Dışarıda rüzgar esiyor. Aklım bahçede oynuyor. Hayır oynamıyor, kenarda oturmuş bir çöple toprağı dürtüyor ve hayal kuruyor. Dışarısı, pencerenin altı hergünki sokak değil. Rüzgar eski evin bahçesini alıp getirdi pencerenin altına. Rüzgar eski evin bahçesine alıp götürüyor beni. Şimdi bugün değil. Keşke şimdi bugün olmasaydı, hatta bu rüyamda görebileceğimden bile iyi olurdu, ama en iyi ihtimalle rüya görüyor olabilirim. Güzel uykum... Ne zaman akşam olacak? Şimdi pencereyi açsam, eğilip kendime bir kağıt helva veya bir külah dondurma versem, sonra da hatırlasam, küçükken bir amca ben bahçede oynarken pencereden uzanıp bir külah dondurma vermişti diye. Ama öyle bir şey olmamıştı, o yüzden bunu yapamam. Pencereden gökyüzüne bakıyorum, kurşun rengi bulutlar: yağacak. Bahçede başımı kaldırıp göğe bakıyorum güneş gözümü alıyor, beyaz bulutlar geçip gidiyor. Sırtımı duvara yaslayıp gözlerimi yumuyorum. Her taraf ne kadar sakin, güneş ne güzel ısıtıyor. İçim üşüyor. Sabah ter içinde kalktım. Karışık rüyalar, sonra başka karışık rüyalar... Ne güzel bir şarkıydı o öyle... Bir ara uyandım, şarkı devam ediyordu, sonra yine uyudum ve kayboldu. Şimdi neye benzediğini bile çıkaramıyorum. O kız kimdi öyle? Neden uyandım ki? Rüzgar sallasa beşiğimi, uçup gitsem, tatlı düşlere uyansam... Pencereyi süzmeyi bırakıp işlerime başlamalıyım. Daha akşama çok var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder