haseki: kapasitesi istanbul, arnavutköy,
gop, tosya, diyarbakır ve van ahalisini tatmin etmeyen hastane. yine de
tutkuyla bağlılar, inatla, ısrarla, sevgiyle, öfkeyle gelmeye devam ediyorlar.
haseki international, alâ veznü vietnam...
*
öldürmeyen allah öldürmüyor. bizim
hastalar sadece mikroplara değil, düzensizliğe de bağışıklık kazanmış.
o değil de, genç doktorlar rahatsız.
aldıkları maaşın karşılığını vermek gibi bir fikre kapılmışlar. işleri biraz
daha aksatmaları gerekiyor
*
giderek arrest olayını daha sakin
karşılamaya başlıyorum. "hasta nefes almıyor mu? e bunun kalbi de
durmuş..."
"tık tık tık, hemşire bey; ambu, def,
mavi kod..." (olaylar gelişir...)
o değil de, 112'ci arkadaşların sırt
açısından görünüşü daha güzel sanki :)
*
dün bir arkadaş söyledi: "doktorun
ömrü ders çalışmayı hayal etmekle geçer"...
*
kaptanın seyir defteri: kötü bir hemşire
iyi bir nöbeti turşuya çevirebilir, servislerden ırak...
*
bizim hocaların sistematiği zayıf, ders
kitabının yarısı traş; gavurlar fazla teknik, halbusem tıp da bir sanat, tablo
şema algoritma yetmez. usta veya bilim adamı olmak başka, yazarlık başka şey,
adam gibi muayene anlatan bir psikiyatri kitabı göremedik... kütüphaneyi
devirip ayhan songar'ın kırk senelik ders kitabını mı aramalı?
*
taşranın merkezi ele geçirmesi tek başına
bir çözümü ifade etmiyor. taşranın değerlerinin merkezin tahakkümünden
kurtulması iyi bir şey, ama taşra merkez rolüne ne kadar hazır bunu
sorgulamalı. hastanelerde sıra beklemek tarih olmadı, aile hekimliği de mevcut
haliyle derde deva değil. bağcılar eah.de hasta "hocam yeşil odada 167
sıra numarası verdiler, sarı odada bakamaz mısınız" diye geliyor. sarı
odaya dolan soğuk almışlardan, kalp krizi geçiren, diabet komasına girmek üzere
olan hastaya zaman ayıramıyorsun... nezle olan acile geliyor, üstüne doktoru
dövmeye kalkıyor. yuh yani... bir arkadaşım kadın doğum muayene odasına erkek
hasta yakını almadığı için darp edildi. taşra eski görgüden uzaklaştı...
varoşlarda sosyopatlık "normal" haline gelmeye başlamış. hastanın
hekimi bırak başka hastaya saygısı kalmamış. sosyopat bir kalabalığın
taleplerini popülist politikaya esas almak yalancı bir çözüm, aslında sorunu
derinleştiriyor. hastayı oturtup muayene edecek yer bulamıyoruz, bırak yatırıp
müşahede altına almayı... nezle olmuş bin seçmene acilde reçete yazmak
zorundayız, o arada "tit'inde keton olan" hasta da reçeteyle eve
gönderiliyor. sevk zinciri olmazsa aile hekimliği hiçbir şeydir. sevk zinciri
seçmen talebine aykırı. seçmen kendi menfaatinden bihaber. alelacele aile
hekimi yaptıkları pratisyenlerin bir kısmı zırcahil. uzman aile hekimi eğitimi
kalitesini ise düşürdüler. haseki'de ortopedi ve genel cerrahi
polikliniklerinin olduğu dehlize bir gir, işte gerçek: kalabalığı omuz atmadan
aşamazsın. üniversitelerin sadece bilimle uğraşması de hayal, henüz gerçek
olamadı o da... nöbet tutan bütün sağlık personeli vardiya ile çalışır, en
fazla 24 saatten sonra istirahat eder. dr. nöbetten sonra mesaiye devam eder.
pazartesi sabah işe gidiyorsun, salı akşamı çıkıyorsun. 33 saat ediyor. sağlık
memurları "abi nası dayanıyorsunuz" diyor. 20. saatte gelen hastanın
vay haline, doktorun ruhuyla bire bir muhatap... ayılabilecek mi, bir hata mı
yapacak? öyle işte...
*
hastaları seviyom len ben. galiba. ilginç.
stajyerkene de önlüğümü seviyodum. beklesem geçer mi ki?
*
bkz: nöbetçi eczane arayan nöbetçi doktor
modeli, bkz: doktor hasta ben hasta...
*
hasta bakan doktorun kapısını tekmele,
bağır çağır küfret... millet sapıtmış, doktora düşman... para vermiyorsunuz,
bari can güvenliğimizi sağlayın; her hastaneye jandarma karakolu istiyoruz!
"doktor efendi" diyor ki: ampul
patladı :P
o kadar az değiller, ama o kadar çok da
değiller, topluca intikam alınacak bir kitle değil
dövmeye kalkmasınlar yeter. sorun tam gün
değil, para da değil, sorun işin satır aralarındaki psikolojik söylem.
"hain doktorlar b.k gibi para veriyoruz, gözleri doymuyor sizi adam yerine
koymuyorlar, alın işte biz de köpek ettik hepsini önünüzde". doktorla
halkı karşı karşıya getiriyorlar, adam psikopat saracak yer arıyor zaten, tam
oluyor. performans sistemi çakallara gün doğuruyor asıl, para getirecek
hizmetler gerekli olanın yerini alacak
*
akp'nin alternatifinin olmaması kötü, tek
partili seçim mi olur? oyum baraj altına, başka türlü mesajı alacakları yok.
delikanlı gibi çık söyle, bütçe bu kadar, fazla maaş veremiyoruz doktora,
çalışma saatleri de çok insafsız, ama elden gelen şimdilik bu… delikanlı ol
ciğerimi ye, hökümat; yattığım yerden bir çuval para kazanıyormuşum gibi halkı
kandırma. "biz güçlüyüz, istediğimizi eğeriz, istediğimizi bükeriz,
kırarız, seçtiğimizi ezer, istediğimizin önüne atarız" tavır bu. kibir bu.
başka parti yok diye, alternatifi ergenekon vs diye aldıkları her oyu
kendilerinin sayıyorlar, onay, destek sanıyorlar, kendilerini millet
sanıyorlar. nezle olduğu için gecenin üçünde acile gelebileceğini sanan
akıldane millet de, 100 tane gereksiz hastanın içinden gerçekten yardıma
ihtiyacı olanı seçmek için paralanan adam millet değil mi? olmaz öyle
maalesef... avukattan bir dilekçe istedim, son dakkaya kadar oyaladı, 700 papel
kopardı, yazdığı dilekçe de ... gibiydi. aradaki fark doktor "resmen"
çakal. bilgisayar 4 dakkada bir randevu veriyor, kısası uzunu o işte, normal
muayene yapsak gece yarısına kadar sıra gelmez. "ben milletim, sen millet
düşmanısın; ben senden milletin intikamını alıyorum" tavrı yerinde değil,
kim millet, kim düşman kim karar veriyor, o kadar kolay mı, sap saman diye
ayırmak? kaldı ki devlet adamının işi intikam almak değildir, sulhü, sükunu,
adaleti sağlamak, bozulanı düzeltmek, tesviye etmektir. devlet adamı
"filancalar bugüne kadar falanlara çektirdi, şimdi de falanlar filancalara
çektirecek" demez, çektirme işini bitirir. devlet adamı milleti
sahiplenir, bir kısmını değil. hakkın davacısı olur, suç varsa cezalandırır,
ama milletin bir kısmına hasım olmaz. devlet adamı vazifeyi hizmet görecek
olana verir, işi bilene verir, işi bilmeyen yandaşı, işi bilen başkasına tercih
etmez, kadrolaşacaksa bile kadrosunu ehil olanlardan seçer. eski düzene
alternatif olmak gerek, aynısının değişiği olmak farklı olmak değil. adalet ve
kalkınma partisi, adalet ve kalkınma partisi olsun, intikam ve
"kalkındırma" partisi olmasın. bir çok şeyi iyi yaptılar, bir çok
şeyi de iyi yapamadılar, ama tenkitlere kapalılar, oy oranlarının
alternatifsizlikten alınmış emanet olduğunu görmeleri gerek. meclis
aritmetiğine yansımayan oyların heba olduğu yalan, kanaatinizi, reyinizi
bildirin, darbe karşıtlığını, tepkinizi 12 eylülde gösterdiniz zaten, şimdi
sıra hükümeti değerlendirmekte. hükümeti gerçekten takdir ediyorsanız, akp'ye
oy verin; etmiyorsanız vermeyin, chp falan gelmez, koalisyon falan da olmaz,
korkmayın. hükümete söyleyecek bir sözünüz varsa, oyunuzu barajı geçemeyecek
partilere verin: oylar baraj altına! aynı şey mhp veya chp'ye yakın olanlar
için de geçerli, size yakın bir baraj altı parti vardır mutlaka. meclistekilere
söyleyecek bir sözünüz varsa: oylar baraj altına!
*
sırtını dinlerken zırlayan sıpadan daha
uyuz bir şey varsa o da sırtını dinlerken nefesini tutan sıpa...
*
doktor bey bizim çocuğu dün doktora
götürdük bu ilaçları yazdı iyileşmedi çocuk-ilaçları düzenli veriyor
musunuz?-yok almadık daha eczaneden
bizim çocuk dut yedi zehirlendi-(la yürü
git)duttan zehirlenmez çocuk idrar yolu iltihabı olmuş-ama buzdolabının
süngerini de yedi-(fesubhan
*
çocuk polikliniğimizde abeslang bitmiştir.
çocuklarını muayeneye getireceklerin yanlarında kaşık getirmesi önemle rica
olunur!..
takvimlere yazılması lazım: bugün
hastanelerde bitecekler: 5 ocak flaster, 6 ocak batikon, 7 ocak eldiven, 8 ocak
lasix, 9 ocak sefagen...
10 ocak stapler, 11 ocak 2/0 keskin iğneli
ipek, 12 ocak kontrast madde, 13 ocak muhtelif biyokimya kitleri, 14 ocakta BT
cihazı bozulacak
15 ocak MR cihazının spinal dalgametresi
bozulacak, parçası 20 ocakta gelecek, 16 ocak lansor, 17 ocak losec, 18 ocak
foley, 19 ocak ngs
20 ocak idrar torbası, 21 ocakta
kardiyoloji uzmanının tayini çıkacak, 22 ocakta romatoloji uzmanı istifa
edecek,
ocak ayının kalan günlerinde bilgisayar
sisteminin kilitlenmesi planlanmıştır. 1 şubatta sular kesilecek, 2 şubatta
lağım taşacak
3 ve 4 şubatta badana sebebiyle intaniye
servisimiz kapalı olacaktır. mağdur vatandaşlarımızın aksaklıklar için doktor
dövmeleri rica olunur
recebeyn recebeyn duy sesimizi...
not: walla 9 melyor mayış almıyom, yiyolar
sizi...
*
başbakan yeni yapılacak hastanelerde her
hasta odasında banyo ve tuvalet olacağını söylemiş. en önemli sağlık
parametresi de oydu zaten. hadi başbakan olaya hacı amca mantığıyla yaklaşıyor
diyelim, sağlık bakanı ne işe yarıyor ki? ah recebeyn, üzüyorsunuz bizi... yeni
hastane yapıyorsunuz uzay üssü gibi, acil dahiliye polikliniğinde kadın
doğumcu, kbb'ci nöbet tutuyor, hastayı yatırıp serum takacak yer bulunmuyor da,
dahiliye uzmanı titinde keton olan, şekeri 300 olan hastayı iye reçetesiyle eve
gönderiyor, ne anladım ben üç yıldızlı otel formatındaki yeni hastaneden?
performans performans diyorsunuz, millet
1000 tonsillit bakabilmek için aradaki mi'ları kaçırıyor yahut başından
savıyor. 3-4 eah enkaz hastaları toparlamak için yırtınıyor, devlet hastaneleri
sağlık ocağı gibi çalışıyor. aynı hasta aynı hastalık için keyfine göre 4 dr
geziyor, asm, devlet h, öze, eah... kaynak israfı değil mi bu? dr'lar yarım gün
yatan, yarım gün muayenehaneye giden uzmanlardan ibaret değil ki, eşşek gibi
her angaryayı yapan asistanlar da var. hemşirenin işini yap, sekreterin işini
yap, personelin işini yap, herkes vardiya değiştirsin sen 33 saat üst üste
çalış... tam günü bırak bazen "tam bir buçuk gün" çalışıyoruz, üstüne
hakaret işitiyoruz, dayak yiyoruz... nöbet paramız dönerimiz yatmadı daha bu ay.
yeni hastane projelerinde dr odası yokmuş
diye de bir duyum aldık, şahbaz olduk. duşu bırak bir düzün tuvalet
beklerken... oldu mu recebim?
devlet hastanesi hastayı enjeksiyon için
eğitim araştırmaya gönderiyor. allah belasını hayvansın rıza... nöbette
penisilin yapamıyorsanız kaldırın o hastane levhasını, sağlık ocağı yazın. bu
arada hastalar da l.n.burat'a "sağlık ocağı", bayrampaşa'ya cezaevi
diyor zaten...
sağlık bakanımız hastaları uçakla
gönderecekmiş. bize de uğrasa uçak, hastaları iki durak yukarı ambulansla
göndermek mümkün olmuyor bazen
personel eksik, malzeme, organizasyon
eksik, gelir yetersiz, eğitim yok... birileri hasta mağdur olmasın diye
yırtınıp başkalarının işini de yapıyor uyduruyor, ekliyor, koşturuyor öyle
yürüyor işler.
bir hekim arkadaş uzman olunca
hayvancılıkla, bir başkası organik tarımla uğraşmayı planlıyor. bir tanesi
evlere temizliğe mi gitsem diyor.
yan dal uzmanları eksik, klinikler eksik.
hastaya gecenin üçünde "sana lazım olan bölüm bizde yok x hastanesine
gideceksin" deyince, suratı asılıyor, adam yeşil kartlı, taksi mi tutsun
ta bilmem nereye... ambulansla göndermeye kalksan ayrı dert... 112 hastane
telefonundan arayınca açmıyor, cepten arıyorsun açıyor, aynı cepten bir daha
ararsan yine açmıyor... kapının önünde yığılan hastayla mı uğraşacağım,
ambulans peşinde mi koşacağım? hangi hastane "defans koymuyorsa" 112
hastaları oraya yığıyor. tek nöbetçi nörolog olan yere arka arkaya 3 nöroloji
hastası getirilir mi ya? hasta odasında banyo tuvalet olsa ne olur, hasta o
hastaneye asla ulaşamadıktan sonra...
*
- ben onkoloji hastasıyım çocuğuma önce
bakar mısınız - tabii, nedir şikayeti - sebze yemiyor - bsg...
*
reçete yazdırmaya acile gelip kalp
masajına engel olan vatandaşa da kapatma cezası verilsin... acile gelen ve acil
durumda olan hastayı sosyal güvencesi yok diye tedavi etmeyenlere ben de
kızıyorum. fakat acile gelen hasta ile acil hasta arasında çok fark var,
halkımız acil servislerin ne işe yaradığına dair fikir sahibi değil. mide kanaması, trafik kazası, kalp krizi, şeker koması, aşırı
yüksek tansiyon, şiddetli ishal, menenjit, bıçaklanma, astım krizi acildir.
nezle soğuk
algınlığı acil değildir, bir aydır olan ağrı -o gün birden şiddetlenmediyse-
acil değildir, reçete yazdırmak acil değildir. gündüz iş yerlerinden
izin alamayanların akşam polikliniği değildir acil, kızacaksanız göndermeyen
patrona kızın, doktora değil. tek bir arrest (kalp-solunum durması) vakası,
bütün acil personelini en az bir saat kilitleyebilir, zamanını, enerjisini
tüketebilir... normal polikliniğe gitmesi gerektiği halde acil hastalarla
uğraşıp bitap düşen doktorun müdahele edeceği ağır vaka siz de olabilirdiniz. acile
gelen hasta; mümkünse gelme, çok lazımsa gel, acilsen gel... "benim hastam
acil, 20 gündür kanaması var" (hasta yakını) -> bunlar da geliyor
maalesef...
*
-ldl değeriniz çok düşük, bu şekilde
kolesterol ilacı için rapor çıkmaz --ben o değeri yükseltmeyi bilirim! (kimi
tehdit ediyor şimdi bu?) trip atayım derken bir köşede kalp krizi geçirecek
haberi yok...
*
ilk doktor faktörü hayati, hele özeldeyse
hele akademik titri varsa. hasta nuh diyor peygamber demiyor, asla farklı bir
şeye ikna edilemiyor. fazladan çaba sarf ediyor, cepten telefon ediyor,
yardımcı olmaya çalışıyorsunuz, yine de hastayı tatmin edemiyorsunuz, kötü
oluyorsunuz
*
#diyabet ara öğün hayat kurtarır
#diyabet diyet ve egzersiz yapmazsanız
başınıza geleceklerden biz sorumlu değiliz
*
"doktor bey ben ayakta espri
yapamıyorum" dr: oturarak yap o zaman... (fesubhanallah, nelerle
uğraşıyoruz...) (based on a true story)
*
doktordan az/çok kullanılmış her türlü
meşaz itina ile verilir, evladım sebze ye, amca sigara içme, teyze diyet yap,
ali topu at :)
yurdumun diyabetik teyzeleri, çarşıda
pazarda gezin, ev gezmesine gitmeyin. yediriyorlar baklava börek, felç
olursanız onlar mı bakacak?
*
herkes bir alem, herkes ötekinden
şikayetçi, herkes her şeyi biliyor; sen işine bak doktor, hastalar bile memleket
gündeminden daha mantıklı. hastayı bir önce diyabet pol.de görmüşüm, nefro
pol.e yönlendirmişim, nefro'da karşıma çıktı tekrar. elindeki yazı-kaşe benim
farkında değil. diyabet doktoru az ye dedi, ama ne bulursam yiyorum diyor.
nefro'da olduğu için itiraf ediyor, ama diyabet pol.de olsaydı, diyet
yapıyorum, az yiyorum diye yemin ederdi muhtemelen. dedim az ye diyen benmişim,
bak bu yazı benim, sözümü tutmadın, allah seni yine karşıma çıkardı. çok
yediğin her şey zehir, yeme... yemem töbeler olsun diye gitti, ama yer mi acep
bilmem. hastamız böyle, anla gündemin halini...
işine bak doktor, vatanı çok bilenler
kurtarsın; mikroplar bile bizim antelanktüellerden mantıklı. o mikrop ki
antibiyoterapi altında hastanın vücudunda üremeye devam eder, ama kültürde
üremez; anla entelijansiyanın halini...
*
dr: en son ne zaman gelmiştiniz? hasta:
şimdi geldim. dr, içinden: hadi ya? fark etmemişim :p
dr: YENİ ölçümleriniz var mı? aynı hasta:
işte bunlar var. dr: ekim diyor burada, temmuz ayındayız... hasta: en son bunlar
işte. dr: hrrrrrr
resmen teyzenin "en son"
algısını aşamadık...
başka bir hasta: "dikkat ettim,
yazdığınız ilaçların hepsini kullanınca şekerim düşüyor, yoksa düşmüyor"
kullan diye yazdık zati amca, ya ne
olacağıdı?
*
doktor arkadaşlardan rica ediyorum, başka
doktora, bölüme, hastaneye gönderdiğiniz hastaya fazla gaz vermeyin mümkünse,
bak rica ettim... alanınızın dışında, anlamadığınız bir konuysa, konunun önem
derecesi hakkında abartılı yorumlar yapmayın hastaya. ilk doktor faktörü diye
bir şey var, hasta başkasına inanmıyor sonra, herkes kuyudan, attığınız taşları
toplamak zorunda değil...
*
sevgili bazı hastalar, 1) bana çözüm
yaratmak zorundasın diyen bakışlarınızı 2) dik ses tonunuzu 3) doğru yere
yönlendirilmeyi çözümden saymayan vantuzvari ısrarcılığınızı alınız ve gidip
bir nalburdan mercimek isteyiniz, bakalım n'oluyo… mantıksız bir şey talep
edebilirim, izahları dinlemek ve anlamak zorunda değilim; istediğim şey elinden
gelmeyebilir, bana ne, dediğimi yap! hasta sonsuz hakları herhangi bir sağlık
kölesinden herhangi bir şeyi herhangi bir yerde herhangi bir zamanda talep
edebilmeyi gerektirir. bankacı postacının, kaportacı pastacının işini bilmek ve
yapmak zorunda değil, ama "doktor değil misin" her şeyi bilmek/
yapabilmek zorunda
*
tıbbın yeni birinci kuralı: müşteri
memnuniyeti esastır. (özellere müşteri kaptırmıyoruz arkadaşlar) oh yeah...
*
hasta milletine göre sağlık sorunları: 1.
akut serum bitmesi sendromu. arrestten bir kademe aşağısı. bitmeyen serum
istiyoruz
2. doktor değişmesi. en oturmuş dosya
takip sistemi olan yan dal kliniklerinde bile hasta için ölümcül olabilen bir
komplikasyondur...
-siz zaten prof. damdagezer'in kliniğinde
takip ediliyormuşsunuz, orası 5. basamak, bize niye geldiniz ki? --her ay
doktor değişiyordu
-ama o değişen dr.ların hepsi aynı hocanın
kontrolünde, zaten tek doktor da olsa bütün hastaları hatırlamaz, dosyanız
takip için esastır...
--olsun ben sizin çok medhinizi duydum,
siz çok donkişotmuşsunuz, yemeğe ve tuvalete bile gitmeden hasta
bakıyormuşsunuz, hem de randevusuz
3. sorun, asistan bakması. sağlıklı adamı
bile hasta eder, isterse dal uzmanı yan dal asistanı olsun, fazla söze gerek
yok...
4. sıra kaçması: tam anlaşılamamış
kompleks bir durumdur. prevalans, insidans, mortalite hızı, morbidite gibi
parametreler araştırılmalı. ön çalışmalar sıra kavgasının morbiditeyi arttırsa
da sıra kaçmasına bağlı mortaliteyi azaltabileceğini düşündürüyor
*
allah şifanızı versin benim sevgili
vatandaşlarım, limon sarımsak yemekle uğraşacağınıza tuz yemeseniz tansiyonunuz
gerçekten düşecek...
*
sağlık sistemimiz nirvanaya varmak üzere.
"tıp barkoddur çekirge" miao tzu
"aynı anda sonsuz sayıda barkoda tanı
girebildiğin zaman, sıfır reçeteyle herkesi tedavi edebilirsin" uydur-veda
"performans eşittir barkod bölü
reçete. gerisinin bir anlamı yoktur." ciao tzu
"bir ambu, bir def, bir de
endotrakeal tüp istiyorum bakkal amca" zarnia chronicles
*
elinizde hacı murat var, mersedes konforu
vadediyorsunuz ve çözüm yolunuz arabanın burnuna mersedes logosu yapıştırmak. hizmetimizden
memnun kalmazsanız şoförü dövmek serbest
*
halkımız hizmet almakla hizmet ettirmek
arasındaki farkı henüz pek bilmiyor. lokantada garson yemek getirir, ayakkabı
boyacısı ayakkabınızı boyar. iki durumda da hizmet satın almış olursunuz, ama
garsona ayakkabınızı boyatamazsınız. bankadan mektup postalayamadığı için, veya
şube müdürü veznede durmadığı için genel merkeze şikayette bulunanı duymadım,
ama konu sağlık olunca beklentiler uçuk boyutlara varıyor...
"para vermek istemiyorum, randevu
almak veya sıra beklemek istemiyorum, en büyük doktora muayene olmak
istiyorum" ortalama hasta profili
"memurin memureyn olsaydı kuş sütüyle
beslerdik" mehmed akif ersoy
sağlık hizmetinin üç ayağı var: personel
(arızalı) hasta popülasyonu (arızalı) sistem (arızalı). önceden sistemi
kurgularken personeli baz alıp hastayı sıkıştırıyorduk, şimdi hastayı baz alıp
personeli sıkıştırıyoruz. arızalı bir şeyi baz alarak arızasız bir sistem
kurgulayamazsınız, en iyi sistem bile personel kalitesini aşan bir hizmet
üretemez. hasta beklentilerini rasyonel sınırlara çekecek bir eğitim ve
yönlendirme programınız olmadan başarı sağlayamazsınız.
yatırımı 1. basamağı odak alıp
planlıyorsunuz, hastanın istediği yere gitmesini başarı şartı sayıyorsunuz,
hasta inatla 3. basamağa gidiyor. 3. basamakta ana dal uzmanınız günde 80-100,
yan dal uzmanınız 50-60 hasta bakıyor, hastalar hastalıktan değil sıra
kavgasından ölecek. değil sekreterleri hostes gibi giydirmek, hastanın yüzüne
bakın, gülümseyin diye eğitim vermek; kabare yaptırsanız bile olmaz. sistemi
anlamayan, uyum sağlamak istemeyen, hak aramayı başkasının hakkını almakla
ayıramayan hasta popülasyonunu asla memnun edemezsiniz. personele hizmet içi
mesleki eğitim + iletişim eğitimi yanında hasta eğitimi için de ciddi program
olması lazım.
halk sağlık hizmeti için para ödemek
istemiyor, kısmen haklı çünki yüklü bir meblağ tutuyor, ama bu devlet için de
muazzam bir yük. sağlık personelinin performans ödemelerinden kesinti yaparak
dengeleyince, daha çok çalışıp daha az kazanmış oluyorlar. bu da bir açmaz,
çalışan memnuniyetini sağlamadan hasta memnuniyetini sağlayamazsınız,
masrafları rasyonalize etmek gerekli. çok fazla gereksiz tetkik isteniyor.
hekimin tek tek bilgisayara giriş yapacak zamanı olmadığı için sekreterin paket
halinde istemesi bunun masum bir şekli.
bilhassa özellerde, usg veya röntgen ile teşhis edilebilecek durumlar için mr
istenmesi ise, "ticari" kaygılısı. çok fazla gereksiz ilaç yazılıyor,
bunun arkasında ise sağlıksız bir hasta memnuniyeti zihniyeti var, kısmen de
defansif tıp uygulamaları. bir tonsillit için hastanın dört sefer muayene
olabilmesi ve 2-3 reçete yazdırabilmesi israftan başka bir şey değil.
hastayı memnun etmek için her istediğini
yapmak, neticede problemi büyütüyor, hasta taleplerinin haklılık derecesi göz
önünde bulundurulmalı
*
sn. bakanım, sn. başbakan 3-5 çocuk diyor,
sb. ücretsiz doğum kontrolü ve kürtaj hizmeti veriyor, arada çelişki yok mu?
@MuezzinogluDR
sık aralıklı/ aşırı sayıda gebelikler ile
gbelikte alevlenebilecek hastalıklar hariç kontrasepsiyon sağlık gerekliliği
değil @MuezzinogluDR
sağlık bakanlığı ücretsiz aile planlaması
hizmetini sağlık gerekliliği olan durumlarla sınırlandırabilir @MuezzinogluDR
nüfus trendi şimdiki şekliyle devam
edecekse, geriatrik bakım konusunda şimdiden ciddi bir hazırlık başlatılması
gerekiyor @MuezzinogluDR
*
tıp yuvarlaktır, mezar dört köşe; hayat
bazen düz çizer, ters köşeye yatırır... :/
*
doktor ne derse desin, "ıssı hıltları
ifrağ etmek" ister halkım... ateşli çocuğu daha çok ısıtmayın, serinletin
ki ateşi daha çok çıkmasın
*
-alo, hocam biz mangala gidiyoruz; geliyor
musunuz? --müdürüm biz zaten mangaldayız... (bkz: şeftali bahçeleri)
*
resmi evrakta komiklik yapmak diye bir suç
var mı? bilelim de, ona göre...
*
atılan imza sayısı bakılan hasta sayısını
geçiyorsa bir milletin sağlık damarları bingeşmiş demektir. atasözü. net.
3 yorum:
Icim karardi, aglamakli oldum.
Ozellikle "akut serum bitmesi sendromu"nda. "ay hastamin damarina hava kaciyor olcek, doktor yok mu burda" diye servisi ayaga kaldiran hastalar geldi gozumun onune.
"sira bana ne zaman gelcek" diye uzerime yuruyenler.
Bi hata edip kendi numaramdan aradigim hasta yakinin, aradan uzunca bi zaman gectikten sonra "hastamiza soyle soyle oldu niyedir acaba" diye arama cureti gostermesi...
Serum takmadigim icin filmi, receteyi gozumun icine baka baka cope atanlar...
Gider bu boyle.
millet hizmet almakla hizmet ettirmek arasındaki farkı öğrenene kadar biraz dişimizi sıkmamız gerekiyor...
Bence su an doktora bu kadar rahat ulasmanin simarikligi icinde insanlar, bunca zaman az cekmediler cunku. Doktora boylesi rahat ulasmayi savundugumdan degil, sadece onlar icin normallestiginde yani icleri sogudugunda, intikamlarini aldiklarini dusunduklerinde biraz daha rahatlayacak ortam. Bu sirada biz biraz yipranicaz.
Yorum Gönder