ne çekti bu sağlık personeli, doktorlu, hastaneli dizilerden... halkımız bu diziler yüzünden sanıyor ki bir hastaneye hasta girince, o ana kadar boş oturup onu beklemekte olan personel aceleötesiacil bir hızla ışınlanarak seferber olur, hastayı kapıda karşılar, ciddi, bilgili, dinlenmiş, kültürlü, makyajlı, traşlı, dişleri fırçalanmış, saçları taranmış, gözleri kan çanaksız, saboları kan lekesiz, formaları ütülü, önlükleri beyazötesi bir hal ile, bilimsel bilimsel konuya hakim konuşmalar yaparken biraz olsun telaşlı görünmeyi de ihmal etmeyen bir tavırla hastayı kuşatır, deRRRRRhâl sedyeye alır, altıncı vitese takar, aynı anda üç doktor, beş hemşire, sekiz hastabakıcı ve bir berber, hastanın tansiyonunu ölçer, nabzını sayar, damar yolu açar, entübe eder, manikür pedikür yapar. ayrıca bu esnada hastanenin koridorları boş, trafik ışıkları yeşildir ve kayıt kuyut gerekmeden her iş yapılabilmektedir... bir tek şubat gerçekçi yaklaşmaya çalıştı, o da "hastanın kimliği bulunamazsa ölecek" hastalığı icat ederek saçmaladı. halbusem 112'nin kuytu ve loş sokak köşelerinden topladığı ne hastalar yattı şu hastanelerde, "adı: isimsiz, soyadı: kimsesiz" şeklinde kayıt açılarak; yine de yaranamadık, reçete yazdırmaya acile gelip de kalbi durmuş hastaya müdahale edilmesini beklemek istemeyen hasta milletine... [%95 oranında %100 yaşanmışlık içerir, eser miktarda ajitasyon içerebilir. geyik içeren ürünlerle aynı üretim hattında üretilmiştir. sigara sağlığa zararlıdır. her işin başı sağlık, sağlığın başı aşı. tırnağın varsa başını kaşı...]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder