29 Eylül 2012 Cumartesi

Boşluk

kaylule kıraathanesi, 04.09.2006


Boşluğa akıyor sular. Dalgalar, fırtınalar boşluğa akıyor. Hiçliğe akıyor sular.

Yitip giderken, sıyrılsam perdelerimden, bir damla gözyaşı olsam, burçlara ağsam... Raks eden gümüş kandillerim benim, sevda mıdır başınızı döndüren?

Neyi tutsam elimde kalıyor, neye dokunsam sönüyor, ışıltısını kaybediyor, solup gidiyor. Gaflet devekuşu sığınağı. Sonra uyanıyorsunuz ve oyuncakların keyfi kaçıyor.

Mesafe sinir bozucu bir tekerleme. Sabırsızlık, kararsızlık: meded!

Fezâdır: alacakaranlık ve dağınık, vârı yok... Kalabalık ve bomboş bir hane... Yollar kopmuş sinir lifleri, kervanlar dağılmış tespih taneleri, her yanda siyah, serseri, manasız gölgeler. Akça pakça turnalarım, nerelerdesiniz?

Fedâdır: yüktür, zahmettir, mahrumiyettir benlik. Emel kasırlarını, heves çadırlarını bırakıp çıkmalı, öylece. Ben olamadım, yağmadır, siz olasınız. Beni benden alıp götürseniz, bölüşseniz, bitirseniz; hem size ganîmet, hem benden âzâde sevâda. Zincirler çözüle, yol bula sevâd murâda.

Fenâdır: vaktini bekle. Va'dedildi: bitti bile. Ne güzel, bitenin bitişi bitmeyene senâdır.

Sular boşluğa dökülüyor: cihândır, budur yâni, bu kadardır.

Yâ meded!

Hiç yorum yok: