredir tartışmalar daha ziyade kadın tesettürü etrafında cereyan ediyor. bunun muhtelif sebepleri olsa da, çok konuşulması, biraz da üzerinde çok kolay konuşulabiliyor olmasından kaynaklanıyor. diğer taraftan, önce sürüp giden yasaklar konuyu sabit bir gündem maddesi haline getirdi, sonra da tesettür kavramını sahiplenenler arasında, farklı hayat tarzlarının yaygınlaşması, alışılmadık tesettür şekillerinin zuhuruna sebep oldu ve konu giderek dallanıp budaklandı.

son yıllarda giderek keskinleşen kamplaşma yüzünden, "yaşasın" ve "kahrolsun" kutuplarından birine irca edilerek basitleştirilen; teferruatı ve nüanslarından mahrum bırakılarak zihin kısırlaşmasının gadrine uğrayan kavramlardan biri, aynı zamanda, tesettür. şimdi elimizde, meseleyi aydınlatmaktan ziyade, daha da karıştıran iki kavram var: açık ve kapalı. kategorize etmek, mantık kullanmanın kaçınılmaz bir parçası, vakıayı sayısız örnekler üzerinden düşünemezsiniz, lakin her şeyi yazı-tura şablonuna döktüğünüzde, meseleyi çıkmaza sokuyorsunuz. bir kere açık kavramının zıddı, burada, kapalı değil örtülüdür, seçilen kelime yanlış ve olumsuz bir çağrışım yükü taşıyor. buna rağmen, "örtülü" cenah da, hatalı şekilde benimsenen türban kelimesi gibi, bunu da rahatça kendileri hakkında kullanıyorlar. bu da örtünenlerin de, en azından bir kısmının, örtünme hakkında ciddi bir fikirlerinin olmadığının emarelerinden biri. daha mühimi, tesettür kelimesini bilenlerin sayısı bile giderek azalıyor, ama eskiden "tam tesettürlü" diye bir tabir vardı ve siyah ile beyaz arasındaki tonları fark etmeye başlamak için güzel bir noktaydı.

kavga-gürültü daha çok başörtüsü hususunda kopsa da, başörtüsü tesettür kıyafetinin bir parçası; tamamı değil. dolayısıyla ortada "kapalı/açık" ikilisinden ibaret bir kategorizasyon olması gibi, hangi sınıfa girdiğinizin kriterinin başörtüsü ile sınırlı olması da hatalı. başörtüsü olmayınca tesettür durumu sıfırlanmış olmuyor, buna mukabil başörtüsü tek başına tesettürü ikmal etmiyor. tam tesettürlü olmamanın pek çok farklı şekli, mertebesi var: eşarp bağlamak, ama cilbab giymemek, başını örtüp dar kıyafetler giymek, başını şeffaf kumaşla -güya- örtmek, başını örtüp başka yerlerini açmak, başını örtmemek, ama geri kalan kıyafetleri bol ve uzun olmak veya kıyafetlerin muhtelif boyları, enleri kalınlıkları... üstelik bunları düz bir çizgi üzerinde sıralamak da kolay değil, mesela yakasından topuklarına kadar bol bir kıyafetle örtünen, fakat başını örtmeyen birini; başını örten, ama hatlarını belli eden bir kıyafet giyen birinden önce mi yazmak gerekir, sonra mı; cevaplamak müşkil. kozmetik ve beden dili gibi bahislere de girince, hesap hepten karışıyor. eskiden örtünenlerin ekseriyeti neden örtündüklerini bildiği için, yahut öyle sanmamıza sebebiyet verecek bir tarzı takip ettikleri için; aynı zamanda örtünmeyenler de, şimdikiler kadar örtüsüz olmadığı için, kabaca iki sınıftan bahsetmek nisbeten daha kolaydı, şimdiki kadar çok farklı durumlar sözkonusu değildi. bugün ise, "kapalı/açık" diye ayırıp işin içinden çıkmak, abes.

günümüzde hanım tesettürünün yozlaşması tarzında bir hadise mevcut, ancak bu aslında daha karmaşık meselelerin göze batan bir kısmı, buz dağının görünen parçası. meseleye daha geniş açıdan bakınca gördüğümüz, "muhafazakar sınıfın" dünyevileşmesi, daha evvel "ehl-i dünya" diye kendinden ayırdığı insanların hayat tarzını ve akabinde değer yargılarını, dünya görüşünü benimsemeye, taklit etmeye başlaması; yabancı bir hayatın unsurlarını, kendi hayatına adapte etmeye çalışırken, o yabancı hayata adapte olmaya, kendine yabancılaşmaya başlaması. eskiden dünyayı değiştirmek gibi bir davası olanlar, bugün dünyaya uymaya azmetmiş görünüyorlar ve erkekler de en az kadınlar kadar, bu işin içinde.

tesettürün şekil şartlarının nelere tekabül ettiğini kitaplardan okuyup öğrenmek mümkün olsa da, sosyal hayatta ne ifade ettiğini; yaşamadan anlamak zor. tesettür şahsiyeti tebarüz ettiren bir çeşit paspartu, bir tür algı düzenlemesidir; neyi vurguladığınız ve neyi kendinize veya size yakın olanlara sakladığınızla ilgili bir tavırdır, zata mahsus bir alan tesis etmektir, avlunuzdan cadde geçmemesidir. avlu demişken, bir parantez açıp mecelle'yi hatırlayalım: mutfak, kuyu başı, avlu gibi "makarr-ı nisvân" olan mahallin görünmesi zarar-ı fahiş addolunur (m. 1202, sağolasın 'gogıl hoca'). bir kişinin penceresinden, başka bir evin "makarr-ı nisvan" olan mahalli görünür olsa, bu zararın ref'i ile emrolunur. evlerin gözleri, başka evlerin harîm-i ismetine nazar etmemelidir. pencerelerin görmekten de öte, göstermeye yarayan vitrinlere dönüşmesinden epeyce öncedir bu. yüzyüze bakabilmek için, görmemek ve görünmemekten meydana gelen karşılıklı vazifelere riayet etmek gerekmektedir. benzer şekilde, tesettür de, "kaçıp göçmenin" değil, muaşeret etmenin lazımesidir, âdâbıdır, usûlüdür; bu sebepten dolayı, kılık-kıyafetten ibaret değildir; bir hal ve tavırdır: beden dilidir, ses tonudur, ciddiyettir, kişiler arası mesafeyi ayarlamaktır ve elbette sadece kadına değil, karşılıklı olarak kadına ve erkeğe terettüp eden bir vazifedir; yeri geldiğinde göz kapaklarını örtmektir, yeri geldiğinde sesini perdelemektir, kelimeleri seçerek söylemektir, yeri geldiğinde kenara çekilip, başını eğerek yabancı hanımlara yol vermektir, oturup kalkarken dikkat etmektir, yersiz şakalardan sakınmaktır, her şeyi herkesin yanında konuşmamaktır, her konuşulana kulak kabartmamaktır ve bu minval üzre uzayıp gider. bu suretle, yolcuysanız yolcu olarak kalırsınız, müşteriyseniz müşteri. meslektaşsanız, spotlar sadece yaptığınız işi gösterir. arkadaşsanız arkadaşlığınız insani meziyetleriniz çerçevesinde cereyan eder, nezaketiniz nezaket olarak kalır, nezafetiniz nezafet; kimsenin insiyaki katmanlarına sızmamış olursunuz, kimseyi insiyaki katmanlarınıza sızdırmamış olursunuz.

tesettür bir hayat tarzıdır, bir medeniyet meselesidir, bu yüzden kendi medinelerine dair tasavvurlarını muhafaza edemeyenlere, hayata karşı bir davası olmayanlara izah etmek çok zor.

[tesettür konusuyla alakalı diğer yazılar da merakınızı celbedebilir belki...]

Hiç yorum yok: