(tarihçe-i twitter'dan, mayıs-temmuz 2011)
osmanlı'da vatandaş=müslüman. bir de millet-i mahkume var:
gayrımüslimler. tanzimat rejiminde hepsi birden osmanlı oluyor. cumhuriyet'e
geçerken bütün metinlerde vatandaşlar için müslüman kelimesi kullanılıyor. bir
de ekalliyetler var. ulus devlet iddiasına rağmen, 1,5 tarz-ı siyaset
vaziyetine rağmen bu devletin 'müslüman'dan daha dar bir vatandaşlık tanımı
yoktur. pergelin sivri ayağının konacağı yer: DEVLET.
statü meselesini bunun üzerinden düşünmek gerek. türk "kökenli"
'türk'ler asırlarca soylarıyla ilgili bir isim kullanmak zahmetinde
bulunmadılar, aslolan devletti. bugün de ana vektör öyle. "ayrı
statü" isteyenler hesaplarını ona göre yapmalı, bu insanlar türk adından
bile feragat etmiş, devletin birliğinden etmemiştir. sokağa ineriz tehdidinin
sökmeyeceğini anlamış olmak gerek, bir taraf yok oluncaya kadar mukavemet
olacağından emin olmak gerek. ya statü ya ölüm, ya statü başa ya kuzgun leşe vb
dişlerinizin arasına sıkıştıracağınız bir slogan da bulabilirsiniz mesela.
*
bu memleketin en geyik sorunu "andımız" sorunu.
kimseye bir zararı da yok, faydası da... 20. asrın en büyük yalanı osmanlı
devletinin yıkılmış olduğu. ikincisi de türkiye cumhuriyetinin ulus devleti
olduğu. t.c. jargonunda "türk" etnik anlam taşımaz, osmanlı dememek
için kullanılan bir kelime sadece. yeni kimlik inşası için bir fantezi
"türk", toplum mühendisliği malzemesi: göktürkler, hititler, sümerler
falan filan...
*
milli mücadele boyunca ankara hükumeti temsil ettiği
zümreden "müslümanlar" diye bahsediyor, lozan'da keza muhatap
"müslümanlar"... mübadelede türkçe konuşan karamanlı hristiyanlar
gönderiliyor, rumca konuşan trabzonlu müslümanlar gönderilmiyor. resmi söylemin
kimlik ifadesini iyi okumak gerek, "ne mutlu" derken kastedilen
"oğuzlar" değil. kimin hangi tarafta olduğuna dair tesbit ve analiz
yaparken, devlet, rejim ve sistem kavramları ayrı ayrı ele alınmalı. nasıl
oluyor da bir meselede devlete karşı olanlar, başka meselede devletçi oluyor,
iki dakikada taraf mı değiştiriyorlar? "muhafazakarlar" sistemden bizar,
rejimden rahatsız olabilir, ama devletten yanadırlar. "laikçiler"
hepsini bir göstermek ister, böylece sistem eleştirisini rejim aleyhtarlığı ve
devlet düşmanlığı olarak kodlayabilir. "türk" kelimesinin duruma göre
farklı anlamlarda kullanılması toplumdaki şizofren eğilimi körüklüyor. kemalizm
"devletin" ideolojisi değildir, "2. nesil ittihatçıların"
bir buçuk tarz-ı siyaset ideolojisidir: garpçılık üstü türkçülük sosu.
*
"farkında olmadığımız kadar devletin diliyle
konuşuyor ve onun algılaması içinden kendimize bakıyoruz" diyor, EM; > http://www.zaman.com.tr/etyen-mahcupyan/turk-siyasetinin-citasi_1133176.html
> devleti "yabancı" görerek meseleyi doğru tahlil edemeyiz, devlet
dışımızda değil, devlet asıl bizim dilimizle konuşuyor. devlet ve ferdi
birbirine rakip gören bir paradigmanın içinden bakıp devleti ortak özne olarak
gören bir toplumun meseleleri anlaşılamaz. 'devleti eleştirenler, devlete sahip
çıkıyor, nassı yaanee, bu ne yaman çelişki anneee' söylemi devlet ve sistemi
birbirinden ayıramamaktan. devlet 'ben'i daraltan bir öteki değil, 'biz'
üzerinden ifade edilen benlik; devletin dili 'ben'im dilim. sistem ise ne kadar
devlet "olarak" konuşma iddiasında bulunsa da, 'biz'den saptığı
ölçüde yabancı.
"Türk kimliğinin 'Türk siyasetinden'
özgürleşmesi" / "(Kürtlerin) özgürlük taleplerini içselleştirecek
olan Türkler henüz özgür değil" >> "bu iki özgürleşmenin birbirini
besleyebileceği" -> bunlar bu ülkeyi zerre miskal anlamamış birinin
yorum ve tespitleri olabilir ancak. yazarın türk siyaseti dediği şey, türk
kimliği dediği şeyin kendini ifade tarzı, onu baskılayan, saptıran bir unsur
değil. devlet temelde oğuzlar tarafından, ama müslüman kimliği üzerinden
kurulan bir yapı ve ana özne türk-kürt diye bir ayrım ihtiva etmiyor. türk
kimliği dedikleri şey müslümanlardan ibaret; türk, kürt, arap, boşnak, arnavut,
çerkes, muhtedi rum vb özdeş sayılıyor. türk siyaseti dedikleri şey de bu ana
kimlik üzerinde bölünme kabul etmemekten ibaret. kemalist söylemin
saptırmalarına rağmen "türkler" esasta böyle düşünür, bunu bilmeden
bu ülkede hiçbir şey doğru okunamaz.
*
devlet, rejim, sistem, bürokrasi birbirinden farklı şeyler
efendiler, >> posta memuru surat asıyor diye her alt kültür kimliğine
ayrı bir siyasi-hukuki statü tanımlamak gerekmiyor. posta memurunu performans
sistemine tabi tut mesela, kafa kıran polis memurunu işten at, mühür ve müdür
sayısını azalt, kit'leri sat... bunlar "devlet" ile ilgili değil.
japonca, sanskritçe veya kurmançça yayınlara karışma mesela, bunlar da devletle
ilgili değil. mahalli idareye esneklik de sağlayabilirsin, osmanlı'da heterojen
bir yapı vardı, tanzimat rejiminden önce, karışık idari modeller vardı.
tanzimat rejimi jakoben merkeziyetçi fransız kafasını getirdi memlekete,
fizan'daki çöp için dersaadete istida yazma anlayışını getirdi. bunları
ihtiyacına göre, şartlara göre ayarlarsın, değiştirirsin; hiçbiri de devlete
halel getirmez, bunlar ayrı meseleler. ve lakin farklı siyasi-hukuki kimlikler
hiçbir zaman olmadı, farklı resmi diller hiçbir zaman olmadı, olamaz da...
*
dağdan destekli demokratik müzakere olar? dışarıdaki
bdp'lileri de içeri alsınlar. demokratik zeminde müzakere olunabilir bir
talepleri yoktu, meclisten kaçıp dağa çıktılar. demokratik özerklik ilan ettik
demek, devletin mevcut yapısını değiştirmek üzere isyan ediyoruz demektir.
statü konusunda devlet yapısı içinde kalarak değişiklik yapmak mümkün değil.
burada müzakere olunabilir bir talep yok. etnik temele dayanan özel statüsü
olmayan sadece kürtler değil, bütün vatandaşlar bu konuda eşit. kürt halkı'nın
(!) karşısındaki muhatap kimdir? türkmen halkı? arap halkı? boşnak halkı?
arnavut halkı? çerkez halkı? kürt halkı diye bir statü tanımlanırsa, buna
mukabil başka halk statülerinin de mantıken zaruri olacağının farkında mıyız?
statü tanımlaması yapılırsa mesele bitecek mi? kimin statüsü kimi dövecek?
madem öyle, gel böyle, örnek statü tanımlıyorum: statülü
vatandaşlar, demokratik özerklik bölgesinin dışında mülk sahibi olamayacak.
statülü vatandaşların yerel memuriyetlerin dışında memuriyet vazifesine kabulü
özel izne tabi olacak. statüden faydalanmak isteyenlerin kendilerini statülü
olarak kaydettirmeleri gerekecek. genel statüdeki vatandaşlardan toplanan
vergiler, özel statüdeki vatandaşlara yol su elektrik yeşil kart olarak geri
dönmeyecek. tam tur pırlanta yüzük sahibi olanlara yeşil kart verilmeyecek.
aşiret mafyasının pazar yerleri ve emlak piyasasi gibi alanlarda fink atması
yasaklanacak. işinize geliyor mu? imtiyaz kısıtlamayı getirir... 1920'lerde
tanımlanan, ismi (müslüman) değişse de muhtevası değişmeyen ortak kimliği terk
etmenin bir bedeli olacaktır
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder