Ne zaman görsem sinirlendiğim bir
söz var: “ama’dan önceki her şey yalandır”. Hayır efendim, bilakis “ama”
düşüncenin incelmeye, düşünmenin tefekküre dönmeye başladığı bir noktadır.
“Ama” diyerek önce söylediğinizle sonra söyleyeceğiniz arasındaki zıtlığı
vurgular ve böylece siyah ve beyazdan ibaret olmayan, pek çok tonun
görülebildiği, girift meseleler sahasına adım atmış olursunuz. Zıt görünen
düşünceler arasında mantıklı bağ kurmanın anahtarıdır “ama”.
Ters görünen düşüncelerin birinden
diğerine geçmemizi sağlayan bir köprüye neden ihtiyacımız var? Çünki bu olmadan
bir davanın bütün taraflarını dinleyip, haklarını veremeyiz. Her şeyi tek
taraflı düşünmekten vazgeçmezsek, doğru söylemekle haklı olmak arasındaki farkı
sık sık ıskalarız. Doğru şeyi savunmak yetmez, haklı olmak için; doğru sebep ve
doğru usûl de buna eklenmeli. Bunun olmadığı yerde, “ama, fakat, lakin” gibi
kelimelere çok iş düşmeye başlar. Karmaşık meseleleri kavrayabilmek için basit
düşünmekten fazlasına ihtiyacımız var. Düşüncelerimiz de hadiseler kadar
mürekkep değilse, ne olup biteni anlayabiliriz, ne muhatabımızın dilini
çözebiliriz, ne kendi hareketlerimizin altında yatan saikleri inceleyerek bir
murakabe ve nefis muhasebesi faaliyeti yürütebiliriz. Nalıncı keseri olmakla,
yiğidi öldürsek bile hakkını vermenin arasındaki fark, “ama” gibi kelimelerden
geçer.
Olayların patlak vermesine
polisin, şiddet içeren bir faaliyeti olmayan eylemcilere aşırı şiddet
uygulaması sebep oldu. Doğru, ama halkı sorumsuz bir şekilde
sokağa çağıranlar da bunun üstüne tüy diktiler ve mesele kimin başlattığı,
kimin ne kadar haklı olduğu meselesi olmaktan çıkana kadar da uğraştılar.
Park AVM’den hayırlıdır, ama her
park ve her AVM bu kadar hadise olmuyor. Park AVM’den hayırlıdır, ama
birçoğumuz parklardan çok AVM’lere gidiyoruz. Çevre ve şehir konusunda çok
sıkıntılarımız var, ama konuları siyasi kamplaşmaların altında kalmaya mahkum
ederek bunları aşamayız.
Başbakanın üslubu insanları
geriyor. Ama halkın bir kısmını temsil etmek iddiasındaki kesimlerin tepkileri
de halkın diğer bir kısmını geriyor. Hükumetin hatalı politikaları var, ama
“aydınlar”, siyasetçiler ve onları izleyen bir kalabalık, bu politikalardan
çok, başbakanın şahsını ve arkasındaki seçmeni hedef alıyor. Yanlış işler oluyor,
ama insanlar olup bitene tenkit nazarıyla bakmaktan çok öfke ve nefretle
yaklaşıyor. Muvafıklar saldırgan ve ayrıştırıcı bir dil kullanıyor, ama muhalifler
de saldırgan ve ayrıştırıcı bir dil kullanıyor. Yasama ve yürütme erki toplumun
çok-kültürlü yapısını sıklıkla göz ardı ediyor, ama buna karşı çıkan aydınlar
kültür farklılığı ile alakalı meselelerin köküne inmekten ısrarla kaçınıyor.
İktidar zaman zaman hayat tarzı dayatması iddialarına haklılık payı teşkil
edecek beyanat ve icraatta bulunuyor, ama buna karşı çıkanlar da çok uzun
zamandan beri ideolojik dayatmada bulunduklarını görmeye yanaşmıyor.
Mayıs ayının son günü, Taksim’de
patlak veren hadiseleri kimse beklemiyordu, ama bu hadiselerin arkasındaki
zemin çok uzun süredir gözümüzün önündeydi. Alıştığımız düşünce şeklini gözden
geçirmezsek, daha çok şaşırmak ihtimali de önümüzde duruyor.
bkz: Gezi Chronicles
bkz: Gezi Chronicles
1 yorum:
Sanirim bu yazi olmasaydi, blogun kalanina bakmazdim. "Ama" sogukkanli ve iyi niyetli bir kelimedir.
Yorum Gönder