kaylule kıraathanesi, 04.09.2006
Boşluğa akıyor sular. Dalgalar, fırtınalar boşluğa akıyor. Hiçliğe akıyor
sular.
Yitip giderken, sıyrılsam perdelerimden, bir damla gözyaşı olsam,
burçlara ağsam... Raks eden gümüş kandillerim benim, sevda mıdır başınızı
döndüren?
Neyi tutsam elimde kalıyor, neye dokunsam sönüyor, ışıltısını
kaybediyor, solup gidiyor. Gaflet devekuşu sığınağı. Sonra uyanıyorsunuz ve
oyuncakların keyfi kaçıyor.
Mesafe sinir bozucu bir tekerleme. Sabırsızlık,
kararsızlık: meded!
Fezâdır: alacakaranlık ve dağınık, vârı yok... Kalabalık
ve bomboş bir hane... Yollar kopmuş sinir lifleri, kervanlar dağılmış tespih
taneleri, her yanda siyah, serseri, manasız gölgeler. Akça pakça turnalarım,
nerelerdesiniz?
Fedâdır: yüktür, zahmettir, mahrumiyettir benlik. Emel
kasırlarını, heves çadırlarını bırakıp çıkmalı, öylece. Ben olamadım, yağmadır,
siz olasınız. Beni benden alıp götürseniz, bölüşseniz, bitirseniz; hem size
ganîmet, hem benden âzâde sevâda. Zincirler çözüle, yol bula sevâd
murâda.
Fenâdır: vaktini bekle. Va'dedildi: bitti bile. Ne güzel, bitenin
bitişi bitmeyene senâdır.
Sular boşluğa dökülüyor: cihândır, budur yâni, bu
kadardır.
Yâ meded!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder