2 Temmuz 2014 Çarşamba

Türkiye'nin Çelişen Dinamikleri ve Çatı Stratejisi


Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayların arkasındaki iç ve dış dinamikler sonucu etkileyecektir. Bütün taraflar hakkında iddia edilen çeşitli dış etkiler var, lakin bunlar hakkında net konuşmak zor, ispatlanamıyor, komplo teorisi seviyesinde kalıyor. İç dinamikleri ise hem Türkiye'nin Batılılaşma süreci açısından, hem de son yıllardaki gelişmeler açısından okumak gerekiyor.

Ak Parti'nin ve bilhassa Başbakan'ın gittikçe yükselen oy oranları ve kazandığı destek, iç dinamikleri yakalamak konusunda bir başarıyı işaret ediyor. Ancak bu başarının arkasında bütünleştirici olmaktan ziyade, çatışmayı kullanan bir mantık var. Ekmeleddin Hoca alternatif olarak ortaya çıkmış olsa da, henüz pek de bir iç dinamik kazanamamış gibi duruyor. Hem “son anda” ortaya çıkması, hem de henüz net bir strateji geliştirememiş gibi durması Hoca’nın önündeki engeller. Çelişen dinamikleri aynı vektörde buluşturması zor, gerilimin kutbu olmadan aynı oranda enerji toplayamaz. Türkiye'nin temel gerilimi yerli olanla Batılı olan arasında ve AKP bunun rüzgârını iyi yakaladı. Ak Parti 12 yıllık icraatıyla iç dinamiklere hitap etmek konusunda avantajlı, CHP’nin söz konusu süreçlerin karşısında bir mevzie tutunması tabiî sayılabilir, fakat MHP de iktidara alternatif teşkil etmenin veya etkili bir muhalefetin yolunu bulamadı. MHP iç dinamik açısından AKP'nin elinde tuttuğu pozisyonu hedeflemeli, "karşısında" göründükçe güç kaybediyor. Ekmeleddin Hoca planının yumuşak karnı CHP tabanından gelebilecek tepki, Hoca da bu tabana hitap etmeye çalışıyormuş gibi duruyor, fakat bu şekilde MHP'nin durumuna düşmesi kaçınılmaz görünüyor, “karşının taksisi” olursa iç dinamiklere hitap edemez. Alternatif strateji ateşkes mutabakatı üzerinden bütün kesimleri dengeli bir duruma davet etmek olabilirdi, ama zaman sınırlı. Ateşkes mutabakatı entelektüellere bile kolayca izah edilemiyor, halka ulaşması çok zor. Pazar karışınca herkes kendi kabilesini tutuyor. AKP söylem itibariyle avantajlı durumda, ama bunu pratiğe dök(e)miyor. Başbakan konsolidasyon stratejisini enerjiye dönüştürme konusunda başarılı oldu, ama bu aynı zamanda balkon konuşmalarının iflası mânâsına geliyor. Buna mukabil Ekmeleddin Hoca'nın "silahı" veya farkı İslamcı kimliği idi. CHP tabanını yerinde tutma işini bizzat yapmaya çalışıp da bu özelliğini kaybederse, çatı stratejisi yatar.

Ekmeleddin Hoca'nın söylemi şöyle bir şey olabilirdi: “yeni bir Gezi olmayacak, çünki kimse ‘çapulcuları’ delirtmeyecek. ‘Paralel tehdit’ olmayacak, çünki liyakate değil kimliğe, kliğe dayalı kadrolaşma olmayacak. Bölücü terör olmayacak, çünki alt kimliklerle ortak kimliğin dengesi kurulacak”. Elbette bunları olumlu bir dille aktarmak ve AKP'nin "başarılarıyla, kazanımlarıyla" kavgaya girmemek de gerekiyor. Verilmesi gereken mesaj şu: “AKP Türkiye'nin normalleşmesi yönünde güçlü bir rüzgâr oluşturdu. Bunun geliştirilerek sürdürülmesi elzemdir. Prensipte AKP'nin haklı olduğu noktalar olsa da, uygulamada ciddi hatalar var. Bunların bir kısmı da bizzat Başbakan'ın üslubundan kaynaklanıyor. Normalleşme sürecinin yeni bir safhaya ulaşarak devamı için bu hataların gözden geçirilmesi yerinde olur. AKP iktidarı ülkenin bir kesimi için hâlâ güçlü bir mevkide ve bu yönüyle yıpranmamış bir iktidar görüntüsü verse de, yükselme trendinin korunmasının bedeli, ülkenin diğer bir kesiminin farklı bir mağduriyet algısına itilmiş olması. Mağduriyet algısı AKP'nin yelkenlerini şişiren bir rüzgârdı ve yeni mağduriyet algısı da uzun vadede kaosun tetikleyicisi olabilir”. MHP son on yılda gelişen süreçleri okumakta yetersiz kaldı ve haklı olduğu zaman bile kendini ifade edemedi. CHP ve MHP’nin son on yılda içine düştüğü vaziyeti aşmak, Ekmeleddin Hoca’nın sonuç alabilmesi için şart. Hoca doğru mesajı aktaramaz ve statüko bekçisi görüntüsü verirse, fazla bir şansı olmayacaktır diye düşünüyorum.


İslamcı siyaset pratik sebeplerden dolayı güçlü kartlara sahip, ama teoride devlet, millet, demokrasi, laiklik gibi konularda net bir vizyonu yok, bu açıdan iktidar olmaya hazırlıksız yakalandığı söylenebilir. Uygulamada da vizyon sıkıntısının getirdiği sıkıntılar sık sık karşımıza çıkıyor. Kalkınma konusunda halka hitap edebilen bir vizyona sahip olmak, memleketin sosyolojisini kucaklayabilmekten çok farklı. Keza vesayet sisteminden kaynaklanan meselelere dair bir farkındalık sahibi olmak da, bunları uzun vadeli, kalıcı stratejilere dayanarak çözümleyebilmekle aynı şey değil. Gerçek bir çatı stratejisi bütünleştirici olmalı, ülkenin temel sorunlarını sağlıklı bir şekilde izah etmeli. Ülkeyi bitmez tükenmez açmazlara mahkûm eden “İttihatçı” kafasının çözümü, her şeyi tavizlerle çözmeye çalışan “İtilafçı” zihniyeti olamaz. “İttihatçı” politikaları yeniden üretmek de olamaz. Son 12 yılda AKP iktidarı pek çok şeyi aştı, şimdi de kendisini aşması gerekiyor. Maalesef aldığı her tür desteği, bütün icraatlarının tasvibi ve tasdiki sayan bir iktidar söz konusu ve bu şekilde, kendini aşma ihtimali yok gibi. Ancak alternatif olmak iddiasıyla ortaya çıkacakların da durumu doğru okuması gerekiyor. Sorunların sebebi olan Jöntürk diktasının söylemini devam ettirmeye çalışmak geriye doğru bir adım olur ve yanlış olması bir yana, iç dinamikler açısından bütünleştirici olabilecek kadar yeterli miktarda alıcısı da olmayacaktır. Mevcut hata a takımı hegomonyasının b takımı hegomonyası ile aşılmaya çalışılması. Çare olarak gündeme gelen tavır ise, a takımı hegomonyasının restorasyonu gibi algılanıyor. Bu ise bir çözüm değil ve çatı siyaseti gerçekten çatı siyaseti olabilmek için meselenin temelini hedeflemeli. 

Hiç yorum yok: