"âdâb" izah
olunabilir bir husus değildir, frekansa bağlanabiliyorsanız yayını alırsınız,
alamıyorsanız mesaj aktarılamaz
kanalların âdâb
algıları da farklı olabilir, kimsenin meşrebini benimsemek mecburiyetinde
değilsiniz
âdâb sözle
savunulabilir bir husus da değildir, gerek yok.
sadece tek ikaz: her
sakallıyı dedeniz sanmayın, anlayıp anlamadığınızdan emin olmadan yorum
yapmayın...
"kanatlı
kanatsız" nedir, ordan ipucu yakalasaydınız bari... eskiden büyüklerin
yanında çocuk sevilmezmiş. niye? niyesi yok.
mahçubiyetinden
gebeliğini söyleyemeyenlerden bahsetsem mi? ehline bırakalım o işleri.
anlıyorsanız
anlıyorsunuzdur, anlamıyorsanız anlamıyorsunuzdur, yanlış anlıyorsanız,
yorumlarınız alakasız yerlere gider...
bağlamı algılamadığı
için yadırgayanları anlıyorum da, saldırganlaşmanın lüzumu yok, kültürel
konular bunlar, evrensel standardı yok
sözü bağlamından
koparıp kendi zihninizdeki izdüşümüne göre bir yere yerleştirmeye çalışırsanız
farkında olmadan çarpıtmış olabilirsiniz
"hayâ"
rasyonel bir kavram değildir, kimin neden hayâ etmesi gerektiğinin bir izahı
yoktur,
sizin düşünce dilinize
çevrildiğinde kadını aşağılamak manasına gelebilir, çıplaklığı özgürlük, insanı
bedeniyle özdeş görüyorsanız
benim edeb hususunda
üslubum bu olmazdı, ama ecdaddan bunlara riayet edenler olduğunu da biliyorum,
saygı duyuyorum. saldırganlığa gerek yok
"derin
anlam"dan bahsetmiyoruz, algı farkından bahsediyoruz.
misal türkçedeki
küfürlerin karşılığı japoncada yok, japoncaya çevirip söylesen, bir kısmının
küfür olduğunu fark etmeyebilir
aynı görünen bir şey
farklı kültürlere mensup kişilere çok farklı şeyler ifade edebilir
zırva değil çünki,
başka bir dünyadan kesip seninkine yapıştırınca öyle görünüyor. önce ne
anlatıldığını anla sonra ister kabul et ister red
ezcümle anlaşılamayanın
anlatılamadığını tekrar tecrübe etmiş olduk, günü daha fazla ifsad etmenin
lüzumu yok; yehdina ve yehdikümullah...
son olarak hikmet öğüt
hanımefendinin isminin nereden geldiğini bir araştırıverin...
çıplaklık özgürlük
konusunu kadını aşağılama meselesi için söyledim, anadolu standardı değil
elbette, daha "damıtık" bir kültür
bazı şeyler yaşayarak
görerek aktarılıyor, görmeyince kestirmek mümkün olmuyor, biz köydeki usulleri
biliyoruz, bunları görmedik
bu adabı uygulanabilir
bulmamak ayrı bir şey de "geri kafalı yobaz kadını aşağılıyor" diye
ayaklanıp saldırıya geçecek bir şey yok
kimsenin kimsenin özel
hayatına "müdahale" ettiği yok, nasihat da mı etmiyah?
savunduğu değerler
arasında emr-i bil maruf nehyi anil münker olanların "özel hayata"
müdahele iddiasıyla ortaya çıkması tuhaf
ne zorlama var ortada,
ne hakaret. söz sana uyuyorsa sen de söze uyarsın, uymuyorsa uymazsın,
heyecanlanacak bir şey yok...
rabbim bize hakkı hakk
batılı batıl göstersin cümlemize hidayet etsin, kalplerimizi dininde
birleştirsin, insaf, merhamet, iz'an bahşeylesin
edep anlayışlarının
rasyonel izahı yok, muhakeme düzeyinde çözümlemek mümkün değil, o alana
taşıyınca değişiyor
hoca belirli bir
ortamın görgüsünden bahsediyor, o daireye mensup değilseniz, bağlantınız yoksa
bağlayıcı değil
sözgelimi köyde ayıp
olan bir şey şehirde değildir, şehirde ayıp olan köyde değildir, bir köyün
ayıbı öbüründen farklı olabilir
köylerden birinin
adetlerinin tasvir edilmesini, diğer köydekilerin aşağılama olarak görmesi
gerekmez, farklılık denebilir
alışkanlığımız
meseleleri evrensel olduğunu düşündüğümüz rasyonel zeminlere çekerek muhakeme
etmek, ama tercümede anlam gidiyor
bu bir evrensel
standart olarak dayatılmış olsaydı böyle düşünebilirdiniz. ama "bizde öyle
değil" dışında bir denecek yok
*
maalesef inceliklere
zamanımız yok,
sabrımız hiç yok.
olmaya talip değiliz, anlamaya da... başarı hikayelerinde kaybolduk.
bizi biz yapan,
başkasından farkımız, dünyamız, medinemiz o inceliklerden meydana geliyor
elin dünyasını öyle
öğrendik ki kendi dünyamızı ne tahayyül edebiliyoruz ne tasavvur
kurmak, inşa etmek,
yaşatmak elbette ki daha zor, nasibimiz varsa allah kolaylaştırır...
pekeyi savunduğumuz
incelikleri kendi hayatımıza ne derece taşıyabiliyoruz? esas sual budur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder