27 Haziran 2014 Cuma

Havadan Sudan

Hava kapalı ve sıcak. Birkaç iri damla düştü yakama, hepsi o. Bir yağmur yağaydı keşke, leziz ve şirin; kül rengi sıkıntıyı, yağmur yeşili bir ferahlığa çevireydi. Sararan, kızaran mesafenin içinde yeşilcecik bir temas, küçücük bir teselli arıyor gönlüm. Bu yolun beni kaç asırlık bir ayrılığa bağladığını bilmiyorum. Ardıma dönüp baksam, birkaç karaservi, bir incecik beyaz minare, kıvrılıp giden bir toprak yol göreceğim sanki. Dudağımda bir ıslıkla yola düştüğüm günden beri yapraklar kaç kere sararıp döküldü, kaç kere yeniden yeşil çizgilerle belirdi dalların ucunda, kaç köyden ayrıldım arkama baka baka, kaç şehirde yitirdim yolumu sayamam. Saysam da saymasam da hepsi bir zaten. Bütün renkler döne döne birbirine karışıyor, akıp gidiyor.
Ümitsiz olmak bize yakışmaz. Zaten ıslığım da “ümitsiz olma” diyor, “adımlamaya devam et, bak daha neler var yolda. Geride zannettiklerin çıkıverir karşına. Yoldaki her kavşak tanıdıktır aslında. Bilmediğin bir odanın penceresi, bildiğin bir bahçeye açılır. Hiçbir şey uzakta değil, uzayıp kısalan mesafe yalnız senin içinde.” Garip aynaların içinden geçiyor sanki yol: yaklaştıklarım uzaklaşıyor, uzaklaştıklarım yakınlaşıyor.
Belki de bir rüya bu, pınarın başında dalıp gitmişim suyun akışına, oluktan akan suya vuran gün ışığında görmüşüm ne gördüysem. Suyun şırıltısıyla ayılacağım, buz gibi suyla yüzümü yıkayacağım. Gök yine masmavi dönecek tepemde, beyaz bulutların içinden beyaz kuşlar süzülüp gelecek. Gün ışığı ısıtacak kemiklerimi, kalkıp eve gideceğim.

Uyusam, dalıp gitsem tatlı bir uykunun kucağında, tatlı bir yağmur başlayacak türküsüne. Sonra güneş açacak, aydınlık ve sıcak.

Hiç yorum yok: