25 Nisan 2013 Perşembe

etnik statü / tw


(tarihçe-i twitter'dan, mayıs-temmuz 2011)


osmanlı'da vatandaş=müslüman. bir de millet-i mahkume var: gayrımüslimler. tanzimat rejiminde hepsi birden osmanlı oluyor. cumhuriyet'e geçerken bütün metinlerde vatandaşlar için müslüman kelimesi kullanılıyor. bir de ekalliyetler var. ulus devlet iddiasına rağmen, 1,5 tarz-ı siyaset vaziyetine rağmen bu devletin 'müslüman'dan daha dar bir vatandaşlık tanımı yoktur. pergelin sivri ayağının konacağı yer: DEVLET. statü meselesini bunun üzerinden düşünmek gerek. türk "kökenli" 'türk'ler asırlarca soylarıyla ilgili bir isim kullanmak zahmetinde bulunmadılar, aslolan devletti. bugün de ana vektör öyle. "ayrı statü" isteyenler hesaplarını ona göre yapmalı, bu insanlar türk adından bile feragat etmiş, devletin birliğinden etmemiştir. sokağa ineriz tehdidinin sökmeyeceğini anlamış olmak gerek, bir taraf yok oluncaya kadar mukavemet olacağından emin olmak gerek. ya statü ya ölüm, ya statü başa ya kuzgun leşe vb dişlerinizin arasına sıkıştıracağınız bir slogan da bulabilirsiniz mesela.
*
bu memleketin en geyik sorunu "andımız" sorunu. kimseye bir zararı da yok, faydası da... 20. asrın en büyük yalanı osmanlı devletinin yıkılmış olduğu. ikincisi de türkiye cumhuriyetinin ulus devleti olduğu. t.c. jargonunda "türk" etnik anlam taşımaz, osmanlı dememek için kullanılan bir kelime sadece. yeni kimlik inşası için bir fantezi "türk", toplum mühendisliği malzemesi: göktürkler, hititler, sümerler falan filan...
*
milli mücadele boyunca ankara hükumeti temsil ettiği zümreden "müslümanlar" diye bahsediyor, lozan'da keza muhatap "müslümanlar"... mübadelede türkçe konuşan karamanlı hristiyanlar gönderiliyor, rumca konuşan trabzonlu müslümanlar gönderilmiyor. resmi söylemin kimlik ifadesini iyi okumak gerek, "ne mutlu" derken kastedilen "oğuzlar" değil. kimin hangi tarafta olduğuna dair tesbit ve analiz yaparken, devlet, rejim ve sistem kavramları ayrı ayrı ele alınmalı. nasıl oluyor da bir meselede devlete karşı olanlar, başka meselede devletçi oluyor, iki dakikada taraf mı değiştiriyorlar? "muhafazakarlar" sistemden bizar, rejimden rahatsız olabilir, ama devletten yanadırlar. "laikçiler" hepsini bir göstermek ister, böylece sistem eleştirisini rejim aleyhtarlığı ve devlet düşmanlığı olarak kodlayabilir. "türk" kelimesinin duruma göre farklı anlamlarda kullanılması toplumdaki şizofren eğilimi körüklüyor. kemalizm "devletin" ideolojisi değildir, "2. nesil ittihatçıların" bir buçuk tarz-ı siyaset ideolojisidir: garpçılık üstü türkçülük sosu.
*
"farkında olmadığımız kadar devletin diliyle konuşuyor ve onun algılaması içinden kendimize bakıyoruz" diyor, EM; > http://www.zaman.com.tr/etyen-mahcupyan/turk-siyasetinin-citasi_1133176.html > devleti "yabancı" görerek meseleyi doğru tahlil edemeyiz, devlet dışımızda değil, devlet asıl bizim dilimizle konuşuyor. devlet ve ferdi birbirine rakip gören bir paradigmanın içinden bakıp devleti ortak özne olarak gören bir toplumun meseleleri anlaşılamaz. 'devleti eleştirenler, devlete sahip çıkıyor, nassı yaanee, bu ne yaman çelişki anneee' söylemi devlet ve sistemi birbirinden ayıramamaktan. devlet 'ben'i daraltan bir öteki değil, 'biz' üzerinden ifade edilen benlik; devletin dili 'ben'im dilim. sistem ise ne kadar devlet "olarak" konuşma iddiasında bulunsa da, 'biz'den saptığı ölçüde yabancı.
"Türk kimliğinin 'Türk siyasetinden' özgürleşmesi" / "(Kürtlerin) özgürlük taleplerini içselleştirecek olan Türkler henüz özgür değil" >> "bu iki özgürleşmenin birbirini besleyebileceği" -> bunlar bu ülkeyi zerre miskal anlamamış birinin yorum ve tespitleri olabilir ancak. yazarın türk siyaseti dediği şey, türk kimliği dediği şeyin kendini ifade tarzı, onu baskılayan, saptıran bir unsur değil. devlet temelde oğuzlar tarafından, ama müslüman kimliği üzerinden kurulan bir yapı ve ana özne türk-kürt diye bir ayrım ihtiva etmiyor. türk kimliği dedikleri şey müslümanlardan ibaret; türk, kürt, arap, boşnak, arnavut, çerkes, muhtedi rum vb özdeş sayılıyor. türk siyaseti dedikleri şey de bu ana kimlik üzerinde bölünme kabul etmemekten ibaret. kemalist söylemin saptırmalarına rağmen "türkler" esasta böyle düşünür, bunu bilmeden bu ülkede hiçbir şey doğru okunamaz.
*
devlet, rejim, sistem, bürokrasi birbirinden farklı şeyler efendiler, >> posta memuru surat asıyor diye her alt kültür kimliğine ayrı bir siyasi-hukuki statü tanımlamak gerekmiyor. posta memurunu performans sistemine tabi tut mesela, kafa kıran polis memurunu işten at, mühür ve müdür sayısını azalt, kit'leri sat... bunlar "devlet" ile ilgili değil. japonca, sanskritçe veya kurmançça yayınlara karışma mesela, bunlar da devletle ilgili değil. mahalli idareye esneklik de sağlayabilirsin, osmanlı'da heterojen bir yapı vardı, tanzimat rejiminden önce, karışık idari modeller vardı. tanzimat rejimi jakoben merkeziyetçi fransız kafasını getirdi memlekete, fizan'daki çöp için dersaadete istida yazma anlayışını getirdi. bunları ihtiyacına göre, şartlara göre ayarlarsın, değiştirirsin; hiçbiri de devlete halel getirmez, bunlar ayrı meseleler. ve lakin farklı siyasi-hukuki kimlikler hiçbir zaman olmadı, farklı resmi diller hiçbir zaman olmadı, olamaz da...
*
dağdan destekli demokratik müzakere olar? dışarıdaki bdp'lileri de içeri alsınlar. demokratik zeminde müzakere olunabilir bir talepleri yoktu, meclisten kaçıp dağa çıktılar. demokratik özerklik ilan ettik demek, devletin mevcut yapısını değiştirmek üzere isyan ediyoruz demektir. statü konusunda devlet yapısı içinde kalarak değişiklik yapmak mümkün değil. burada müzakere olunabilir bir talep yok. etnik temele dayanan özel statüsü olmayan sadece kürtler değil, bütün vatandaşlar bu konuda eşit. kürt halkı'nın (!) karşısındaki muhatap kimdir? türkmen halkı? arap halkı? boşnak halkı? arnavut halkı? çerkez halkı? kürt halkı diye bir statü tanımlanırsa, buna mukabil başka halk statülerinin de mantıken zaruri olacağının farkında mıyız? statü tanımlaması yapılırsa mesele bitecek mi? kimin statüsü kimi dövecek?
madem öyle, gel böyle, örnek statü tanımlıyorum: statülü vatandaşlar, demokratik özerklik bölgesinin dışında mülk sahibi olamayacak. statülü vatandaşların yerel memuriyetlerin dışında memuriyet vazifesine kabulü özel izne tabi olacak. statüden faydalanmak isteyenlerin kendilerini statülü olarak kaydettirmeleri gerekecek. genel statüdeki vatandaşlardan toplanan vergiler, özel statüdeki vatandaşlara yol su elektrik yeşil kart olarak geri dönmeyecek. tam tur pırlanta yüzük sahibi olanlara yeşil kart verilmeyecek. aşiret mafyasının pazar yerleri ve emlak piyasasi gibi alanlarda fink atması yasaklanacak. işinize geliyor mu? imtiyaz kısıtlamayı getirir... 1920'lerde tanımlanan, ismi (müslüman) değişse de muhtevası değişmeyen ortak kimliği terk etmenin bir bedeli olacaktır
*

Hiç yorum yok: