Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayların arkasındaki iç ve
dış dinamikler sonucu etkileyecektir. Bütün taraflar hakkında iddia edilen
çeşitli dış etkiler var, lakin bunlar hakkında net konuşmak zor, ispatlanamıyor,
komplo teorisi seviyesinde kalıyor. İç dinamikleri ise hem Türkiye'nin Batılılaşma
süreci açısından, hem de son yıllardaki gelişmeler açısından okumak gerekiyor.
Ak Parti'nin ve bilhassa Başbakan'ın gittikçe yükselen oy
oranları ve kazandığı destek, iç dinamikleri yakalamak konusunda bir başarıyı
işaret ediyor. Ancak bu başarının arkasında bütünleştirici olmaktan ziyade,
çatışmayı kullanan bir mantık var. Ekmeleddin Hoca alternatif olarak ortaya
çıkmış olsa da, henüz pek de bir iç dinamik kazanamamış gibi duruyor. Hem “son
anda” ortaya çıkması, hem de henüz net bir strateji geliştirememiş gibi durması
Hoca’nın önündeki engeller. Çelişen dinamikleri aynı vektörde buluşturması zor,
gerilimin kutbu olmadan aynı oranda enerji toplayamaz. Türkiye'nin temel
gerilimi yerli olanla Batılı olan arasında ve AKP bunun rüzgârını iyi yakaladı.
Ak Parti 12 yıllık icraatıyla iç dinamiklere hitap etmek konusunda avantajlı, CHP’nin
söz konusu süreçlerin karşısında bir mevzie tutunması tabiî sayılabilir, fakat MHP
de iktidara alternatif teşkil etmenin veya etkili bir muhalefetin yolunu
bulamadı. MHP iç dinamik açısından AKP'nin elinde tuttuğu pozisyonu
hedeflemeli, "karşısında" göründükçe güç kaybediyor. Ekmeleddin Hoca
planının yumuşak karnı CHP tabanından gelebilecek tepki, Hoca da bu tabana
hitap etmeye çalışıyormuş gibi duruyor, fakat bu şekilde MHP'nin durumuna
düşmesi kaçınılmaz görünüyor, “karşının taksisi” olursa iç dinamiklere hitap
edemez. Alternatif strateji ateşkes mutabakatı üzerinden bütün kesimleri dengeli
bir duruma davet etmek olabilirdi, ama zaman sınırlı. Ateşkes mutabakatı
entelektüellere bile kolayca izah edilemiyor, halka ulaşması çok zor. Pazar
karışınca herkes kendi kabilesini tutuyor. AKP söylem itibariyle avantajlı
durumda, ama bunu pratiğe dök(e)miyor. Başbakan konsolidasyon stratejisini
enerjiye dönüştürme konusunda başarılı oldu, ama bu aynı zamanda balkon
konuşmalarının iflası mânâsına geliyor. Buna mukabil Ekmeleddin Hoca'nın
"silahı" veya farkı İslamcı kimliği idi. CHP tabanını yerinde tutma
işini bizzat yapmaya çalışıp da bu özelliğini kaybederse, çatı stratejisi
yatar.
Ekmeleddin Hoca'nın söylemi şöyle bir şey olabilirdi: “yeni
bir Gezi olmayacak, çünki kimse ‘çapulcuları’ delirtmeyecek. ‘Paralel tehdit’
olmayacak, çünki liyakate değil kimliğe, kliğe dayalı kadrolaşma olmayacak.
Bölücü terör olmayacak, çünki alt kimliklerle ortak kimliğin dengesi kurulacak”.
Elbette bunları olumlu bir dille aktarmak ve AKP'nin "başarılarıyla,
kazanımlarıyla" kavgaya girmemek de gerekiyor. Verilmesi gereken mesaj şu:
“AKP Türkiye'nin normalleşmesi yönünde güçlü bir rüzgâr oluşturdu. Bunun
geliştirilerek sürdürülmesi elzemdir. Prensipte AKP'nin haklı olduğu noktalar
olsa da, uygulamada ciddi hatalar var. Bunların bir kısmı da bizzat Başbakan'ın
üslubundan kaynaklanıyor. Normalleşme sürecinin yeni bir safhaya ulaşarak
devamı için bu hataların gözden geçirilmesi yerinde olur. AKP iktidarı ülkenin
bir kesimi için hâlâ güçlü bir mevkide ve bu yönüyle yıpranmamış bir iktidar
görüntüsü verse de, yükselme trendinin korunmasının bedeli, ülkenin diğer bir
kesiminin farklı bir mağduriyet algısına itilmiş olması. Mağduriyet algısı
AKP'nin yelkenlerini şişiren bir rüzgârdı ve yeni mağduriyet algısı da uzun
vadede kaosun tetikleyicisi olabilir”. MHP son on yılda gelişen süreçleri
okumakta yetersiz kaldı ve haklı olduğu zaman bile kendini ifade edemedi. CHP
ve MHP’nin son on yılda içine düştüğü vaziyeti aşmak, Ekmeleddin Hoca’nın sonuç
alabilmesi için şart. Hoca doğru mesajı aktaramaz ve statüko bekçisi görüntüsü verirse,
fazla bir şansı olmayacaktır diye düşünüyorum.
İslamcı siyaset pratik sebeplerden dolayı güçlü kartlara
sahip, ama teoride devlet, millet, demokrasi, laiklik gibi konularda net
bir vizyonu yok, bu açıdan iktidar olmaya hazırlıksız yakalandığı söylenebilir.
Uygulamada da vizyon sıkıntısının getirdiği sıkıntılar sık sık karşımıza
çıkıyor. Kalkınma konusunda halka hitap edebilen bir vizyona sahip olmak,
memleketin sosyolojisini kucaklayabilmekten çok farklı. Keza vesayet sisteminden
kaynaklanan meselelere dair bir farkındalık sahibi olmak da, bunları uzun
vadeli, kalıcı stratejilere dayanarak çözümleyebilmekle aynı şey değil. Gerçek bir
çatı stratejisi bütünleştirici olmalı, ülkenin temel sorunlarını sağlıklı bir
şekilde izah etmeli. Ülkeyi bitmez tükenmez açmazlara mahkûm eden “İttihatçı”
kafasının çözümü, her şeyi tavizlerle çözmeye çalışan “İtilafçı” zihniyeti
olamaz. “İttihatçı” politikaları yeniden üretmek de olamaz. Son 12 yılda AKP
iktidarı pek çok şeyi aştı, şimdi de kendisini aşması gerekiyor. Maalesef
aldığı her tür desteği, bütün icraatlarının tasvibi ve tasdiki sayan bir
iktidar söz konusu ve bu şekilde, kendini aşma ihtimali yok gibi. Ancak
alternatif olmak iddiasıyla ortaya çıkacakların da durumu doğru okuması
gerekiyor. Sorunların sebebi olan Jöntürk diktasının söylemini devam ettirmeye
çalışmak geriye doğru bir adım olur ve yanlış olması bir yana, iç dinamikler
açısından bütünleştirici olabilecek kadar yeterli miktarda alıcısı da
olmayacaktır. Mevcut hata a takımı hegomonyasının b takımı hegomonyası ile
aşılmaya çalışılması. Çare olarak gündeme gelen tavır ise, a takımı
hegomonyasının restorasyonu gibi algılanıyor. Bu ise bir çözüm değil ve çatı
siyaseti gerçekten çatı siyaseti olabilmek için meselenin temelini hedeflemeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder