20 Nisan 2013 Cumartesi

İstanbul'u Sevmek


Bir insan eskiye meraklı, yeniye hevesli ise İstanbul'u sever. Milliyetçi ise, dindarsa, Osmanlı hayranı ise sever. Bir insan müsteşrik, bediiyatçı, yahut tarihçiyse; ehl-i keyf ise, sevdalıysa, aklından zoru varsa İstanbul'u sever. Tüccar, talebe, ehl-i ulûmdan ise yahut echel-i cühelaysa, dostsa, düşmansa, vatan haini ise ya da vatan aşığı ise , vasatı tutturamıyorsa yahut vasat onu tutturamıyorsa, belanın ve safanın fevkaladesinden hoşlanıyorsa, sever. 

Asırlar önce mesafelerin ötesinde birşeyler kaybettiyse, yitiğini bulamadıysa, elinde avucundakini kaçırdıysa, kaçan bir balonun ya da bir kuşun ardından bakar gibi bakakaldıysa, unuttuysa, ne istediğini bilmiyorsa, şairse, aklı başında değilse, ne olduğundan habersiz bulunduğu bir tadın bakıyesi ağzında, hasretle yutkunup duruyorsa, neyi beklediğini bilmeden ufukları gözlüyorsa, sancılıysa, gurub vakti gönlüne kan oturuyor, gözleri ıslanıyor, yeşillikler arasında yağmur yağarken dua ediyor, asla ümitsizliğe düşmüyorsa, "yedi bin senedir bekliyorum, yedi bin sene daha beklerim, muhakkak..." diyorsa, bekliyor, muttasıl bekliyorsa İstanbul'u sevmemesi mümkün değildir.

Hiç yorum yok: